Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (HİDP) tarafından 8 Ekim’de Güney Kore’de açıklanan “Global Warming of 1.5 °C” başlıklı son rapor küresel ısınmanın 1,5 derece ile sınırlandırılmasının aciliyetini ortaya koydu. Rapora göre, küresel sıcaklığın endüstriyel dönem öncesine göre 2 derece üzerine çıkması, sadece doğal yaşam alanları ve türlerin kaybıyla sonuçlanmayacak, buzulların erimesi ve deniz seviyesinin yükselmesi sonucu sağlığı, refahı, güvenliği ve ekonomiyi doğrudan etkileyecek. Paris İklim Değişikliği Anlaşması’na taraf olan tüm devletler 1.5 derece hedefini kabul etti. Şimdi bunu hayata geçirmeleri gerekiyor. HİDP raporu bu konuda fazla zamanımız olmadığı uyarısında bulunuyor. Küresel ısınmayı 1.5 derece ile sınırlandırmak için acil ve önemli değişimler gerekiyor. Küresel emisyonları 2030 yılında 2010 yılına göre yüzde 45 oranında azaltmak ve 2050 yılında net sıfır emisyona ulaşmak gerekiyor. Bu kolay değil. Çok zor ama başarmamız gereken hedefler.
Rapora göre teknik olarak 1.5 derece hedefine ulaşmak mümkündür ama bunun için bir çok alanda büyük değişimler yapmamız gerekiyor. İnsanlığın geçmişte başardığı değişimlerden çok daha büyük bir değişimden, düşük karbon amaçlı büyük yatırımlardan söz ediyoruz. Yapacak çok şey var. Londra Kraliyet Akademisi’nden Jim Skea, tüm sektörlerde emisyon azaltımı için tedbirler alınması, alışkanlıkların değiştirilmesi ve düşük karbonlu üretim ve yakıt seçeneklerine yatırımların artırılması gerekeceğini söyledi. Skea “Küresel ısınmayı 1,5 derecenin altında tutabilmek için 21. yüzyıl boyunca atmosferdeki karbondioksiti tahliye etmemiz gerekiyor. Bunun için ağaç dikmeli, biyoenerji üretmeli ve karbon yakalama ve depolama imkanlarımızı geliştirmeliyiz. Ayrıca toprak yönetimi anlayışımızı değiştirmeli ve yeni üretim yöntemleri geliştirmeliyiz” dedi.
Peki, ısınmayı 1.5 derece ile sınırlamayı başarırsak küresel ısınmanın tüm kötü sonuçlarından kurtulacak mıyız? Hayır. Küresel ısınma 1.5 derece arttığında alçak bölgeler, okyanuslar, insan sağlığı vs. yine olumsuz sonuçlarla karşılaşacak. Konunun uzmanı Dr. Stephen Cornelius “Giderek ısınan dünyada yarım derece bile hem insan, hem doğa için çok önemli. İklim değişikliğiyle mücadelede en kararlı adımları atmak ve enerji, ulaşım, gıda gibi tüm sektörlerde düşük karbona geçişi hızlandırmaktan başka çaremiz yok. Karbon emisyonlarını çok hızlı bir şekilde düşürmediğimiz sürece, tropikal bölgelerdeki mercan resiflerinden kutuplardaki buzullara kadar bütün ekosistemler çok daha ciddi etkilerle karşı karşıya kalacak” dedi. Ne kadar geç kalırsak sonuçlar o kadar kötü olacak. Greenpeace uluslararası icra direktörü Jennifer Morgan dünya liderleri için hakikat saatinin geldiğini söyledi. Gerçekten de sadece liderler için değil herkes için kritik bir döneme girdik.
1.5 derece raporu konusunda kamuoyunu bilgilendirmek için hazırlanan ve muhakkak göz atmanızı tavsiye ettiğim www.birbuçukderece.com sitesinde raporda ön plana çıkan başlıklar şöyle sıralanıyor:
- İnsanlar, dünyanın, sanayi öncesi döneme göre yaklaşık 1,0ºC ısınmasına sebep oldu. Küresel ısınma şimdiden, kuraklık ve seller gibi aşırı hava olayları, deniz seviyesinde yükselme ve Arktik denizinin erimesi olarak etkilerini göstermeye başladı.
- Seragazı emisyonları mevcut şekilde devam ederse, küresel ısınma 2030 ile 2052 yılları arasında 1,5ºC sınırını geçecek.
- 1,5ºC sınırı, sürdürülebilir kalkınma ve yoksulluğu önleme için kritik öneme sahip. Küresel ısınmayı 1,5ºC ile sınırlandırmak, ekolojik sistemler ve yaşam alanları üzerindeki birçok kalıcı etkinin önlenmesi anlamına geliyor.
- Bu sınırı geçmemek için küresel emisyonları 2030 yılında 2010 yılına göre %45 azaltmak ve 2050 yılında net sıfır emisyona ulaşmak gerekiyor.
İklim değişikliği tüm toplumların, tüm ülkelerin yaşam alanlarını tehdit ediyor. Daha yaşanası bir dünya için, geleceğimizi korumak için raporun uyarılarına kulak verip hemen harekete geçmemiz gerekiyor. Konu Akdeniz bölgesinde yaşayan bizleri yakından ilgilendiriyor. NASA’ya göre Akdeniz Havzası’nda son 900 yılın en ağır kuraklığı yaşanıyor. Türkiye, Kıbrıs, İsrail, Ürdün, Filistin ve Suriye bölgesinde 1998’de başlayan kuraklık devam ediyor. Bunun nedeni iklim değişikliği. Kısacası küresel ısınmanın neden olacağı ciddi tehlikeler kapımızı çalıyor.