kıbrıs ingiltere londra lefkoşa
DOLAR
35,1981
EURO
36,7471
STERLIN
44,2960
BITCOIN
$96.470
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
LONDRA
Hafif yağmur
7°C
LONDRA
7°C
Hafif yağmur
Pazartesi Açık
11°C
Salı Parçalı bulutlu
="http://www.w3.org/2000/svg" viewBox="0 0 300 300" enable-background="new 0 0 300 300">
12°C
Çarşamba Açık
="http://www.w3.org/2000/svg" viewBox="0 0 300 300" enable-background="new 0 0 300 300">
11°C
Perşembe kapalı
="http://www.w3.org/2000/svg" viewBox="0 0 300 300" enable-background="new 0 0 300 300">
10°C

Yaşamı müzikle dolu bir sanatçı: Soner Tursoy

Yaşamı müzikle dolu bir sanatçı: Soner Tursoy
16.01.2014
0
A+
A-

İngiltere’deki değerlerimiz 14

Eğer söylendiği gibi müzik ruhun gıdasıysa, bu gıdadan yararlanan birçok insan var bu dünyada. Bu insanlar için müzik, ekmek gibi, su gibi elzemdir, olmazsa olmazdır. Müzikle yatarlar, müzikle kalkarlar. Müzik onların yalnızca ruhlarına değil, bedenlerinin her zerresine de işlemiştir. Çocukluktan başlayarak bütün yaşamları boyunca süregelen bir ritim var dünyalarında. Bu yüzden yaptıkları müzikler de başka müziklerden farklı olur. Bizim de toplum olarak böylesine müzikle yoğrulmuş, her nefeslerinde müzik soluyan soydaşlarımız elbette vardır. Bunlardan biri de Soner Tursoy’dur.

Soner Tursoy, 1960 yılında Topçuköy’de dünyaya ‘merhaba’ dedi ama, Topçuköy’ün anılarında  yeri yoktur. Zira o daha henüz bir yaşındayken ailesi Mağusa’ya taşındıkları için, çocukluk anılarında, hisarlar vardır, Namık Kemal Meydanı vardır, Buğday Camisi vardır. Yani, pirillisini, lingirisini, kör ebesini çocukluk yıllarında hep Mağusa’nın surlari içinde oynamıştır.

Kendisine Soner isminin verilmesi de çok ilginçtir. Dört erkek ve iki kız kardeşten oluşan Soner Tursoy’un ailesinde o en son çocuk olduğu için anne ve babası ona Soner ismini koymuşlar. Babası, Mağusa’daki kapalı çarşının sorumlusuydu. Ayrıca aileye iyi bir gelir getiren bir de bakkal dükkanları vardı. Yani Soner Tursoy’un ailesi Mağusa’nın varlıklı ve kalbur üstü ailelerinden biriydi. Soner Tursoy, Mağusa’da Canbulat  İlkokulu’nda ilk öğrenimini aldıktan sonra, Namık Kemal Lise’sine girer ve oradan da başarı ile mezun olur.

Daha lisedeyken müzikle ilgilenmeye başlar ve müzik onun için yaşamının en önemli uğraşısı olur. Daha lisedeyken ‘Kurul 5’ isimli müzik grubuna girer ve solist olarak isim yapmaya başlar. Gerisini isterseniz Soner Tursoy’dan dinleyelim:

“Lise’den mezun olduktan sonra kendimi müzik dalında daha da geliştirmek istedim. Kıbrıs’ta yapabileceğim herşeyi yapmışım gibi geliyordu bana. Bu yüzden şansımı Almanya’da denemeye karar verdim ve Almanya’ya gittim. Almanya’da çok farklı bir kültür buldum ve oraya uyum sağlamakta zorlandım. Bir yandan orada karşıma çıkan zorluklar, bir yandan da memleket hasreti beni Almanya’dan tamamen soğuttu ve orada bir yıl kaldıktan sonra Kıbrıs’a geri döndüm. Kıbrıs’a döndükten sonra askerliğimi yapmaya karar verdim ve asker oldum. Müzisyen olduğum için de askerliğim oldukça rahat geçti. Beni Güvenlik Kuvvetleri Bandosu’na aldılar ve böylece askerliğim de müzikle dolu dolu olarak geçti.”

