ABD’de başkanlık seçimlerini Donald Trump’ın kazanması herşeyin yeniden düşünülmesini gerektiriyor. Yeni ABD başkanının nasıl bir dış politika izleyeceği yoğun olarak tartışılıyor. ABD dış politikasında Transatlantik ilişkilerin ve NATO ittifakının özel bir önemi var. Trump, Transatlantik ilişkiler ve NATO konusunda ne yapacak? Seçim kampanyası sırasında NATO’nun eskimiş olduğunu söylemiş, böylece saldırıya uğrayacak NATO üyesi bir ülkenin yardımına koşup koşmayacağı konusunda soru işaretleri yaratmıştı. Başkan Obama bu konuda müttefik ülkelere güvence vermeye çalışıyor. Trump döneminde de NATO’nun önemini koruyacağını söylüyor. Ne var ki NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, sıradışı bir açıklama yaparak Trump’ı uyardı. NATO Genel Sekreterleri çok ender olarak ABD Başkanını hedef alan böylesi açıklamalar yaparlar. Bu açıklama yapıldığına göre konu çok önemli ve NATO içinde rahatsızlık var. NATO ittifakının zayıflaması, ABD’nin tam desteğini almaması Rusya’nın bazı NATO üyeleri üzerindeki baskısını artırması ile sonuçlanacaktır. Baltık ülkeleri bunun başında gelmektedir. Türkiye’nin de konuyu iyi değerlendirmesinde yarar var. NATO ittifakının zayıflaması Türkiye’nin de çıkarına olmaz. Rusya ile tek başına baş etmesi mümkün değildir.
NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Observer gazetesine yazdığı yazıda, “tek başına yola devam etmenin ABD veya Avrupa için seçenek olmadığını” ortaya koydu. Batı dünyasının önemli güvenlik sınavları ile karşı karşıya olduğunu hatırlatan Stoltenberg, güçlü ABD liderliğinin önemine vurgu yaptı, birlik içinde olmanın önemine işret etti. “Şimdi ABD ile Avrupa arasındaki ittifakın değerini sorgulama zamanı değildir” dedi. NATO anlaşmasının 5. maddesi bir NATO üyesinin saldırıya uğraması durumunda diğer ülkelerin onun yardımına koşmasını öngörür. Yani birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için. 4 Nisan 1949’da Soğuk Savaş koşullarında kurulan NATO 5. maddeyi tek bir kez çalıştırdı. Bu da 11 Eylül 2001 terör saldırıları sonrasında ABD için yapıldı. Yani en zor anında NATO ABD’nin yanında oldu. Stoltenberg, 5. maddenin sembolik olarak harekete geçirilmediğini, ABD’nin Afganistan’a askeri müdahalesinden sonra operasyonları NATO’nun üstlendiğini ve binden fazla NATO askerinin Afganistan’da hayatını kaybettiğini hatırlattı. NATO Genel Sekreteri ittifakın IŞİD ve benzeri terör örgütlerine karşı mücadelede de önemli rol oynadığını belirtti. Bu açıklama Donald Trump’ın seçimleri kazanmasının Avrupa’da ciddi kaygılara neden olduğunu gösteriyor. Stoltenberg’ten önce Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker de kaygılarını ifade etmiş ve AB’nin kendi ordusunu kurma amacıyla çalışmaya başlaması, uzun vadede Avrupa’nın güvenliğini Avrupa’nın sağlaması gerektiğini söylemişti. Almanya ve Fransa, Avrupa askeri entegrasyonu için öneriler hazırlıyorlar. Trump, ABD’nin NATO’ya katkısında kısıtlamaya gideceğini söylemişti. Bunun gerçekleştirmesi Avrupalıları kendi savunma kapasitelerini artırmaya zorlayacak.
Donald Trump’ın Rusya ile nasıl ilişkiler geliştireceği son derece önemli. Belli ki Trump Rusya ile ilişkileri geliştirmek istiyor. Putin’le kavga etme niyetinde değil. Putin’in taleplerinin bir kısmını kabul etmesi durumunda Rusya’nın nüfuz bölgelerini tanımış olacak. Bu durumda Putin’in “yakın çevre” diye nitelediği ülkeler üzerindeki baskısı artacak. Ukrayna, Polonya, Baltık ülkeleri, Moldova, Gürcistan gibi ülkeler zor durumda kalacak. NATO’nun zayıflaması, Rusya’nın Doğu Avrupa ve Kafkaslar’da güçlenmesi Türkiye’nin işine gelir mi? Gelmez. Bu durumda Trump’la iyi ilişki geliştirmeye çalışan Türkiye’nin NATO ve Rusya ile ilgili gelişmeleri yakından takip etmesi ve Batı ittifakının gücünü, caydırıcılığını korumasından yana tavır koyması gerekir.
Elbette ABD’nin kısa süre içinde Batı savunma yükümlülüklerinden vazgeçmesi beklenmiyor. Sonuçta Atlantiğin iki yakası arasında ortak çıkarlar vardır. Jeopolitik gerçekleri görmezden gelmek mümkün değildir. ABD’nin oluşturduğu Batı ittifakı ve global sistem ABD’nin çıkarlarına hizmet etmektedir. Trump bunları gözardı edemez. Ancak Trump’ın bu konularda ne yapacağını öngörmek zor. Kaygı buradan kaynaklanıyor. Uluslararası ilişkilerde ciddi bir değişiklik olup olmayacağını izleyip göreceğiz. İlginç bir dönem başlıyor. Trump dönemi dış politikasının başka yönlerini analiz etmeye devam edeceğiz.