Bundan 100 yıl önce Mart ayı başlarında “halkların hapishanesi” olarak bilinen Çarlık Rusyası’nda devrim yaşandı. Jülyen takvim nedeniyle “Şubat Devrimi” olarak tarihe geçen bu önemli olayın 100. yıldönümündeyiz. 1917 yılının başlarında Rusya, Almanya ve müttefikleri ile devam eden savaşta zayıf düşmüş, ciddi sosyal sarsıntılara gebeydi. Çok sayıda yapısal sorunu vardı. Ülke 1905 yılında da bir devrim yaşamış, devrimin bastırılması sonrasında baskı ve zorbalıkla birlikte üstten bazı reformlar hayata geçirilmiş ama rejimin özü değişmemişti. Miadını doldurmuş, anakronik bir siyasal sistem sözkonusuydu. Birinci Dünya Savaşı’nın ağır faturası süreçleri hızlandırarak ülkeyi yeniden devrim eşiğine taşımış, Romanov hanedanının sonunu hazırlamıştı.
Şubat Devrimi, uçsuz bucaksız bu imparatorlukta özgürlük rüzgarlarının esmesine neden olmuştu. Kitlelerin özgürlük mücadeleleri için genellikle “bahar” metaforu kullanılır. 1848’de Avrupa’da yaşanan devrimler “halkların baharı” idi. 2011’de Arap ülkelerini sarsan büyük halk hareketleri “Arap Baharı” idi. Baharı uyanışla, özgürlükle, karanlığın sonuyla bağlantılı düşünmek Rusya’da da vardı. Rus sanatçılar bu metaforu kullanıyordu. Rusya halkı arasında “bahara” özlem vardı. Şubat Devrimi ile bahar başladı. Ne yazık ki bu bahar kısa süreli oldu. Sonra kış geldi.
Rus devrimleri üzerine sayısız kitap ve makale yazıldı. Bu konuda çok zengin bir literatür var. 20. yüzyılı anlayabilmek için Rusya’da yaşananları iyi bilmek önemlidir. Şubat ve Ekim Devrimlerinin 100. yıldönümü nedeniyle yeni kitaplar da yayınlanıyor. Bunlardan biri, 1 Aralık 2016’da Oxford Üniversitesi Yayınları’nda çıkan Mark D. Steinberg’in “Rus Devrimi: 1905-1921” başlıklı kitabıdır. Steinberg, 1905’ten 1917 Ekim Devrimi’nden sonra patlak veren iç savaşın sona erdiği 1921 yılına kadar olan dönemi bir bütünlük ve devamlılık içinde ele alıp inceliyor. Rus devrimleri hakkında bilgisini genişletmek isteyenlerin başvurabileceği bir kitap. Bu yazının ilham kaynağı bu kitap. Bu konuda bu yıl epey yeni kitap ve makaleler yayınlanması bekleniyor.
Çarlık Rusyası’nın sonunu getiren Şubat Devrimi esas olarak Petrograd’da (St. Petersburg) meydana geldi. Jülyen takvimi ile 23 Şubat’ta (8 Mart) kadınlar bir yürüyüş gerçekleştirdi. Şehirde yığınsal gösteriler patlak verdi. Güvenlik güçleri ile çatışmalar oldu. Bazı ordu birliklerinin ayaklanarak devrimden yana tavır koyması üzerine Çar 2. Nikolas 2 Mart’ta (Jülyen takvimi) tahttan indi. Kardeşini çar yapmak istedi ama kardeşi bunu kabul etmedi. Çarlık sona erdi. Yıkılan hükümetin yerini “Geçici hükümet” aldı. Romanovlar 300 yıl Rusya tahtında oturmuştu. Şubat Devrimi hanedanın sonunu getirdi. Bilindiği gibi Ekim Devrimi’nden sonra Bolşevikler Çar Nikolas ve ailesini kurşuna dizdi. Bir çok başka olay gibi bu olay da Rus devrimlerinin trajik sayfalarından birini oluşturur. Romanovlardan sonra Avusturya-Macaristan ve Osmanlı hanedanları da tarihe karıştı.
Kadınların da önemli rol oynadığı Şubat Devrimi toplumda büyük beklentiler ve sevinç yaratmıştı. Herkesin ağzında “özgürlük” kelimesi vardı. Savaştan bıkıp usanan insanlar ekmek ve barış istiyordu. “Geçici hükümet” bu beklentileri karşılayamadı. Hükümet özgürlükler alanında önemli adımlar attı. Siyasi tutuklular serbest bırakıldı. Sürgünde olanlar geri döndü. İfade ve gösteri özgürlüğü hayata geçirildi. İdam cezası kaldırıldı. Ancak savaşın devamı, ekonomik yıkım, yönetim zayıflıkları devrimci ortamın yeniden kabarması ile sonuçlanacaktı. Devrim bitmemişti. Geçici hükümetin savaştan çıkmak istememesi sonunu getirecekti. Ortamı ve kitleleri en iyi okuyan kişi Bolşevik lider Lenin’di. Dönemin trajik ismi ise Geçici Hükümet Başkanı Alexander Kerenski idi. Petrograd’ta kurulan İşçi, Asker, Köylü Sovyeti alternatif bir iktidar oluşturuyordu. Ülkede ikili bir yönetim oluşmuştu. Bu temelde “Tüm iktidar Sovyetlere” sloganı giderek daha fazla destek buldu.
Ekim 1917’de Lenin liderliğindeki Bolşevikler Amerikalı gazeteci John Reed’in “Dünyayı Sarsan 10 gün” diye niteleyeceği devrimle Geçici Hükümeti yıkarak yerine Sovyet yönetimini kurdular. Böylece coğrafi olarak dünyanın en büyük ülkesinde dünyadaki ilk Marxist iktidar kurulmuş oldu. Devrimden sonra Rusya’da korkunç bir iç savaş yaşandı. Bunun da etkisi ile Bolşevik iktidarı diktatörlüğe dönüştü. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra süper güç konumuna yükselen Sovyetler Birliği 1991’de kendi iç sorunları, zayıflıkları nedeniyle çöktü.
Rusya’da 1917 yılının tarihi olaylarını anarken bu ülkenin şimdiki durumuna bakmamak mümkün değil. Maalesef karşımızdaki tablo iç açıcı değil. Yine tek kişiye dayalı otoriter bir sistem var. Dileğimiz Rusya halkının “bahara” kavuşması.