Irak halkının trajedisi derinleşerek devam ediyor. Sünnilerin yaşadığı Anbar bölgesinin merkezi Ramadi’nin IŞİD’in eline geçmesi bunun en yeni kanıtı. “IŞİD yenildi, yeniliyor” derken Ramadi’nin düşmesi gerçekleri hatırlattı. Konunun askeri yönü, insani yönü vs. ayrı tartışma konuları. Bu yazıda ABD’nin Irak’ı birleştirmek için kurduğu sistemin iflas etmesi ve bundan çıkarılabilecek dersler üzerinde durmak istiyorum.
ABD, 2003’te Irak’ı işgal etti. Saddam rejimini devirdi. Irak üç kimlik, üç parçadan (Şiiler, Sünniler ve Kürtler) oluşur. Osmanlı’nın bu bölgeyi üç vilayete ayırması (Bağdat, Basra, Musul) rastlantı değildi. İngilizler üç vilayetten Irak’ı yarattılar ve başına Sünni bir kral getirdiler. Zaman zaman birkaç Şii’ye üst düzey görevler verilmiş olsa da ülkeyi azınlıktaki Sünniler yönetiyordu ve Şiiler bunu içlerine sindiremiyordu. Kürtler ise daha fazla otonomi ve mümkünse bağımsızlık hedefi için mücadele veriyordu. 1958’de kralı deviren Baas rejimi ve özellikle Saddam bu üç grubu diktatörlükle bir arada tutuyordu. Şiiler ve Kürtlerin nefes almasına izin verilmiyordu. Amerikalılar Saddam rejimini yıkınca üç grubu bir arada tutacak yeni bir sistem oluşturmak zorundaydı. “Derinden bölünmüş toplum” (deeply divided society) kavramı Irak için geçerlidir. Bu tür durumlarda iki model uygulanır. Ya birbiri ile anlaşmazlık yaşayan gruplar boşanır, ya da bu gruplar “güç paylaşımı” (power sharing) diye isimlendirilen modelle, genellikle federal bir çatı altında bir araya getirilir. Başka bir devletten ayrılmış devletler dahil var olan devletler boşanma seçeneğine karşıdırlar. Çok nadir olarak, büyük güçlerin çıkarları gerektirdiği için (Kosova) veya taraflar anlaştığı için (Sudan) boşanma mümkün olur. Bunun dışında hep güç paylaşımı ve federalizmle farklı gruplar aynı devlet çatısı altında tutulmaya çalışılır. 1960’ta Kıbrıs’ta kurulan ve üç yıl yaşayabilen model buydu. Lübnan’da, Bosna’da aynı model var. Şimdi Kıbrıs’ta müzakere edilen model de budur.
Peki, ABD’nin Irak’taki üç grubu güç paylaşımı temelinde, federal bir çatı altında birleştirme, “Birleşik Irak” yaratma modeli başarılı oldu mu? Irak’a bakın, cevabı görürsünüz. Tam bir fiyasko. Irak şimdi çok daha derin bir şekilde üçe bölünmüş durumda. Irak’taki model, Irak anayasası, tamamen “Made in USA”dir. Anayasa, Ekim 2005’te kabul edilmişti. Iraklı anayasa uzmanı Zaid Al-Ali “Many countries that have written constitutions in the last several decades have had outside help and influence… In Iraq however, the U.S. had an overwhelming influence by setting the timetable, influencing the make-up of the drafting committee, and the final document” diyor. Yani anayasa hazırlamada birçok ülke dıştan yardım almıştır. Ama Irak’ta her şey Amerikalıların kontrolünde ve istekleri doğrultusunda yapılmıştı. Demek ki, şimdiki durumun esas sorumlusu bu sistemi yaratanlardır. Elbette Şiilerin, Sünnilerin, Kürtlerin de sorumluluğu var. Ama onlar oyunu Amerikalıların koyduğu kurallar çerçevesinde oynadılar. Bunları niçin yazıyorum? Farklı kimlikleri bir arada tutma konusunda en fazla bilgiye sahip olduğunu sanan, bu konuda herkese akıl hocalığı yapan, “conflict resolution “ dersleri veren, “yardımcı olmaya hazırım” diyen ABD’nin tek başına dizayn ettiği model iflas etmişse durup düşünmek gerekir.
Irak’ta ne oldu? Saddam döneminde ezilen çoğunluktaki Şiiler, yeni rejimde Sünnileri ezmeye başladılar. Azınlığın diktatörlüğünün yerini çoğunluğun diktatörlüğü aldı. Bu diktatörlüğün simgesi Başbakan Maliki oldu. Tüm yetkileri elinde topladı ve Sünnilerle güç paylaşmaya yanaşmadı. Amerikalıların kurduğu sistem (özellikle Amerikalılar çekilince) Şiilerin lehine işlemeye başladı. Hatırlayalım Sünni Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El-Haşimi ülkeden kaçmak zorunda kalmış ve idama mahkum edilmişti. IŞİD olgusu, Sünnilerin Maliki rejimine karşı ayaklanması olarak ortaya çıktı. IŞİD esas itibarıyla bir Sünni ayaklanmasıdır. Şimdi Musul, Ramadi ve büyük bir bölge IŞİD’in elinde. Sonuçta IŞİD askeri olarak yenilse bile Sünnilerle Şiiler arasındaki husumeti yönetmek, gerçek bir güç paylaşımı modeli oluşturmak kolay olmayacak. Kürtler ise adım adım bağımsızlığa ilerliyorlar. ABD yeşil ışık yaktığında bu gerçekleşecek. Demek ki Irak birleşmedi tam bölündü. Tüm bunlara ek olarak Irak bugün İran yörüngesinde bir ülke görünümünde. ABD, Irak’ı büyük oranda İran’a kaptırmış durumda. Bu durum Amerikalıların Irak’taki fiyaskosunu katmerli hale getiriyor.
Amerikalıların Irak projesinin fiyasko ile sonuçlanmasının faturasını Irak halkı, özellikle de azınlıktaki Sünniler ödüyor. Bu trajedinin sonu görünmüyor. Amerikalılar “güç paylaşımı, federalizm” konusunun uzmanı olsalardı Irak bu hale gelmezdi. Suriye’de de benzeri şeyler yaşanabilir. Kıbrıs’ta sorunlarımıza “güç paylaşımı ve federalizm” temelinde çözüm ararken kendi gerçeklerimize uygun, adada yaşayan insanlar olarak kendimizin üreteceği formüllere ağırlık verelim. Kuyuya ineceksek kendi ipimizle inelim. Churchill’e atfedilen bir söz var: “You can always count on the Americans to do the right thing—after they’ve tried everything else.” Bizim böyle bir lüksümüz yok. Amerikalıların da rol oynadığı ve “başarılı” olarak nitelenen Kuzey İrlanda ve Bosna “güç paylaşımı” örneklerini başka bir yazıda ele alacağım.