İstanbul, “her şeyin doğusunu ben bilirim”, “ben ne istersem o olacak”, “bana uymayanı ezerim” anlayışına karşı direniyor. Umarız bu direniş kendini dev aynasında görenlerin ayaklarını yere basmasına yol açar. Umarız gerekli mesajları almış olurlar. Umarız kendini beğenmişlikle, otoriter eğilimlerle, yasakçı yaklaşımlarla, sosyal mühendislik girişimleri ile halka hizmet edilemeyeceğini anlarlar. Bu iş artık sadece ağaçların korunması meselesi değildir. Halka kulak vermeyen bir anlayışa karşı çıkıştır. İktidar tavrını düzeltmezse bu direniş güçlenebilir. Kibirli olmakla, kendini beğenmişlikle, dediğim dedikle bir yere varılamaz. Ezildiğinden şikâyet edenlerin ezen haline gelmesi ibret vericidir. İktidarın borazanı haline getirilen medyanın İstanbul’da yaşananları nasıl yansıttığı (veya yansıtmadığı) da ibret vericidir. Neyse ki, dün gazetelerde basının yüzünü ağartacak değerlendirmeler okuduk. Bunlardan bazı örnekler aktarmama izin verin:
“Gezi Parkı direnişi”, sadece Taksim’in son ağaçlarına sahip çıkma mücadelesi değildir.
“Gezi Parkı direnişi”, rant uğruna bu ülkenin varını yoğunu harcamaya ahdetmiş bir anlayışa karşı koyma mücadelesidir.”
Can Dündar, Milliyet gazetesi
“Gezi düne kadar sadece bir parkın ismiydi.
Dünden itibaren, kibrin, kendini milli iradenin tamamı sayanların duvara ilk tosladığı yerin adıdır.”
Ertuğrul Özkök, Hürriyet gazetesi
“Vicdanı olan biri, Taksim’de dün yaşananlar karşısında, değil bahane üretmeye çalışmak veya yarım ağız kınamak, sessiz kalamaz, yaşananları içine sindiremez.
Oradaki şiddet, sadece Gezi Parkı için protesto eylemine katılan veya yolu Taksim Meydanı’ndan hasbelkader geçenlerin yaşadığı, sadece onların maruz bırakıldığı bir hâl değil.
Vicdan sahipleriyle, olmayanların yüz yüze gelişi, yüzleşmesi.”
Sezin Öney, Taraf gazetesi
“Erdoğan shot himself in the foot in Taksim”
Today’s Zaman, Şule Kulu (Blogcu)
“Polisin tutumuyla mütevazı bir protesto neredeyse bir kitle hareketine dönüştü.”
Radikal, Murat Yetkin
“Gezi düne kadar sadece bir parktı.
Ama artık değil.
Elbette ağaç da önemli park da ama Gezi artık sadece bir park değil.”
Radikal, Eyüp Can
“Bir parkın direnişinin, topla tüfekle yapılan direnişlerden daha gerçekçi, daha direnişçi, daha barışçıl, daha insancıl, daha varoluşçu ve daha sonuç alıcı olabileceğini gösterircesine… “Diren Gezi Parkı” dediler…
Direndi Gezi Parkı…”
Vatan gazetesi, Reha Muhtar
“Taksim'deki sivil itirazcıların, itirazlarını, eylem tarzlarını haklı bulur ya da bulmazsınız, ancak kabul etmek gerekir ki, işi çığırından çıkaran bunlar değil, siyasi iktidarın tavizsiz ve hoyrat tutumu olmuştur.”
Yeni Şafak, Ali Bayramoğlu
Acaba iktidar bu uyarılara kulak verecek mi? Yoksa, polisin düşmana saldırır gibi protestoculara saldırıları devam edecek mi? Türkiye çok değişti deniyor. Değişmeyen şeyler de var. Bunlardan biri polisin göstericilere müdahale tarzıdır. Tabii, bundan sorumlu olan iktidardır. Polis verilen emirleri uygular.
İstanbul’dan dünya medyasına yansıyan görüntüleri, yabancı gazetecilerin yorumlarını izlerken utanmamak mümkün değil. Türkiye bu görüntülere layık değil. “Yüzde 50 oy aldım, istediğimi yaparım” zihniyeti devam edecekse, Türkiye daha çok sıkıntı yaşayacak. Polis şiddeti bir yere kadar insanları korkutabilir. Bir yerde korku duvarı aşılır. İstanbul artık korkmuyor. Türkiye korkmuyor.