İran’ın nükleer programından kaynaklanan gerginlik Ortadoğu için en büyük tehlikelerden birini oluşturuyor. 2013 yılı bu anlaşmazlık açısından kritik bir yıl olacak. Taraflar arasında yeni bir müzakere turu uzun zamandan beri bekleniyordu. Diplomasinin alternatifi tüm bölgeyi felakete sürükleyecek bir savaştır. Bu nedenle, müzakerelerin uzlaşma ile sonuçlanıp sonuçlanmayacağı bölgemizin kaderini belirleyecek. İran’la P5+1 grubu (ABD, Rusya, Fransa, İngiltere, Çin, Almanya) arasında müzakereler 26 Şubat’ta Kazakistan’ın Almata kentinde başlayacak. Müzakere tarihi ve yerinin somutlaşması ile bu konuda aylardır devam eden belirsizlik sona erdi. Avrupa Birliği (AB), “müzakerelerin sonuç alıcı olması ve üzerinde anlaşmaya varılmış bir çözüme doğru ilerleme sağlanması” umudunu dile getirdi.
Bilindiği gibi İran’ın nükleer programı hayli ilerlemiş durumda. Uranyum zenginleştirme ve ağır su üretme konularında epey mesafe alındı. İran’ın elinde yüzde 5 oranında zenginleştirilmiş 7500 kilo ve yüzde 20’nin biraz altında zenginleştirilmiş 230 kilo uranyum var. Nükleer silah üretmek için uranyumun yüzde 90 oranında zenginleştirilmesi gerekiyor. İran’ın yüzde 20 oranında zenginleştirmeden yüzde 90 oranında zenginleştirmeye çıkması teknik olarak zor değil. Bunu kısa sürede gerçekleştirebilir. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) yüzde 90 oranında zenginleştirilmiş 25 kilo uranyumla nükleer silah üretilebileceğini ortaya koyuyor. Halen İran’ın elinde böyle bir miktar yok. Ama gelinen aşamada, isterse bu miktarı elde edebilir. Mesele, İran’ın niyetinin nükleer silah üretmek olup olmadığıdır. İran, amacının barışçı olduğunu, tıp amaçlı ihtiyaçlar ve elektrik üretmek için uranyum zenginleştirdiğini savunuyor. ABD ve AB buna pek inanmıyor. İran’ın ürettiği zenginleştirilmiş uranyum miktarı sözünü ettiği ihtiyaçların ötesinde mi? Zenginleştirilmiş uranyum miktarını artırarak nükleer silah üretme kapasitesine ulaşıp bununla yetinmeyi mi amaçlıyor? Yoksa son adımı da atarak nükleer silahlara sahip olmak mı istiyor? Bunlar cevap bekleyen sorular. ABD Savunma Bakanı Leon Panetta, İranlı liderlerin henüz nükleer silah kararı almadıklarını ama nükleer kapasitelerini güçlendirmek istediklerini söyledi.
Batı, İran’a çok sert yaptırımlar uyguluyor. Yaptırımlar nedeniyle İran’ın petrol geliri yüzde 45 oranında azaldı. The Independent gazetesi"İran 46 milyar dolar petrol gelirinden ambargo nedeniyle mahrum kaldı; yumurta, pirinç, tavuk fahiş fiyatlardan satılır oldu, enflasyon yüzde 30'un üzerine çıktı" diye yazdı. İran’ın para birimi Riyal yüzde 60 oranında değer kaybetti. Batı, bu baskıların diplomatik bir çözümü kolaylaştıracağına inanıyor. İran ise baskılara boyun eğmeyeceğini, kendi taleplerinin de kabul edilmesinde ısrar edeceğini ortaya koyuyor. İran’ın iki temel talebi var. Barışçı amaçlarla nükleer programını geliştirme hakkına sahip olduğunun kabul edilmesini ve ambargoların kaldırılmasını istiyor. Batı’nın İran’dan talepleri ise yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş uranyum üretimine son vermesi, şimdiye dek ürettiği uranyumu UAEK gözetiminde üçüncü bir ülkede depolaması, yer altı Fordow tesisini kapatması, Ek Protokolü kabul ederek UAEK tarafından daha sıkı denetleme yapılmasına olanak sağlaması. Bunun karşılığında kanser tedavisi için tıbbi izotop üreten Tahran araştırma reaktörüne dışarıdan gerekli yakıt sağlanacak. Yaptırımlar hemen kaldırılmayacak. İran, bu önerileri geçmişte reddetmişti. 26 Şubat müzakereleri işte bu fonda başlıyor. Anlaşmaya varılması için tarafların yaratıcı, yapıcı ve esnek olmaları gerekecek.
Almata müzakerelerinde İran ve ABD’nin tavrı çok önemli. Her iki ülkedeki iç politik faktörler müzakereleri olumsuz yönde etkileyebilir. İran’da Haziran’da cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak. Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad ile Meclis Başkanı Ali Laricani ve temsil ettikleri kesimler arasında sert bir iktidar mücadelesi yaşanıyor. İç siyasette barometre giderek yükselecek. Bu durum müzakerelerin başarı şansını azaltabilir. ABD’de ise Yahudi lobisi ve muhafazakâr çevreler Başkan Obama’ya İran’a karşı daha sert davranması için baskı yapıyorlar. Hâlbuki müzakerelerin başarıya ulaşması için ABD’nin de bazı konularda esnek davranması gerekiyor. ABD ve İran’ın ikili görüşmelere hazır oldukları yönünde olumlu sinyaller var. Başkan Obama Mart’ta İsrail’i ziyaret edecek. İsrailli yetkililerle yapacağı görüşmelerde gündemin başında İran konusu olacak. (Diğer önemli konu Filistinliler konusu olacak). Seçimler geride kaldığına göre Başkan Obama ve yeni Dışişleri Bakanı John Kerry’nin İran’la uzlaşmaya varma yönünde kararlılık sergilemeleri gerekiyor.
İran’la son tur müzakereler geçen Haziran ayında Moskova’da yapılmıştı. Şimdi yapılacak müzakerelerin bölge için önemini anlamak zor olmasa gerek. Müzakereler başarısızlıkla sonuçlanırsa savaş olasılığı güçlenecek. Savaşın ve felaketin engellenmesi için diplomasinin başarılı olması gerekiyor. Aklın ve mantığın üstün gelmesini, Almata müzakerelerinde ciddi ilerleme sağlanmasını diliyoruz. Tabii bu kolay değil.