İnsanlık tarihi savaşlarla doludur. Bundan sonra da savaşlar olacak. Dünyamızda şiddet sona ermiş, barış hakim olmuş değil. Tarihsel süreç içerisinde, özellikle teknolojik gelişmeler sonucu, savaşların şekli değişmiştir. Şimdi de böylesi bir değişim süreci yaşanıyor. Düzenli ordular arasındaki savaşların sayısı ve sıklığında büyük düşüş var. Dünyadaki orduların çoğu, başka bir orduyla (veya ordularla) savaş hazırlığı içinde olsa da, iki üniformalı ordunun karşı karşıya geldiği klasik savaşlar çok ender oldu. Avrupa’da devletlerarası savaşın tamamen tarihe karıştığı söylenebilir. Diğer bölgelerde de bu tür savaşlar çok azaldı. En son 2008’de Rusya ordusunun Gürcistan’la kısa savaşı bu kategoriye konabilir. Böylesi savaşlar gelecekte de olabilir. Ancak şimdi dünyada meydana gelen çatışmaların çoğu devletler arasında değil, devletlerin içinde. Bu tür savaşların bir tarafında düzenli ordu, diğer tarafında düzenli ordu olmayan güçler var. Savaş böylesi farklı gruplar arasında da olabilir. Kendini somut bir ülkeye bağlamayan, bölgesel veya küresel düzeyde şiddet uygulamaya çalışan El Kaide türü gruplar da var. Böylesi savaşlarda çok sayıda insan hayatını kaybedebilir. Suriye’de düzenli ordu ile silahlı muhalifler arasındaki savaşta şimdiye dek 70 bin kişi hayatını kaybetti. Afrika’da, bu tür savaşlarda yüz binlerce insan öldü.
Düzenli ordu olmayan grupların yürüttüğü savaşa genelde gerilla savaşı denir. Gerilla savaşı, insanlığın tarihi kadar eski. Genelde güçsüz olan tarafın başvurduğu bir yöntemdir. Günümüzde düzenli orduların karşısında çoğunlukla gerilla grupları var. Süper teknolojilerin var olduğu çağımızda, çok eskilere giden bir savaş türünün ön plana çıkmış olması ilginç. Şimdi (medya çağında) yeni olan faktör kamuoyunun önemi. Amerikan ordusu, Vietnam’da gerilla savaşı taktikleri karşısında yenilmişti. Amerikan kamuoyunun tavrının bu yenilgide payı vardı. Amerikalılar, Irak ve Afganistan’da gerilla savaşı veren gruplarla uzun ve yıpratıcı mücadeleler vermek zorunda kaldılar. Bu nedenle konuya büyük önem veriyorlar. Konu hakkında arka arkaya kitaplar yayımlanıyor. Max Boot’un “Invisible Armies” (Görünmeyen Ordular) isimli kitabı bu konuda çok kapsamlı bir çalışma. Konu ile ilgilenenlere tavsiye ederim. Fred Kaplan’ın “The Insurgents” isimli kitabı, Irak’ta düzenli ordu olmayan gruplarla düşük yoğunluklu savaş batağına saplanan ve bu konuda gerekli teorik hazırlığı olmayan Amerikan ordusunun General David Petraeus önderliğinde yeni yöntemler geliştirerek bunları hem Irak, hem de Afganistan’da (bazen başarıyla, bazen başarısız) uygulamasının öyküsü aktarılıyor. Bu kitap da çok ilginç.
Gerilla savaşı eski olabilir ama şimdi devletlerin bu tür gruplara karşı kullandığı araçlarda önemli yenilik var. Bu konuda başı ABD çekiyor. Yeni yöntem, bu tür gruplara karşı insansız hava araçları, yani robotlar kullanarak istihbarat toplamak ve savaş yürütmek. Başkan Obama döneminde El Kaide, Taliban türü örgütlere karşı insansız araçlarla (drones) yürütülen savaş çok yoğunlaştırıldı. Amerikan ordusunun Pakistan’a girip Taliban’la, El Kaide ile savaşması mümkün değil. Bu savaş insansız hava araçlarıyla yürütülüyor. İnsansız araçların saldırılarında çok sayıda sivil de hayatını kaybediyor. Konunun bu yönü çok tartışmalı. Ama sonuçta Amerikan ordusu Taliban ve El Kaide’ye önemli darbeler vurdu. Aynı yöntem Yemen, Somali gibi ülkelerde de uygulanıyor. Mali’de Fransız ve Mali askerlerinin İslamcı gruplar ve Tuareglere karşı savaşında da insansız araçlar kullanılacak. Amerikan ordusu Nijer’de insansız hava araçları üssü kurdu. Bu araçlar tüm bölgede istihbarat toplayacak ve istenirse saldırı gerçekleştirebilecek. İnsansız araçlarla savaş yürütme konusunun sivillere verdiği zarar dahil çeşitli yönleri son zamanlarda Batı’da yoğun olarak tartışılıyor. Bu tartışmaları yakından izlemekte yarar var.
Düşük yoğunluklu savaş ve insansız savaş araçlarından söz ederken siber saldırıları unutmamak gerek. Günümüzün bir diğer özelliği bu tür saldırılar. Siber saldırıları bir devlet başka bir devlete karşı yapabilir. ABD ve İsrail’in İran’ın nükleer programını sabote etmek için “Stuxnet virüsü” ile saldırı düzenlemesi buna örnek. Son zamanlarda Çin ordusunun ABD’ye yönelik siber saldırılar gerçekleştirdiği iddiaları yoğunlaştı. ABD’ye karşı gerçekleştirilen 150 önemli siber saldırının Şanghay’ın Pudong bölgesinde 12 katlı bir binadan kaynaklandığı belirlendi. Bina, Çin ordusuna aitmiş. Çin eski Başbakanı konusunda çiddi iddialar içeren bir habere yer veren The New York Times gazetesi siber saldırıya uğradı. The Washington Post, Wall Street Journal ve Microsoft da siber saldırıya uğradıklarını açıkladılar. Tabii Çin’e yönelik siber saldırılar da yapılıyor. Bu tür saldırılar devlet olmayan aktörler tarafından da yapılabilir. Dünyada siber saldırıların sayısı hızla artıyor. Siber güvenliğin büyük önem kazandığı bir döneme girdiğimiz kuşkusuz. Siber saldırılar, düzenli bir ordunun saldırısından çok daha büyük zararlara yol açabilir.
Görünmeyen ordular, günümüz savaşlarının önemli yönünü oluşturuyor. Robotlar ve siber saldırılar ise giderek ön plana çıkacak.