kıbrıs ingiltere londra lefkoşa
DOLAR
32,3450
EURO
34,8212
STERLIN
40,5972
BITCOIN
$61.548
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
LONDRA
Hafif yağmur
17°C
LONDRA
17°C
Hafif yağmur
Cumartesi Hafif yağmur
15°C
Pazar Orta şiddetli yağmur
="http://www.w3.org/2000/svg" viewBox="0 0 300 300" enable-background="new 0 0 300 300">
13°C
Pazartesi Hafif yağmur
="http://www.w3.org/2000/svg" viewBox="0 0 300 300" enable-background="new 0 0 300 300">
16°C
Salı parçalı bulutlu
="http://www.w3.org/2000/svg" viewBox="0 0 300 300" enable-background="new 0 0 300 300">
15°C

Türkiye ve Arap dünyası

18.06.2014
0
A+
A-

Irak krizi ve IŞİD’in elindeki rehineler konusu devam ediyor. Bu yazıda Irak’ta yaşanmakta olan güncel süreçlere değil, Türkiye’nin Arap dünyası ile ilişkilerine bakacağız.

Irak krizi ve IŞİD’in elindeki rehineler konusu devam ediyor. Bu yazıda Irak’ta  yaşanmakta olan güncel süreçlere değil, Türkiye’nin Arap dünyası ile ilişkilerine bakacağız. Irak’ta ve Suriye’de yaşananlar Türkiye’nin Ortadoğu politikalarının sorgulanması gerektiğini gözler önüne serdi. Ortadoğu’daki ülkelerin büyük çoğunluğu Arap ülkesidir. Türkiye’nin bölge ile ilişkileri elbette Arap olmayan ülkeleri (İsrail ve İran) da kapsar. Türkiye’nin kendisi Arap olmayan bir Ortadoğu ülkesidir. Bu yazıda Arap ülkeleri ile ilişkilere bakacağız.

“Arap dünyası” çok geniş bir kavramdır. 22 Arap ülkesi var. Bu ülkelerde 425 milyon civarında insan yaşar. Coğrafi olarak çok geniş bir alana yayılır. Dolayısıyla önemli farklılıkları barındırır. Birleştirici öğe Arapça’dır. İslam dini ortak kimliktir ama Müslüman olmayan Araplar da vardır. Araplar kendilerinden “Arap ulusu” olarak da söz ederler. Ne var ki, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra İngilizlerle Fransızların tek bir Arap devleti oluşturmak yerine çok sayıda devlet oluşturmaları genelde tutmuştur. Pan-Arabizm bir dönem güçlü bir fikirsel akımdı ama 1967’de İsrail karşısındaki yenilgi ile etkisini kaybetti. Arap devletlerini birleştirme hayali geride kaldı. İslamcılık yükselmeye başladı. Günümüzde özellikle uydudan yapılan yayınlar Arapları ortak dil ve kültür etrafında yeniden yakınlaştırıyor. Aynı televizyon kanallarını, aynı programları izleyerek aralarındaki ortak yönleri yaşıyorlar. Ama Irak ve Suriye’de devletin bütünlüğü zorlansa da bölgede devlet kimliklerinin büyük kısmı yerleşmiş, benimsenmiştir.

Ortak yönlerle birlikte önemli farklılıkları da barındıran “Arap dünyası” ile Türkiye’nin ilişkileri önemlidir. Arap dünyasını göz ardı etmek hata olur. Bu kadar geniş coğrafyada öncelikler belirlemek şarttır. Araplar arasındaki kavgalara, anlaşmazlıklara taraf olmamaya çalışmak son derece önemlidir. Türkiye, AK Parti iktidarı döneminde Arap dünyasında düzen veya oyun kurucu, proaktif politikalar izlediğini söyledi. Bu politikalar bölgede Araplara “yol gösterici” olmak, onlara “abilik” yapmak, yukarıdan bakmak, Türkiye’nin nüfuzunun yayılacağı Osmanlı bakiyesi bir bölge olarak görmek şeklinde algılandı. Din kardeşliğine rağmen Araplar Türkiye’nin nüfuz alanı olmayı, onun “abiliğini” kabul etmez. Orta Asya’daki Türk devletleri bile Türkiye’nin “abilik” rolünü kabul etmemişti.

