kıbrıs ingiltere londra lefkoşa
DOLAR
32,3782
EURO
34,6092
STERLIN
40,5042
BITCOIN
$60.361
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
LONDRA
Parçalı az bulutlu
18°C
LONDRA
18°C
Parçalı az bulutlu
Çarşamba Hafif yağmur
14°C
Perşembe Hafif yağmur
="http://www.w3.org/2000/svg" viewBox="0 0 300 300" enable-background="new 0 0 300 300">
16°C
Cuma Hafif yağmur
="http://www.w3.org/2000/svg" viewBox="0 0 300 300" enable-background="new 0 0 300 300">
17°C
Cumartesi hafif yağmur
="http://www.w3.org/2000/svg" viewBox="0 0 300 300" enable-background="new 0 0 300 300">
18°C

Türkiye, Rusya: Yapısal sorunlar

07.05.2016
0
A+
A-

Belli ki Rusya ve Türkiye daha uzun süre gelişmiş ülkeler standartlarında demokrasiye sahip olmayacak. Bunun bir faturası olacak.

İkisi de geniş coğrafyaya yayılan, içinde büyük farklılıkları barındıran büyük imparatorluklardı. İkisi de coğrafi olarak hem Avrupa, hem Asya’da yer alıyordu. Esas olarak savaşlar nedeniyle (Napolyon Savaşları ve Kırım Savaşı) biri daha fazla, diğeri daha az Avrupa sistemine dahil oldu ama hiç bir zaman “tam Avrupalı” olamadılar. Avrupa, mutlak monarşiden anayasaya dayalı liberal demokrasiye, sanayi devrimi ve modernleşmeye doğru ilerlerken ikisi de buna ayak uyduramadı, geride kaldı ve “geri kalmışlıklarını” üstten reformlarla gidermeye çalıştı. Birbirleriyle çok kez savaştılar. İkisi de Avrupa’dan gelen fikir akımlarının etkisi altında siyasal mücadelelere sahne oldu. Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda her iki imparatorluk (bir yıllık ara ile) çöktü. Biri çok fazla toprak kaybetmezken, diğeri büyük toprak kaybına uğradı, orta ölçekli bir ülke oldu. Monarşi ve hanedanlar tarihe karıştı. Her ikisinde de geçmişle bağı radikal olarak koparmak, modern, güçlü devlet oluşturmak isteyen yeni bir kadro iktidara geldi. İdeolojileri farklı olsa da her ikisinde de karizmatik, tek adama dayalı, tek parti sistemi kuruldu. İki ülke uzunca süre birbirine yakın durdu. İkinci Dünya Savaşı ile yolları ayrıldı. Savaş bittiğinde biri süper güç oldu, diğeri bu süper gücün komşusu olarak kendini güvende hissetmediği için rakip süper gücün yanında yer aldı ve mecburiyetten 1946’da tek parti sisteminden çoğulculuğa geçti. Bu çoğulculuk zaman zaman askeri darbelerle kesintiye uğradı. Diğerinin çoğulculuğa adım atması çok geç ve kısa süreli oldu. 1991’de sistemin çökmesi, büyük miktarda coğrafi daralmayı da beraberinde getirse de dünyanın en büyük ülkesi olma özelliğini korudu. Rusya ve Türkiye’den söz ediyoruz.

