ABD’de 8 Kasım’da yapılacak başkanlık seçimlerine sayılı günler kaldı. 37 eyalette seçim gününden önce oy vermek mümkün. Dolayısıyla bazı seçmenler oylarını kullandı bile. 8 Kasım’dan önce 46 milyon seçmenin oyunu kullanacağı tahmin ediliyor. Kısacası seçim süreci başlamış durumda. Bu süreç 8 Kasım’da tamamlanacak ve dünyanın en güçlü devletini 4 yıl kimin yöneteceği belli olacak. Yeni ABD başkanının kim olacağı sadece ABD vatandaşlarını değil dünyadaki tüm insanları yakından ilgilendirir.
8 Kasım seçimlerini kim kazanacak? Anketler Demokrat Parti adayı Hillary Clinton’un önde olduğunu gösteriyor. Seçim sonuçları konusunda anketlere ne kadar güvenebileceğimiz başlı başına bir tartışma konusu. Anketlerin yanılabileceğini biliyoruz. Sonuç sandıklar açıldığı zaman belli olacak. Bayan Clinton’un seçimleri kazanma olasılığı daha yüksek ama kesin bir tahminde bulunmak zor. İngiltere’de yaşanan Brexit deneyimi ve Kolombiya’da yapılan referandumun sonucu ihtiyatlı olmamız gerektiğini gösteriyor. İngiltere seçmeninin mantıklı olanı destekleyeceği ve AB’de kalma yönünde oy kullanacağı beklentisi yaygındı. Sonuç böyle olmadı. Kolombiya’da iç barış sağlayacak anlaşmanın seçmen tarafından onaylanması bekleniyordu. Mantıklı olan buydu. Ama sonuçta az farkla da olsa barış anlaşması reddedildi. Bu nedenle ABD başkanlık seçimleri konusunda tahmin yürütürken ihtiyatlı olmak lazım. Seçmenler sürpriz yapabilir.
ABD seçim kampanyaları çok uzun süreli ve yıpratıcıdır. Şimdiki seçim kampanyası hayal kırıklığı yaratan, ABD toplumunu bölen, ülkenin dünyadaki prestijini sarsan bir kampanya oldu. Özellikle Donald Trump’ın kişiliği, açıklamaları hem ülke içinde, hem de dünyada yoğun tartışmaları beraberinde getirdi. Trump konusunda ortada olmak pek mümkün değil. Ya onu desteklersiniz, ya da ondan nefret edersiniz. Seçim sürecinde oluşan kutuplaşma seçimlerden sonra giderilebilir mi? Council on Foreign Relations Başkanı Richard N. Haas, “America after the election” (Seçimlerden sonra Amerika) başlıklı makalesinde derin kutuplaşmanın devam edeceğini yazıyor. Bölünmenin sadece Demokratlar, Cumhuriyetçiler şeklinde olmadığını, her iki partinin içinde de bölünmeler yaşandığını hatırlatıyor. Demek ki, seçimleri kim kazanırsa kazansın ABD iç siyasetinde siyasal uzlaşı eğilimi değil, siyasal çatışma eğilimi ağırlıkta olacak.
Dıştan bakıldığında ABD seçimleri daha çok yeni başkanın izleyeceği dış politika açısından ilginçtir. İki aday Hillary Clinton ve Donald Trump birbirlerinden çok farklı programlara, dünya görüşlerine sahip. Hillary Clinton’un seçimleri kazanması durumunda izleyeceği dış politika, Donald Trump’ın kazanması durumunda izlenecek dış politikadan çok farklı olacak. Bu çerçevede dünya ülkeleri kendi çıkarlarına göre iki adaydan birini tercih ediyorlar. Örneğin Rusya’nın tercihi Trump. AB ülkelerinin çoğunun tercihi ise Bayan Clinton olmalı. Clinton, senatörlük ve Dışişleri Bakanlığı yapmış çok deneyimli bir politikacı. Nasıl bir dış politika izleyeceğini tahmin etmek o kadar zor değil. Donald Trump’ın nasıl bir dış politika izleyeceğini tahmin etmek ise çok zor. Richard Haas, Hillary Clinton’un Suriye’de bir veya birkaç güvenli bölge oluşturabileceğini, Ukrayna’ya savunma amaçlı daha fazla silah sağlayabileceğini, Kuzey Kore konusunda daha sert politikalar izleyebileceğini, nükleer silahlar ve füze sistemlerini geliştirmeye devam edebileceğini yazıyor. Herhalde Bayan Clinton Obama’nın dış politikasında değişilikler yapacak ama bazı devamlılıklar da olacak.
Ortadoğu’daki kaosu, Suriye ve Irak’taki sıcak gelişmeleri göz önünde bulundurduğumuzda seçim sonuçları ABD-Türkiye ilişkilerini nasıl etkileyecek? ABD-Türkiye ilişkilerinin gergin olduğunu biliyoruz. Bu çerçevede Türkiye çok bariz bir şekilde Rusya’ya yaklaşıyor. Yeni ABD başkanı bu konuda ne yapacak? Suriye’de güvenli bölgeler oluşturulması Türkiye’nin istediği bir şey. Obama bunu yapmadı. Bayan Clinton’un bu yönde adım atması ilişkileri nasıl etkiler? Türkiye, yanıbaşında oluşan tehlikeler bağlamında ABD’den beklediği desteği almadığı için Rusya’ya yaklaşıyor. Ama uzun vadeli tercihi Rusya olabilir mi? Rusya’yı tercih etmek akıllı bir tercih olur mu? Sonuçta Rusya’nın çok ciddi iç sorunları, zaafları var. Sovyet sistemini andıran bir yapı. ABD’nin yeni başkanının kim olacağı ve Ortadoğu’da, Doğu Akdeniz’de, Balkanlar’da, Kafkaslar’da izleyeceği dış politika Türkiye ile ilişkilerin geleceğini de belirleyecek.