Londra Gazete farklı ülkelerden Londra’ya gelen göçmenleri Türkiyeliler hakkındaki görüşlerini sordu:
23Londra’nın Türk kültürü ile ilk buluşması, 1652’de Türk kahvesi yapan bir kahve evi açan Rum iş adamı Pasqua Rosee’la başladı. Türk kahvesi hakkında derin bilgisi olan Pasque, Londralıları bu meşhur kahve ile büyülemişti.
Zamanı hızla ileriye alırsak; 2011’de Tottenham’da başlayan isyanlarda Türkiyeli topluma İngiltere halkı sempati duymuştu. Sebebi, Türkiyelilerin yağma yapan insanlara karşı, mertçe dükkanlarını, insanları ve sokaklarına sahip çıkmasıydı.
Türkiyeliler, İngiltere ve özellikle Londra’nın gözünde, İngiltere kültürüne pozitif katkıda bulunan bir toplum olarak görülüyor.
Fakat bugüne geldiğimizde, toplumumuzun nereye gittiği ve diğer göçmen toplumlarla nasıl kaynaştığı ciddi bir merak konusu. Londra Gazete farklı ülkelerden Londra’ya gelen göçmenleri Türkiyeliler hakkındaki görüşlerini sordu:
KEŞKE DAHA FAZLA TÜRK MÜŞTERİM OLSA
Haringey bölgesinde cafe işleten Polonyalı Anna, Londra Gazeteye şunları söyledi:
“Ben Türkleri çok severim. Çok fazla Türk müşterimiz yok. Ama şu ana kadar tanıdıklarım çok yakın, aşırı sıcakkanlı insanlar. Keşke çok daha fazla Türk arkadaşım ve müşterim olsa.”
Farklı bölgelerde hikaye fazla bir değişiklik göstermiyor: Enfield bölgesinde depo işçisi olan Macaristanlı Adam, esprili bir şekilde, tek Türk arkadaşının röportajı yapan muhabir ile olduğunu ve Türk yemeğini çok sevdiğini söyledi.
“İçkili bir geceden sonra, kebabımı yemeden eve gitmem. Gecem tamamlanmamış gibi hissederim.”
Bu iletişimsizliğin, kökeni Türkiyeli toplumda gelen bir aksaklık olduğunun veya Londra’nın içine kapanık insanlarla dolu olan bir günlük hayata sahip olduğunu tartışabiliriz. Belki de iki faktörde etkili.
LONDRA’DA İNSANLAR YALNIZ
Litvanyalı göçmen, Lorraine ise şunları söyledi:
“Ben Londra’ya beş sene önce geldiğimden beri her zaman soğukluğunu hissettim; insanlar ya tek başına ya grup halinde çok yalnız. Dışarı dönük olan ben, bunu insan dışı buluyorum. Ama bu nedenle ne Türkiyeli göçmeninin ne de Doğu Avrupalı insanının bir eksikliğinden kaynaklanan bir durum olduğunu düşünmüyorum.