Milli Arap kimliğinin oluşması Osmanlı’ya karşı mücadele içinde başlar. George Antonius, 1939’da yayınlanan “The Arab Awakening” (Arap Uyanışı) isimli eserinde önce Osmanlı’ya, sonra da Batılı sömürgecilere karşı bu “uyanışın”, yani Arap milliyetçiliğinin doğuşunun hikayesini anlatır. İngilizler Ortadoğu’da monarşiler, Fransızlar da cumhuriyet rejimleri kurmuştu. Mısır, Irak ve Libya’da monarşiler yıkıldı. Laik cumhuriyet rejimleri askeri diktatörlüklere dönüştü. İster monarşi, ister cumhuriyet (Lübnan hariç) Arap ülkeleri çoğulcu, demokratik düzene geçemediler. 1967 yenilgisi sonrasında Pan-Arabizmin yerini siyasal İslam doldurmaya başladı. Çözüm İslam’daydı. Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve sol görüşlerin etkisini kaybetmesi İslamcılığı daha da güçlendirdi.

İslamcılık, Müslüman Kardeşlerin İslamcılığı ile Suudi Arabistan’ın öncülüğünü yaptığı Vahabi-Selefi İslamcılık olarak ikiye ayrılır. İki akım bir biri ile kavgalıdır. Türkiye, Müslüman Kardeşlerin yanında durarak bölgede güçlenme stratejisi izledi ve kavgaya dahil oldu. “Arap Baharı” ile bu strateji kazanıyor gibi göründü ama iyimserlik kısa sürdü. Mısır’da Müslüman Kardeşler Suudi Arabistan’ın da desteği ile iktidardan uzaklaştırıldı. Böylece Türkiye hem Mısır, hem de Suudi Arabistan’la kavgalı konuma düştü. Suriye’de Müslüman Kardeşler temelli politikalar çıkmaza girdi. Türkiye’nin bölgede Sünni bir güç olarak algılanması İran’la ve Iraklı Şiilerle ilişkileri zora soktu. Halen Libya ve Yemen kaos içinde. Geriye sadece Tunus kaldı. Tunus’ta İslamcı El Nahda uzlaşıcı politikalar geliştirdi. Bu çerçevede Arap ülkelerinin en iyi anayasası Tunus’ta kabul edildi. Mısır’da bir yıllık Müslüman Kardeşler iktidarı çok ciddi hatalar yaptı. Kucaklayıcı değil dışlayıcı oldu. Çoğulculuk yerine kendi görüşlerini topluma dayatmaya çalıştı.

Bu yılın başlarında, Ürdün eski Dışişleri Bakanı Marwan Muasher’in “The Second Arab Awakening: And the Battle for Pluralism” (İkinci Arap Uyanışı: Ve Çoğulculuk için Mücadele) isimli kitabı yayımlandı. Kitapta Tunus’ta kıvılcımı çakılan ve kısa sürede birçok ülkeye yayınlan protesto hareketleri ile Arapların ikinci bir uyanış dönemine girdiği, amacın çoğulculuk, insan hakları, hoşgörü, hukuk devleti gibi evrensel değerlere dayalı yeni siyasi sistemler olması gerektiği, bunun zaman alacağı, sancılı olacağı aktarılıyor. Kitabı herkese tavsiye ederim. Siyasal İslam da dahil olmak üzere tüm akımların hoşgörü ve demokrasi ilkeleri temelinde bir arada var olacağı, hukuk temelinde yarışacağı bir düzene geçiş kolay olmayacak. Araplar siyasal İslam’dan sonra hiç denemedikleri özgürlükçü liberal demokrasiye yönelirler mi? Marwan Muasher, çoğulcu demokrasi hedefini ortaya koyuyor.

Türkiye’nin çıkarına olan evrensel değerlere dayalı, çoğulcu, demokratik Arap devletlerinin oluşmasıdır. Tabii demokrasi konusunda Türkiye’nin kendi içinde yapacağı çok şeyler de vardır. Arap dünyasıyla ilişkiler hayallere değil gerçeklere dayanmalıdır.

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.