Soner Tursoy askerliğini 1981 yılında tamamlıyor. Askerlik bittiğine göre artık yaşamına bir yön vermenin zamanıdır. Soner Tursoy, müzik yaşamına ve geleceğine daha çok katkısı olacağını düşündüğü için, Londra’ya gelmeye karar veriyor ve çok sevdiği ülkesini terk ederek Londra’ya yerleşiyor. “Londra’ya geldikten sonra, ayağımın tozuyla Kıbrıs Dörtlüsü isimli müzik gurubunda, müzik yapmaya başladım. Gruba hem gitarımla, hem de sesimle katkı sağlıyordum.

Kıbrıs Dörtlüsü’nde gösterdiğim başarı beni Londra’nın müzikseverlerine tanıttı ve kısa zamanda onların taktirlerini kazandım. Kıbrıs Dörtlüsü’ndeki serüvenim 1984 yılına kadar sürdü. 1984 yılında Erenler isimli guruptan çok cazip bir öneri aldım ve onlara katılmaya karar verdim. O günlerde Erenler Londra’da çok seviliyordu ve bundan dolayı onlarla çalışırken şöhretim çok hızlı bir yükseliş göstermeye başladı. Onlarla birlikte üç yıl çok keyifli günler geçirdim. 1987 yılına geldiğimizde yeni yaşama geçen Kelebekler Grubu, beni solist olarak saflarına katmak istediler, ben de kabul ettim” diyen Soner Tursoy, her ne kadar da Londra’da belli yerlerde ve etkinliklerde müzik yapmaktan şikayetçi değilse de, kendini daha fazla geliştirmek ve Türkiye’nin müzik piyasasına girmek için çırpınmaktadır.

Ama bu çok zordur. Zira Türkiye’deki müzik piyasası Kıbrıslı bir sanatçının müziklerini bünyesine almaya henüz hazır değildir. Bu yüzden Soner Tursoy MW Sound Engineer okuluna girer ve kursu başarı ile tamamlar. Ondan sonra da kendi müzik stüdyosunu yaşama geçirmek için kolları sıvar. Neticede de her türlü kayıdın yapılabileceği bir stüdyoya sahip olur. Bu noktada Soner Tursoy’un yüzünde acı bir ifade beliriyor ve anlatmaya başlıyor.

“1996 yılında, İstanbul’daki bir firma ile anlaşarak, ilk profesyonel CD’mi piyasaya sürdüm. Ama İstanbul’un acımasız piyasa şartları anlaştığım firma ile aramı açtı ve bu girişimim hüsranla sonuçlandı. Bunun üzerine Sonn Productions isimli kendi firmamı yaşama geçirdim ve Sonn Recording Studio’s diye isimlendirdiğim, kendi stüdyomda faaliyete geçtim.”

Soner Tursoy bütün bunları anlatırken kendinden geçmiş gibidir. Anlattıklarında sanki bir ahenk, bir ritim var gibidir. Bu da müzikle yoğrulmuş bir kişiliğe sahip olmanın getirdiği birşey olsa gerek. “1990 yılından 2008 yılına kadar hem Kelebekler’de, hem de müzikli mekanlarda müzik yaparken ayni zamanda da stüdyomu çalıştırdım. Bu dönemde Londra’da müzikle ilgilenen herkes, benim bir recording stüdyom olduğunu öğrenmiş ve benim yaptığım müzikleri hayranlıkla dinler olmuşlardı. Ama benim daha yükseklere tırmanmak, kendimi Londra’nın dışında da kabul ettirmek gibi beklentilerim vardı. Bunun sonucu olarak da Kelebekler’de birlikte müzik yaptığımız Ali Sönmez ile kafa kafaya verdik ve ikimizin başını çekeceğimiz bir müzikal oluşuma gittik. İsmini de buram buram Kıbrıs’ı çağrıştıran Babutsa koyduk.

