Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Beyaz Saray’da ABD Başkanı Barack Obama ile yapacağı önemli görüşmenin merkezinde Suriye konusu olacağı biliniyor. Reyhanlı saldırısı ile Suriye konusu daha da aciliyet kazandı. Obama-Erdoğan görüşmesinde elbette ikili ilişkiler, ekonomi ve diğer bölgesel konular (Irak, İran, İsrail) masada olacak. Ama görüşmeye Suriye krizi damgasını vuracak.
Görüşmenin kolay bir görüşme olmayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Türkiye, Suriye konusunda ABD’nin ciddi adımlar atmasını bekliyor. Başkan Obama’nın bu beklentileri karşılaması çok zor. Türkiye, elbette Amerikan ordusunun Suriye’ye girmesini istemiyor. “Uçuşa kapalı bölge” ve muhaliflere ciddi silah yardımı yapılmasını talep ediyor. Başkan Obama ise Suriye’ye fazla bulaşmak istemiyor. Geçen gün İngiltere Başbakanı David Cameron ile görüştükten sonra yaptığı açıklamalar tavrının değişmediğini gösteriyor. Şu anda Amerikan diplomasisinin önceliği Rusya ile varılan uluslararası konferans kararını hayata geçirmek. Obama, uluslararası konferansa destek vermesi için Başbakan Erdoğan’ı ikna etmeye çalışacak. Başbakan Erdoğan da ABD’nin daha ciddi adımlar atmasını talep edecek. Taraflar arasında kıran kırana bir pazarlık bekleyebiliriz. Uluslararası konferans girişiminin (olumlu veya olumsuz) sonuçlarını görmeden Obama yönetimi tavır değiştirmez. Obama’nın en zayıf noktası kimyasal silahlar konusu. Kendi ilan ettiği kırmızı çizginin Esad rejimi tarafından çiğnendiği ispat edilirse zor durumda kalır. Bu nedenle, “Konu ile ilgili araştırmanın sonuçlarını bekliyorum” diyerek zaman kazanmaya çalışıyor.
Peki, Suriye konusunda ABD ve Türkiye daha sıkı işbirliği yapabilir mi? Başbakan Erdoğan’ın Washington ziyareti öncesinde Bipartisan Policy Center (BPC) isimli Amerikan düşünce kuruluşu, “U.S.-Turkish Cooperation Toward a Post-Assad Syria” (Esad sonrası Suriye için ABD-Türkiye işbirliği) başlıklı bir rapor açıkladı. Rapor, geçmişte Türkiye’de ABD büyükelçiliği yapmış, hem Türkiye’yi, hem de bölgeyi iyi bilen Morton I. Abramowitz ve Eric S. Edelman eş başkanlığında hazırlanmış. Ekipte Prof. Henri Barkey gibi uzmanlar var. Bu rapor Amerikan görüşlerini yansıtıyor. Başbakan Erdoğan’la görüşmeye hazırlanırken raporun Obama ekibi tarafından ciddi olarak incelendiğine kuşku yok. Bu tür raporlar hükümete tavsiye niteliği taşır. Partiler üstü olduğunu söyleyen bir düşünce kuruluşu tarafından hazırlanmış olduğu gözden kaçmamalı. 40 sayfalık rapor, ABD’nin Suriye’ye bakışı ve bu konuda Türkiye ile işbirliği ararken neler düşündüğü hakkında ipuçları içeriyor.
Raporda Suriye krizini çözümlemede ve Esad sonrası siyasal yapıyı oluşturmada ABD’nin Türkiye’nin işbirliğine ihtiyaç duyduğu net bir şekilde ortaya konuyor. ABD’nin Suriye muhalefeti üzerinde fazla etkisi yok. Bu nedenle Suriye’nin geleceğini şekillendirebilmek için bölgesel aktörlerle sıkı işbirliğine ihtiyacı var. En önemli bölgesel aktör Türkiye’dir. Dolayısıyla Başkan Obama bugünkü görüşmede Türkiye ile işbirliğini güçlendirmeye çalışacak. ABD ve Türkiye, Beşar Esad’ın iktidardan uzaklaştırılması ortak hedefinde birleşiyorlar. Rapora göre Esad sonrası Suriye konusunda taraflar arasında görüş farklılıkları var.
Esad sonrası Suriye’de nasıl bir siyasi yapı oluşmalı? Azınlıkların rolü ve hakları ne olmalı? Amerikalılar AKP hükümetinin hem Suriye’de, hem de diğer Arap ülkelerinde Sünni güçlere destek verdiği, bunun Ortadoğu’da Sünni-Şii gerginliğini gidermeye yardımcı olmadığı görüşünde. Buna örnek olarak Türkiye’nin Irak’ta Sünnilere verdiği destek, Mısır, Tunus, Suriye, Filistin’de Müslüman Kardeşler bağlantılı örgütlerle yakın ilişkileri gösteriliyor. AKP hükümeti Amerikalıların bu iddialarını reddediyor ama dış politikada imaj önemlidir. (Raporun sunulduğu etkinlikte Türkiye elçiliğinden bir görevli Türkiye’nin mezhep temelli dış politika izlemediğini belirterek raporun bu yönünü eleştirdi. Raporu hazırlayanlar ikna olmadı) ABD, Suriye’de azınlıkları da kucaklayacak bir yapı istiyor. Türkiye’nin resmi söylemi ABD ile uyumlu. Anlaşılan Amerikalılar bu söyleme fazla inanmıyorlar. Türkiye’yi Sünni cephesinde bir güç olarak algılıyorlar. Washington, Suriye’de kurulacak yeni düzende Alevilerin, Kürtlerin, Hristiyanların, Dürzilerin ve diğer azınlıkların Sünni çoğunluk diktatörlüğü altında kalmamalarına vurgu yapıyor. Beşar Esad’ın yerini alacak rejimin aşırı İslamcı bir rejim olmasını da istemiyorlar. AKP’nin böyle bir hassasiyeti olmadığını düşünüyorlar. Raporda Suriyeli Kürtler konusu da inceleniyor. Türkiye’nin kendi Kürt sorununa yaklaşımındaki değişim ve Irak Kürdistan’ı ile iyi ilişkileri çerçevesinde Suriye’deki Kürtlere bakışı ele alınıyor. Rapora göre Suriyeli Kürtler konusunda da ABD ve Türkiye’nin kaygıları tam örtüşmüyor. Amerikan görüşünü yansıtan böylesi raporları okumakta yarar var.
Beşar Esad’ı iktidardan uzaklaştırma hedefinde birleşen ABD ve Türkiye, bunu nasıl başaracakları ve yeni rejimin yapısı konusunda daha sıkı işbirliği geliştirebilecek mi? Obama-Erdoğan görüşmesinin sonuçları bu soruyu cevaplamamıza yardımcı olacak.