Bireyler olarak (konuşma, okuma, izleme yoluyla) devamlı başkalarının tezlerinin, iddialarının, argümanlarının bombardımanı altındayız. Biz de kendi tezlerimizi başkalarına aktarırız. Kitle iletişim çağında bu bombardıman daha da artmıştır. Özellikle politikacılar bizlere devamlı bir şeyler söylerler. İnsanlar, gruplar, politikacılar bizlerden kendi tezlerini kabul etmemizi ister ve beklerler. Beynimize ulaşan tezleri eleştiri süzgecinden geçirme bilgi ve becerisine sahip değilsek, temeli sağlam olmayan iddiaları da kabul eder duruma düşeriz. Yani, birilerinin bizi manipüle etmesine izin vermiş oluruz. Tezlerin bir kısmı doğru olabilir ama çok sayıda zayıf, hatalı tez de bize ulaşır. İşte bu noktada doğru ile yanlışı (propagandayı) ayırt edebilme yeteneğine, eleştirel düşünceye, mantık bilimine ihtiyacımız olur. Kaynağı kim olursa olsun her tezi eleştiri süzgecinden geçirmemiz şart. Okullarda gençlere eleştirel düşünce, mantık dersi verilip verilmediğini bilmiyorum. Verilmiyorsa mutlaka ders programlarına alınmalı.
Bu genel girişi somut bir örnekle açmak istiyorum. Deniyor ki, “Kıbrıs sorunu çözümlenseydi, Kıbrıslı Rumlar ekonomik kriz içine düşmezdi.” Bu tez kulağa hoş gelebilir. Bu tezi savunanlar çözümün ne kadar iyi bir şey olduğu konusunda bizi ikna etmeye çalışıyor olmalı. Çözüm önemli ama ekonomik kriz ile bağlantısının gücü tartışma götürür. Önerme şöyle: Kıbrıs sorunu çözümlenmedi. Ekonomik kriz çıktı. Çözümlenseydi, ekonomik kriz çıkmayacaktı. Bu teze göre çözümle ekonomik kriz arasında güçlü ilişki var. Bunu biraz sorgulayalım.
Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıs sorunu çözümlenmeden 36 yıl kesintisiz ekonomik büyüme ve zenginleşme yaşadılar. Çözümle kriz arasında bağlantı varsa bu nasıl mümkün oldu? Bankacılar kumar oynamasa ve politikacılar işlerini iyi yapsa çözüm olmamasına rağmen Kıbrıs Rum ekonomisi kriz yaşamayabilirdi. Bankacılar çok ciddi hatalar yaptı. Hristofyas hükümetinin ekonomi yönetimi zayıftı. Bunlar olmasa ekonomik başarı hikayesi devam edebilirdi. 2008’de ABD’de ekonomik kriz patlak vermese, AB bu krizden etkilenmese, Euro bölgesinin mimarisinde hatalar yapılmasa durum yine farklı olabilirdi. Yunanistan’daki sistem çürümese ve Yunan ekonomisi iflas etmese Kıbrıs Rum ekonomisinin durumu farklı olabilirdi. Yani, Kıbrıs Rum ekonomisinin krize girmesinin ciddi iç ve dış nedenleri var. Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü bu nedenler arasında ön sıralarda yer almıyor.
Soruyu tersten de sorabiliriz. Kıbrıs sorunu çözümlenirse, adada hiç ekonomik kriz yaşanmayacak mı? Çözümle kriz arasında ileri sürüldüğü gibi ciddi bir bağ varsa çözümden sonra kriz yaşanmaması gerekir. Bu mümkün mü? Mümkün değil. Kapitalizmin dönemsel krizlerini hepimiz biliyoruz. Kendini Marksist olarak tanımlayanların daha iyi bilmeleri gerekir. Marksist sosyal bilimci Prof. David Harvey, 2009’da yayımlanan “The Enigma of Capital” isimli kitabında, şimdiki krizi kapitalizmin krizleri çerçevesine oturtarak analiz eder. Kitap “Sermayenin Muamması: Kapitalizmin Krizleri” adı altında 2012’de Türkçe de yayımlandı. İlgilenen herkese tavsiye ederim. Ekonomik krizler sistemin kendisinden kaynaklanır. Batılı iktisatçılar bu krizlerin önüne geçmek için çok çaba harcadılar ama krizler devam ediyor ve edecek. Çözüm olursa Kıbrıs ekonomisi kapitalist bir ekonomi olacağına göre hem iç, hem de dış faktörlerin etkisi ile yeni krizler yaşanabilecek. Peki, çözüm olmadan Kıbrıslı Rumlar şimdiki krizi aşabilir mi? İlke olarak aşabilir. Kriz kısa vadede aşılmayacak. Ama, akıllı politikalar uygulanır ve Euro bölgesinde ekonomik canlanma başlarsa bir süre sonra çözüm olmadan da krizi aşmak mümkündür.
Kıbrıs sorunu gibi bir sorunu olmayan ülkelerde benzeri krizlerin yaşanmasını nasıl açıklayacağız? Yunanistan, İspanya, Portekiz, İrlanda, İtalya niçin kriz yaşıyor? Fransa niçin zorda? Slovenya’nın kurtarma talep edenler kervanına katılması bekleniyor. Krizin başında iflas eden İzlanda’yı nasıl açıklamamız gerekir? Bu ülkelerde “Kıbrıs sorunu” yoktu ama kriz yaşadılar.
Kıbrıs sorunu çözümlenmiş olsaydı da Kıbrıslı Rumların Yunanistan ekonomisi ile yakın bağları devam edecekti. Laiki Bankası ve Kıbrıs Bankası yöneticileri, çözüm koşullarında da kötü yatırım kararları alabilirlerdi. Paralarını Yunan devlet bonolarına yatırabilirlerdi. Çözüm koşullarında da siyasal hesaplarla Laiki Bankası, Kıbrıs Hava Yolları gibi iflas etmiş kurumlara bütçeden büyük miktarlar akıtmaya devam ederek devlet borçları şişirilebilirdi. Hatalı ekonomik kararlar her zaman mümkündür. Elbette, bu tür hatalar yapmayarak krizden kaçınmak da mümkün.
Kıbrıs sorununa çözüm bulunmasının sağlayacağı ekonomik yararlar konusunda çok mürekkep harcandı. Birçok rapor hazırlandı. Maalesef bunların bir kısmında güçlü propaganda öğeleri de vardı. “Çözüm olunca hepiniz zengin olacaksınız” türü konuyu karikatürleştiren yaklaşımları gördük. Çözümün ekonomik getirileri muhakkak olacak. Bunun sağlanması için tarafların akıllı politikalar uygulaması gerekecek. Çözümden sonra da ekonomik kriz yaşama riski devam edecek.