Babutsa Grubu çok başarılı bir grup olarak birden piyasalara girdi ve 2009 yılında en büyük atılımını yaptı. ‘Yanayım yanayım’ şarkısı, gerek Londra’daki, gerekse Türkiye’deki müzik piyasalarında ilgi ile karşılandı” diyen Soner Tursoy anlatmaya devam ediyor “2010 yılında en iyi grup katagorisinde birçok ödüller aldık. Türkiye’deki medyadan özellikle de televizyon kanallarından çok büyük ilgi gördük. Bu ilgi Avrupa’ya da yayıldı ve çeşitli şehirlerde yüzden fazla konser verdik. İki albüm, bir de single çıkardık.” Soner Tursoy, Ali Sönmez ile el ele yollarına devam ettiklerini de sözlerine ekliyor. Gelecek için büyük ümitleri ve projeleri var.

İlk olarak 2014 yılının Mart ayında yeni bir albümü piyasaya çıkarmak için harıl harıl çalışıyorlar. Bu uğraşlarından geriye kalan zamanlarını da çeşitli mekanlarda müzik yapmakla değerlendiriyorlar. “Benim amacım kendimizi geliştirirken, yetenekli gençlerimizi de müzik dalında yetiştirmek ve onlara iyi bir örnek olmaktır. Eğer onlara küçük de olsa bir katkı sağlayabilirsem, ne mutlu bana” diyen Soner Tursoy, toplumumuza ve gençlerimize karşı icinde yaşattığı duyarlılığı da ortaya koymuş oluyor.

Müzik yapmanın da bütün sanat dalları gibi, ilham gerektirdiğini bildiğim için, Soner Tursoy’a kendisinin ilhamını nereden aldığını soruyorum, o da bana şöyle cevap veriyor: “Benim ilhamım eşim ve iki çocuğumdur. Onlar bana güç veriyor. Essex’teki evimizde sıcak bir aile yaşamımız var. Benim başarılarımın sırrı da bu olsa gerek.”

Soner Tursoy’un yüzü aydınlanıyor. Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın olur sözünü ona hatırlattığım zaman, hiç bir cevap vermiyor, yalnızca anlamlı anlamlı gülüyor. Kendisine çalışmadığı saatlerde, zamanını nasıl değerlendiğini sorduğumda da şöyle bir cevap alıyorum. “Beni dinlendiren, üzerimdeki bütün yorgunluğu alan, yine müziktir. Kendimi yorgun hissettiğimde elime gitarımı alıyorum, ondan çıkan tatlı nağmelere kendimi kaptırıyorum ve bu da beni dinlendiriyor.

Sürekli bir arayış içerisindeyim. Gitarımdan çıkan notaları değerlendirmenin, onları biraraya getirerek, yeni bir beste yapabilmenin uğraşı içerisindeyim hep. Müzikle iç içe yaşamak herşeyden farklı birşey. Gün boyu müzikten kopamıyorsunuz. Farklı uğraşlar içerisinde olsanız bile, her zaman kafanızın, yüreğinizin bir köşesinde müzik oluyor.”

Soner Tursoy’a, söyleşimizin sonuna geldiğimizi hatırlatıyorum ve okuyucularımıza bir mesaj vermek isteyip istemediğini soruyorum. O da bana “Bizleri dinlemeye devam etsinler, ilerideki günlerde onlara çok güzel sürprizlerimiz olacak. Herkese sevgi ve selamlarımı gönderiyorum” diyerek sözlerini noktalıyor. Ben de bu değerli soydaşımıza, müzik adamımıza, sonsuz başarılar dileyerek, teşekkür ediyor ve yanından ayrılıyorum.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.