Son bir yıl hariç Mısır 1952 yılından beri generaller tarafından yönetildi. Son günlerde Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye karşı düzenlenen büyük çaplı protesto gösterileri orduyu yeniden ön plana çıkardı. Bu satırlar yazıldığı sırada Genel Kurmay Başkanı Abdel Fattah al-Sisi’nin Cumhurbaşkanı Mursi’ye verdiği muhtıranın süresi henüz dolmamıştı. Halk sokaklardaydı. Tahrir Meydanı tıklım tıklımdı. Muhaliflerle Mursi taraftarları arasındaki çatışmalarda ölü sayısı artıyordu. Bakanlar ve üst düzey yetkililer arka arkaya istifa ediyordu. Mursi, seçimle işbaşına geldiğini ve istifa etmeyeceğini tekrarlıyordu. Kısacası tansiyon devamlı artıyordu. Siz bu satırları okurken belki de önemli bazı gelişmeler geride kalmış olacak.
Verdiği mühlet dolunca ordu ne yapacak? Darbe mi yapacak? Klasik bir askeri darbe olasılığı zayıf. Mısır ordusu büyük oranda ABD’ye bağımlıdır. Obama yönetimi, anayasal düzenin çiğnenmesi ve yasal Cumhurbaşkanı’nın darbe ile görevden uzaklaştırılmasına sıcak bakmıyor. Ayrıca, General Abdel Fattah al-Sisi, İslamcı eğilimleri olan bir komutan. Ordu içinde İslamcılığa sempati duyan subaylar var. Bu durumda ordu Müslüman Kardeşler örgütü ile büyük bir kavga içine girmek istemeyebilir. Ayrıca Cezayir’de yaşanan iç savaşı akıllarında tutmaları gerek. Şimdiki krizin sonucu ne olursa olsun, Mısır’da ordunun siyasi rolü artacak. Önemli olan bunun oranının ne olacağı. Doğrudan askeri yönetim olmayacak. Önde sivillerin göründüğü, ordunun perde gerisinden yönettiği bir yapı olasılığı daha güçlüdür. Böylesi bir yapı demokratikleşme hayallerine büyük darbe vuracak.
Cumhurbaşkanı Mursi’ye karşı çok geniş çaplı toplumsal muhalefet olduğunu son günlerdeki yığınsal gösteriler kanıtladı. Milyonların sokağa dökülmesini “emperyalizmin oyunu” olarak görenleri ciddiye almak mümkün değil. Mübarek’e karşı yapılan protesto gösterilerini “emperyalizmin oyunu” olarak görmek ne kadar yanlışsaydı, şimdi de o kadar yanlış. Mısır’ın çok ciddi ekonomik, sosyal, siyasi sorunları var. Mursi, bu sorunların çözümünde pek başarılı olamadı. Ancak Mursi’nin Mübarek’ten iki önemli farkı var. Demokratik seçimlerle işbaşına geldi ve arkasında güçlü destek var. Mısır’daki sistem parlamenter sistem olsaydı krizi çözümlemek daha kolay olurdu. Başbakanı kendi partisi de görevden alabilir. Margaret Thatcher ve Tony Blair kendi partileri tarafından Başbakanlıktan alınmıştı. Parlamenter sistemde güvensizlik oylaması mekanizması var. Başkanlık sisteminde başarısız bir başkan seçerseniz görev süresinin sonuna kadar ona katlanmak zorundasınız. Başkan sadece kendisi istifa ederse görevi sona erer. Mursi, “istifa etmem” diyor. Müslüman Kardeşler bu konuda ona destek veriyor. Krize anayasal ve hukuki çözüm bulmak gerek. Askeri darbe en kötü çözüm olur. Ülkeyi daha büyük açmazlara sürükler.
Mursi yasal Cumhurbaşkanıdır ama halkın geniş kesimleri (haklı veya haksız) onu istemiyor. Ülkede kutuplaşma çok tehlikeli noktada. Kan akıyor. Bu krize siyasi bir çözüm bulunması en mantıklı yol. Ya Mursi istifaya ikna edilir ve erken seçimlere gidilir, ya da Mursi ile muhalefet arasında güç paylaşımı konusunda bir uzlaşıya varılır. Muhalefet de elini taşın altına koyar. Önemli olan krize yasal çözüm bulunması ve askeri darbeye izin verilmemesi. Kutuplaşma ortamında protestocular ordunun kendilerine verdiği desteği sevinçle karşılayabilirler ama ülkeyi yine generaller yönetecekse çok yakında büyük pişmanlık duyacaklar. Gelinen noktada orduyu tamamen süreç dışına itmek zor görünüyor. Ama protestocuların sivil yönetim, demokrasi ve yasallık konusunda ısrar etmeleri çok çok önemli. Bunun tek yolu iktidarla muhalefet arasında ulusal diyalog ve uzlaşmadır. Yasadışı yollardan bir iktidar değişimi Mısır’ın siyasi yaşamını uzun vadeli olarak zehirleyecek. Ülkede kutuplaşma kalıcılaşacak.
Gelinen noktada askeri darbe ülkeyi iç savaşa sürükleyebilir. Cezayir deneyimi bunu gösteriyor. Sanırım Mısır ordusu bunun bilincinde. Geriye tarafların üzerinde anlaşacağı bir tarihte erken seçimlere gitmekle güç paylaşımı olasılıkları kalıyor. Sonuçta ülkenin geleceğine halkın sandıkta karar vermesi tek doğru yoldur. Mısır gibi ülkelerin demokrasiye geçişinin kolay olmayacağı biliniyordu. Şimdiki kriz yasal temelde aşılabilirse demokratikleşme yönünde olumlu bir adım atılmış olacak.
Mursi ve Müslüman Kardeşler bir yıllık iktidarları sırasında ciddi hatalar yaptılar. Kucaklayıcı değil dışlayıcı, dayatmacı oldular. Farklı kesimleri bir araya getirmeye çalışmak, ittifaklar kurmak yerine “biz yönetiriz” anlayışını benimsediler. Şimdi muhalefet “yeni bir devrim” mücadelesi verdiğini söylerken, iktidar muhalefeti “karşı devrim” girişimiyle suçluyor. Mısır’ın sorunlarını tek başına ne iktidar, ne de muhalefet çözümleyebilir. Ulusal diyalog tek çıkar yoldur. Yeniden generaller dönemine izin verilmemeli.
(Bu yazı yazıldıktan sonra Mısır ordusu darbe yaptı. Darbeler çözüm olamaz.)