Çeşitli ülkelerden 40’tan fazla sanatçının eserlerinin sergilendiği ünlü Londra Tasarım Bienali 2023’de, Türkiye’yi sanatçı ve mimar Melek Zeynep Bulut’un “Açık Yapıt” çalışması temsil etti. Başkent Londra’daki Somerset House’da bu yıl 25 Haziran’a kadar sürecek etkinliğin teması, “Küresel Oyun: İş birliklerini Yeniden Eşleme” olarak belirlendi. Londra Tasarım Bineali Direktörü Victoria Broackes ve Somerset House Vakfı Direktörü Jonathan Reekie’in açılışını yaptığı etkinlikte, çeşitli ülkelerden 40’tan fazla sanatçının, küresel zorluklarla yüzleşen ve ziyaretçilere ilham veren tasarımları sanatseverlerle buluştu.
Bianelde, Türkiye’yi sanatçı ve mimar Melek Zeynep Bulut tarafından tasarlanan ve Somerset House’un avlusunda sergilenen “Açık Yapıt” projesi temsil etti. Akustik ve mimari danışmanlığını Celaleddin Çelik’in üstlendiği projede inşaat mühendisi Mehmet Selim Ökten ile Erdem Kazım Demirkıran, Emrah Bural ve Asude Nur Sancaktutan yer aldı. “Mekan, ziyaretçinin eşlik etmesiyle bir performansa dönüşüyor” Bienalin Türkiye Pavyonunda yer alan eserin tasarımcısı Bulut, “Açık Yapıt” projesine ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu. Bulut, iki yılda bir sanatseverlerle buluşan Londra Tasarım Bineali’nin dünyanın en prestijli bienallerinden biri olduğunu belirterek, “Dünyanın her yerinden sanatçılar, tasarımcılar, ülkeler burada birtakım sergilemeler yapıyor.
Biz de bu yıl burada Türkiye’yi temsilen bir eser sergiliyoruz.” dedi. Londra Tasarım Bienali’nin bu yılki temasının “Küresel Oyun” olduğuna değinen Bulut, bu temanın kendisini de etkileyen en önemli metaforunun, önceki yıllarda Süveyş Kanalı’nda karaya oturan ve günlerce dünya ticaretinin durmasına neden olan gemi olduğunu anlattı.
Bulut, bu bağlamda, dünya genelinde meydana gelen salgınlar, savaşlar ve insanlığı etkileyen ani krizlerin sistemleri durdurduğuna işaret ederek, bugünkü bienalin de bu konuya dikkati çektiğini kaydetti. Bulut, “Aslında bu, tasarımcıların, sanatçıların, tasarım ve sanatın bir zevk meselesi olmaktan çıkıp, ‘dünyanın sorunlarına bir çözüm üretebilir mi, bununla ilgili bir AR-GE oluşturabilir miyiz?’in bineali.” değerlendirmesini yaptı.
Türkiye Pavyonu’nda yer alan “Açık Yapıt” projesinde, özellikle tasarımcıyı bir nebze geri planda tuttuklarını ve sanat nesnesi üretme amacı taşımadıklarını söyleyen Bulut, bunun nedenini ise şu şekilde açıkladı: “İnsanlığın kendini eşikte bulduğu, tarih boyunca bazı temel formları alıp bunları değiştirmekle ve performatif mekan yapmakla ilgilendik. Eser kendi içerisinde multidisipliner bir iş.
Hem mimari bir pavillion, beraberinde akustik yüzeylere sahip ve aynı zamanda kendi içerisinde bir heykel olarak da tanımlayabiliriz. Biz bunu performatif mekan olarak tanımladık çünkü mekanın kendisi baktığınız zaman katı, anıtsal bir yapı ama içine girdiğinizde titrek, aynı zamanda hareketli ve sesli olduğunu görüyorsunuz.
Burada bir anlam değişikliği var ve mekanın kendisi ziyaretçinin de eşlik etmesiyle bir performansa dönüşüyor.” “İnsanı merkeze alan bir çalışma yaptık” Bulut, “Açık Yapıt” projesinin, insanı merkeze alan bir çalışma olduğunu ve bunu öncelediklerini belirterek, şu ifadeleri kullandı: “Tanımların değişmesi ve dünyanın dönüşmesi için bu şart ve bunun için de bizim zaten kültür, medeniyet öncüsü bir toplum olduğumuzu, tarih boyunca bilimle destekleyerek zaten yaptığımızı ve böyle güçlü bir dengeyle yön verdiğimizi her aşamada unutmadan ilerledik. Eserin zihinsel performansı ve üretimimiz bizi çok mutlu etti ancak bu hassasiyetin de alt metinde hep olduğunu vurgulamak isterim.”
