kıbrıs ingiltere londra lefkoşa
DOLAR
35,2025
EURO
36,7023
STERLIN
44,2445
BITCOIN
$95.686
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
LONDRA
Kapalı
9°C
LONDRA
9°C
Kapalı
Cuma Kapalı
9°C
Cumartesi Az bulutlu
="http://www.w3.org/2000/svg" viewBox="0 0 300 300" enable-background="new 0 0 300 300">
8°C
Pazar Hafif yağmur
="http://www.w3.org/2000/svg" viewBox="0 0 300 300" enable-background="new 0 0 300 300">
10°C
Pazartesi hafif kar yağışlı
="http://www.w3.org/2000/svg" viewBox="0 0 300 300" enable-background="new 0 0 300 300">
10°C

Kabahatin çoğu senin

26.06.2013
0
A+
A-

Pazar gününden beri Kıbrıs Ejder Aslanbaba “olayı” ile çalkalanıyor. Büyük infial var. “Rezalet” başlıkları atılıyor. Siyasete “kara leke” sürüldüğü belirtiliyor. Rezillik deniyor. “Bunları mide kaldırmaz” deniyor. Zaten siyasete güven yoktu. Şimdi güven dibe vurdu. Bunlar anlaşılır ve haklı tepkiler. Peki, ama siyasetimizde rüşvet iddiaları, kirlilik yeni mi? Sistem rüşvet verme ve alma üzerine kurulmuş değil mi? Siyasal yaşamımızın kirliliğini şimdi mi keşfettik? Sürpriz olan ne? Son olay hastalığın kendisi değil semptomudur. Halk olarak bu durumdan biz de sorumlu değil miyiz? Cevabı Nazım Hikmet’ten alalım: “Kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!”

    Kıbrıs’ta siyaset halktan vergi toplayıp, bu vergilerle halka hizmet götürme temeline dayanmaz. Nedir siyasetin temeli? İktidara gelen parti veya partiler seçmenlere bir şeyler dağıtır. Bu dağıtma rüşvettir. Neler dağıtıldığını hepimiz çok iyi biliriz. Seçmenler de bunun karşılığında seçimlerde bu partilere oy verir. Özellikle seçim dönemlerinde rüşvet verme ve rüşvet vaat etme yoğunlaşır. Rüşvetin bazen para karşılığı oy satın almaya kadar vardığı bir parti lideri tarafından açıklanmıştı. O zaman da büyük infial yaşanmıştı. Peki, sonuç? Sonuç yok. İktidarda olanlar sadece rüşvet vermez alırlar da. Bunu kanıtlamak kolay değil. Ama küçük toplumuz. İşinin olmasını isteyen bir kişinin (özellikle iş insanı) zaman zaman bir yetkiliye ve/veya partisine kıyak yapması gerektiğini bilmeyen yok. Kimi bunu mecburen, kimi de “kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” anlayışıyla yapar. Bunların hiç biri yeni değil.

    İşin ilginç yanı iktidarlar değişse de sistem değişmiyor. Gerek sağ, gerekse sol parti iktidarlarında benzeri şeyler yaşandı. İktidarlar değişir ama kirli siyaset değişmez. Kimsenin kimseye gülecek hali yok. Devlet, iktidara gelenler ve halk tarafından yolunacak tavuk, sağılacak inek olarak algılandığı sürece bu durum değişmeyecek. Politikacı, iktidarın nimetlerinden yararlanabilmek için hep iktidarda, parlamentoda olmak ister. Aday listesinde seçilemeyeceği bir yere konursa veya liste dışı kalırsa parti değiştirmekte hiç zorluk çekmez. Listede seçilebileceği yer vaat eden partiye atlar. Gidecek kapı kalmamışsa son örnekteki gibi “şok eylem” yapar. Siyasetçilerin bu tür tavırlarına hep kızarız. İyi de seçmenlerin durumu farklı mı? Desteklediği partiden isteğini alamadığı için başka partiye geçen veya her dönem iktidar partisine destek veren insanların sayısı az mı? Oyunu, şu veya bu şekilde “satan” seçmenin, parlamentoda olmak için parti parti gezen politikacıdan ne farkı var? Unutmayalım milletvekillerini biz seçiyoruz. “Kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!”

   Milletvekillerinin görevlerini hakkıyla yerine getirmediği kanısı yaygındır. Meclis’i yönetenler bile Meclis’in çalışmalarını eleştirirler. Meclis’le ilgili şikâyetler azalmıyor. Son Meclis konusunda şikâyetler arttı. Devlette veya özel sektörde çalışan her kişinin performansı ölçülür ve kayda geçirilir. Başarılı olup olmadığı, terfi alıp almayacağı bu temelde değerlendirilir. Peki, milletvekillerinin performansını ölçen var mı? Partisi içindeki konumu sağlamsa başarısız bir milletvekili seçilebilecek bir sıraya girer ve yeniden seçilir. Milletvekillerinin 5 yıllık çalışmaları konusunda halka somut veriler sunulmadığı için Meclis’e çok az uğramış, kürsüye çok az çıkmış kişiler yeniden seçilebiliyor. Tabii, konuyu sadece nicelik açısından değerlendirmemek gerek. Kürsüde sık sık bağırıp çağırmak, kahvehane ağzı ile içi boş konuşmalar yapmak, ajitasyon çekmek, sataşmalar yapmak partilileri tatmin edebilir ama başarılı çalışma sayılmaz. “Meclis notları” olarak gazete sayfalarına yansıyanları okumak hazin durumu anlamaya yeter.

   Genelde siyasetin gidişatından, milletvekillerinin performansından şikâyetçiyiz. Durumun değişmesi için ne yapıyoruz? Siyasal yaşam halkın aynasıdır. Orada kendini görebilir. Değişim istiyorsak toplum olarak aynaya bakma zamanı geldi. Aynada gördüğümüzü beğenmiyorsak köklü değişim için yola çıkmalıyız. Değişim için çaba harcayanlara destek vermeliyiz. Bozukluğun sistemin tümünden kaynaklandığını anlamalıyız. Ekonomimizi, kurumlarımızı düzene koymamız gerekir. Memur toplumu olmaktan çıkıp devleti küçültmemiz gerekir. İşgücümüz devlette değil, üretim ve hizmetler sektöründe yoğunlaşmalı. Partizanlığın yerini meritokrasi almalı. Siyasi partileri körü körüne izlemekten vazgeçmeliyiz. Kendilerini yenilemelerini, parti içi demokrasiyi geliştirmelerini talep etmeliyiz. Yenilenme sadece yaşta değil, başta da olmalı. Siyasi partileri ve milletvekillerini denetlemenin, onlardan hesap sormanın vatandaş olarak bizim de görevimiz olduğunun bilincine varmalıyız.

    Kıbrıs’ta seçmenler ve sivil toplum örgütleri siyasi partileri güçlü bir şekilde sarsmadığı sürece onlar alışkanlıklarını değiştirmeyecekler. Gelen gideni aratacak. Aynı filmi izlemeye devam edeceğiz. Temiz siyaset istiyorsak, 28 Temmuz’da siyasi partilerin önümüze koyduğu listelere mühür vurmayıp karma oy kullanarak işe başlayabiliriz. Yok, aynada gördüğümüzden memnunsak şikâyet etmeyi bir kenara bırakalım. Kısa vadede iktidardan ne koparabileceğimizin hesaplarını yapmaya devam edelim. Karar bizim. Tercih bizim. Unutmayalım. Her halk layık olduğu şekilde yönetilir.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.