Latin Amerika’da üç ülkede kadın cumhurbaşkanı var. Brezilya Cumhurbaşkanı Dilma Rouseff, Arjantin Cumhurbaşkanı Cristina Fernández de Kirchner ve Şili Cumhurbaşkanı Michelle Bachelet. Üçü de siyasal olarak solda yer alan politikacılar. Farklı nedenlerle üçünün de başı dertte. Brezilya çok büyük bir yolsuzluk olayı ile çalkalanıyor. Radikal’de Ahmet İnsel’in de yazdığı gibi bu konuda başlatılan soruşturmanın “Dilma Roussef’e de dokunmaması zor gözüküyor.” Arjantin’de 18 Ocak’ta federal savcı Alberto Nisman ölü bulundu. Önce intihar ettiği söylendi. Sonra öldürüldüğü belirtildi. Nisman, çok önemli bir konuyu soruşturuyordu ve işin ucunun Cumhurbaşkanı Fernandez’e de dokunduğu öne sürülüyor. Şimdi Fernandez’e yönelik ciddi iddialar var. Şili’de, Cumhurbaşkanı Bachelet’in oğlu ve gelininin 10 milyon dolar kredi alması skandala dönüştü. Oğlu iktidardaki Sosyalist Parti’den istifa etmek zorunda kaldı. Cumhurbaşkanı Bachelet’in halk desteği hızla düştü. Latin Amerika’daki bu gelişmeler erkek politikacıların başına gelenlerin kadın politikacıların başına da gelebileceğini, Cumhurbaşkanının kadın olmasının tek başına iktidarda karşılaşılabilecek sorunlara sihirli çözümler üretmediğini hatırlatıyor. Üç Latin Amerika ülkesindeki gelişmelere kısaca göz atalım.
Brezilya’da Yüksek Mahkeme ülke tarihinin en büyük yolsuzluk olayı konusunda üst düzey politikacılar hakkında soruşturma başlatılması kararı aldı. Listede milletvekilleri, senatörler, valiler, eski bakanlar ve bir eski devlet başkanı var. Yolsuzluk, devlet enerji şirketi Petrobras’la bağlantılı. Petrobas’la kendi çıkarlarına uygun anlaşmalar imzalamak için özel şirketler politikacılara çok büyük miktarlarda rüşvet verdiler. 800 milyon dolar rüşvetten söz ediliyor. Savcılar, paraların Dilma Rouseff’in partisi İşçi Partisi’nin kasalarına da aktığını belirtiyorlar. Şimdi enerji devi Petrobas’ın ekonomik durumu çok kötü. Bu yolsuzluk skandalı karşısında Dilma Rouseff cumhurbaşkanlığı görevine devam edebilecek mi? Anketler halk arasındaki desteğinin yüzde 23’e düştüğünü gösteriyor. Rouseff’in ismi soruşturma listesinde yer almıyor ama Ahmet İnsel’in yazdığı gibi “2003-2005 arasında Enerji Bakanlığı yaptığı gibi, 2003-2010 arasında da Petrobras’ın yönetim kurulu başkanlığı görevini yürüttü.” Dolayısıyla konunun onu etkilememesi zor. Cin şişeden çıktı. Son yıllarda Brezilya ekonomisi ciddi sorunlar yaşıyor. 2015’te ekonominin sıfır büyüme kaydetmesi bekleniyor. Deutsche Bank, Brezilya ekonomisinin resesyona girebileceğini öngörüyor. Ekonomik sorunlara yolsuzluk skandalı eklendi. Dilma Rouseff’in başı gerçekten dertte.
Arjantin geçmişte askeri diktatörlükle yönetilmişti. 1983’te ülkenin demokrasiye geçmesi ile karanlık dönemin geride kaldığı varsayılıyordu. Şimdi, federal savcı Nisman’ın gizemli ölümü hukuk devleti konusunda soru işaretleri yaratıyor. Savcı Nisman, 1994’te Buenos Aires’te bir Yahudi Toplum Merkezi’nin bombalanması ve 85 kişinin hayatını kaybetmesi olayını soruşturuyordu. Ölümünden dört gün önce Christina Fernandez hükümetini suçlamıştı. Yürüttüğü soruşturmanın bulguları hakkında Kongre komisyonuna bilgi verecekti. Buna bir gün kala ölü bulundu. Nisman’ın belgeleri arasında Cumhurbaşkanı için tutuklama emri taslağı vardı. Bombalama olayında İran’ın rolünün ört bas edilmesi için Arjantin hükümeti ile İran arasında anlaşmaya varıldığı iddia ediliyor. Arjantin’in ekonomik durumu da çok kötü. Cumhurbaşkanı Cristina Fernandez zorda.
Şili’de Cumhurbaşkanı Michelle Bachelet’e halkın desteği Şubat’ta yüzde 39’a düştü. Şilililerin yüzde 52’si ona güvenmediğini belirtiyor. Bunun nedeni oğlu ve gelini ile ilgili skandal. Oğlu Sebastian Davalos’un nüfuzunu kullanarak eşinin 10 milyon dolar kredi almasını sağladığı iddia ediliyor. Davalos, eşi ile Şili Bankası Başkan Yardımcısı arasında yapılan bir toplantıya katılmış. Kredi kararı o görüşmede alınmış. Daha önce başka bankalar Davalos’un eşine 10 milyon dolar kredi vermeyi kabul etmemiş. Aile, 10 milyon dolarlık kredi ile yaptığı yatırımlardan 4 milyon dolar kar elde etmiş. Davalos, Sosyalist Parti’den istifa etti. Olay, annesini zor durumda bıraktı.
Kadınların siyasette daha fazla temsil edilmeleri önemli bir konu. Latin Amerika’da üç ülkenin cumhurbaşkanının kadın olması da önemli. 2016’da Amerikalılar ilk kadın başkanı seçerlerse iyi olur. Ama Amerikalı seçmenler böyle bir tercih yapacaksa bunun esas nedeni adayın kadın olması olmayacak. Kadın veya erkek, üstlenilecek görev konusunda bilgi, deneyim, donanım, beceri sahibi olmak, ehliyetli olmak önemlidir. Başarı veya başarısızlığın anahtarı buradadır. Sadece kadın veya erkek olmak fazla bir şey ifade etmiyor. İçinin dolu olması lazım.