“Ülkemizi kültürel anlamda temsil ettiğimiz için çok mutlu ve gururluyuz” Mimar Bulut, Somerset House’un avlusunda sanatseverlerin beğenisine sunulan eserin Türkiye’yi uluslararası bir platformda temsil etmesinden memnuniyet duyduklarını dile getirerek, “Tabii ki çok mutlu ve gururluyuz. Burada olduğumuz için, ülkemizi kültürel anlamda bir konuyla temsil ettiğimiz için çok mutluyuz.” ifadelerini kullandı. Bienale, dünyaca ünlü kültür sanat otoritelerinin katıldığına işaret eden Bulut, Türkiye’yi temsil eden bu eserin, uluslararası önemli isimlerin beğenisini kazanmasından da memnuniyet duyduklarını dile getirdi.
Bulut, bienal süresince 1 milyon ziyaretçinin hedeflendiğine dikkati çekerek, eserin yer aldığı Türkiye Pavyonu’nun özellikle Somerset House’un avlusunda ziyaretçileri karşılamasının önemli olduğunu bildirdi. “Gecemizi gündüzümüze katarak çalışıyoruz” Dünyaca ünlü Londra Tasarım Bienali’nde sergilenen “Açık Yapıt” projesinin tasarımcısı Bulut, bu başarının arka planında çok yoğun bir çalışma ve büyük özverinin olduğunu vurguladı. Sanatçı ve mimar Bulut, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çok şansa ya da çok yeteneğe inanan biri değilim. Biz çok çalışıyoruz. Gecemiz gündüzümüz yok diyebiliriz.
Cesaretle herhangi bir olumsuzluğu son kabul etmeyerek, kabul edilmemeler ya da işinizin algılanmaması gibi durumları bir son kabul etmeyerek, ısrarla üzerine gitmek ve çok çalışmak diyebilirim. Gecemiz gündüzümüz yok, atölyelerdeyiz. İşimiz her zaman çok güzel sahne işleri gibi görülüyor. Sanat işleri görsel olarak çok kuvvetli işlerdir ve baktığınız zaman sizi içine alır ve çok keyifli algılanır ama arkasında aslında hepimiz atölyelerde çok yoğun süreçlerden geçiyoruz. Çok şeyden taviz veriyoruz.
Dolayısıyla bir şeye inanıyorsanız, özellikle tasarım ve sanat alanında çok çok çalışmaktan ve vazgeçmemekten başka bir şey bilmiyorum.” “Türk sanatçıların uluslararası çalışmalarda yer bulabilmesi çok önemli” Projenin akustik ve mimari danışmanlığını yapan Celaleddin Çelik de Türk sanatçıların uluslararası çalışmalarla Londra Tasarım Bienali gibi platformlarda yer bulabilmesinin çok önemli olduğunun altını çizdi. Çelik, şu ifadeleri kullandı: “Bunu yaparken de bizim Türkiye coğrafyasındaki kültürel değerlerin çok büyük soyutlama potansiyeli olduğunu düşünüyorum.
Bu konuda biraz daha açık olmak ve Türk sanatçıların bu potansiyelini uluslararası platformlarda daha da güçlü şekilde ortaya koymak gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’nin bunu yapabilecek sanatçıları ve fikri altyapısı olduğuna inanıyorum. Bu bağlamda, ‘Açık Yapıt’ çalışmasının da bu alanda Londra Tasarım Bienali için önemli bir yer tuttuğunu söyleyebilirim.”
Bienalde Türkiye’yi temsil eden projenin, anıtsal bir yapı olduğunu ancak, burada söz konusu yapının çözülmesini hedeflediklerini ifade eden Çelik, “Rüzgarla, insanlarla etkileşime girerek ve buradaki avluyla etkileşime girerek, bu anıtsallığıyla beraber aynı zamanda çözülen şeffaflaşan bir mesaj içeriyor.” dedi. Çelik, eserin, bağlamsal sanat anlamında hem tarihsel arka planı güçlü olan hem de bunu çağdaş bir dille ifade etmeye çalışan bir yapı olduğunu sözlerine ekledi.