Benzetme yapmak, analojı her zaman riskleri beraberinde getirir. Benzetme yaparken çok dikkatli olmak gerek. Benzetme yaptığınız şeyler arasında mutlaka önemli farklılıklar da vardır. Yüzeysel benzerliklere kanmak, benzeyen yönleri mutlaklaştırıp farklılıkları görmezden gelmek analizi havada bırakır. Karşılaştırdığınız iki şeyin tam olarak birbirine benzemesi mümkün değildir. İki ülkenin tam olarak birbirine benzemesi hiç mümkün değildir. Bu bağlamda Rusya ile Türkiye arasında çok önemli farklılıklar vardır. Bu farklılıkların listesi uzun olur. Bunu not ettikten sonra ortak bazı özelliklerin varlığı hep tartışılmıştır ve tartışılacaktır. Avrupalı olmak, Avrupa’nın onları Avrupalı olarak görmesini istemek ama bunu bir türlü başaramamak, bu nedenle kendini dışlanmış hissederek Avrupa ve Batı ile “love and hate” ilişkisi içinde olmak, liberal demokrasiye, hukuk devletine bir türlü geçememek, güçlü liderler arayışı içinde olmak ve onların peşinden gitmek, reformları hep yukarıdan beklemek, kitlelerin değişimin öznesi olamaması ve “kurtarıcı” beklemesi, bireye değil devlete vurgu yapmak, kendine tarihte “özel misyon” yüklemek, dış ve iç düşmanlar paranoyasından, komplo teorilerinden kurtulamamak, demokrasiye, insan haklarına, özgürlüklere değil de devletin kendisine nimet sunmasına önem vermek, demokrat olamamak, demokrasiyi sadece seçimler olarak anlamak, farklı yorumlasalar da “Avrasyacılık” gibi teorilere meyilli olmak, imparatorluk özlemi duymak vs.

Türkiye’de tek adam sistemine doğru gidiş sürecini sadece kişiler ve günümüz bazında düşünmek yerine tarihsel süreçleri, yapısal sorunları da hesaba katmak gerek. Tek adam sistemi Türkiye’de istisna mıdır? Hayır, istisna değil kuraldır. Döneme göre tek adam sisteminin dozu değişmiştir ama kendisi değişmemiştir. Bu anlamda Türkiye ile Rusya arasında benzerlikler var. Rusya’da önce çarlar, sonra Lenin, Stalin, Krusçev, Brejnev, Andropov, Gorbaçov ve şimdi Putin var. Putin, ikinci cumhurbaşkanlığı döneminde Stalin’den sonra elinde en çok güç toplamış, tam anlamıyla “tek adam” konumunda liderdir. Medya, basın büyük oranda Kremlin’in yönetiminde. Yargı bağımsızlığı, hukuk devleti çok zayıf. İç sorunları unutturmak için “dış ve iç düşmanlar” teması devamlı gündemde. Ulusal duygular okşanıyor. “Biz büyük imparatorluktuk ve hala büyüğüz ama Batılılar bize gerekli saygıyı göstermiyor, bizi küçümsüyor” teması işleniyor. Tarih, iç politikaya malzeme yapılıyor. Muhalefet zayıf. Kamuoyunun Putin’e verdiği destek yüksek olduğu ve seçimleri kazandığı sürece sistem devam ediyor. 2018’de yeniden seçilmesi bekleniyor. Peki, iktidarın bu kadar merkezileşmesi Rusya’nın sorunlarını çözümlüyor mu? Hayır. Bu yapı tam aksine sorunları çoğaltıyor.

İktidarın tamamen bir kişinin elinde toplanması, tek adam sistemi bağlamında Türkiye giderek Rusya’ya benziyor. Türkiye’nin ekonomisi, çok partili demokrasi deneyimi, dış dünya ile ittifakları farklı olsa da siyasal rejim olarak Rusya modeline yaklaşıyor. Otoriterleşme daha da artacak gibi. Her şeyin merkezinde liderin seçim kazanması olacak. Böylesi bir sistem Türkiye’nin sorunlarını çözümleyecek mi? Bu sistemi getirmek isteyenler “Evet, çözümleyecek” diyorlar. Türkiye yeni bir döneme giriyor. Kendi payıma başkanlık sisteminin sorunları çözümleyeceğini düşünmüyorum. Bakalım yaşam kimi haklı çıkaracak? Belli ki Rusya ve Türkiye daha uzun süre gelişmiş ülkeler standartlarında demokrasiye sahip olmayacak. Bunun bir faturası olacak.

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.