Kıbrıs sıcaklardan kavrulurken bölgemizi ve dünyayı etkileyen iklim değişikliği konusuna yeniden bakmakta yarar var. Aşırı sıcaklar özellikle Ortadoğu bölgesini etkiliyor. Bu günlerde İran, Irak, Arap Yarımadası olağanüstü sıcaklar yaşıyor. Geçtiğimiz günlerde Kuveyt’te hava sıcaklığı 54 Santigrat’a ulaştı. Irak’ın Basra kentinde 53.9 Santigrat oldu. Aşırı sıcakların devam etmesi bekleniyor. Önümüzdeki günlerde, haftalarda yeni rekorlar kırılabilir. 1880’de hava sıcaklıklarının kaydedilmeye başlamasından bu yana 2016 en sıcak yıl olarak niteleniyor. Unutmayalım 2015 yılı için de aynı şey söylenmişti. 2015’te de Ortadoğu’da korkunç sıcaklar yaşanmıştı.
İklim değişikliği etkilerini göstermeye başladı. Geçen yılın Aralık ayında Paris’te varılan İklim Değişikliği Anlaşması çok önemli bir gelişme olmakla birlikte Ortadoğu’da sıcaklar artmaya devam edecek. İnsanlık olarak atmosfere saldığımız sera gazlarının miktarı artmaya devam ettiği için alacağımız tüm önlemlere rağmen 2050 yılına kadar tüm Ortadoğu’da hava sıcaklığının 3 derece artacağı tahmin ediliyor. Yüzyılın sonuna doğru Arap Yarımadası’nda belirli şehirler aşırı sıcaklar nedeniyle insan yaşamına uygun olmayan yerler haline gelecek. İklim değişikliğinin ilk aşamalarındayız. Durum giderek kötüleşecek. Değişim yavaş yavaş olacak ama doğuracağı sonuçlar kötü olacak ve özellikle Ortadoğu bölgesini etkileyecek. Kıbrıs tüm bu gelişmelerden belirli oranlarda etkilenecek.
Aşırı sıcaklar beraberinde kuraklığı da getiriyor. İklim değişikliği özellikle Ortadoğu için daha az yağmur anlamına geliyor. Örneğin İran 7 yıl süren kuraklık yaşadı. 2016 Kıbrıs’ta çok kurak bir yıl oldu. Daha az yağmur, daha az gıda üretimi demektir. Kuraklık gıda güvenliğini etkiliyor. “World Resources Institute” internet sitesinde yer alan bir makalenin başlığı şöyle: “As Clouds Head for the Poles, Time to Prepare for Food and Water Shocks.” (Bulutlar kutuplara doğru yönelirken gıda ve su şoklarına hazırlanma zamanı.) AQUEDUCT Su Riski haritası’na göre dünyanın belirli bölgeleri 2020’de su kaynaklarının azaldığını görecek. Bu bölgeler kuzey ve güney yarıkürelerinin orta kesimleridir. Güney Avrupa ve Ortadoğu’nun belirli bölgeleri buna dahildir. 2030’da ve 2040’da su durumu daha da kötü hale gelecek. Uzak değil, yakın gelecekten söz ediliyor. Bunun nedeni iklim değişikliği sonucunda bulutların ve yağmurların kutuplara doğru yönelmesidir. The Nature dergisinde yayınlanan bir makaleye göre bu fenomen başlamıştır ve devam edecek.
Bulutların ve yağışların kutuplara yönelmesinin (Hadley Cell expansion) tarım, endüstri, enerji üretimi, şehirlere su sağlama gibi konular açısından ciddi sonuçları olacak. Tarımda sulama yapılan bir çok bölge halihazırda sorunlar yaşıyor. Su sorunu nedeniyle belirli bölgelerde gıda üretimi azalırken nüfus artışı nedeniyle gıda maddeleri ihtiyacı artmaya devam edecek. Hızlı nüfus artışı yaşayan bölgeler gıda üretimini artıramazsa ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacak. Sahra altı Afrika bu bölgelerden biri. Nüfus artışının devam ettiği Ortadoğu’da da benzeri sorunlar yaşanacak. Kuraklık ve su sorunu ülkelerin istikrarını sarsabilir. Suriye’de şimdi yaşanmakta olan korkunç tablonun nedenleri arasında bu ülkede yaşanan uzun süreli kuraklık ve bunun sonucunda milyonlarca insanın şehirlere göç etmesi de yer alır. Ekmek gibi temel gıda fiyatlarındaki artışlar “Arap Baharı’nın” nedenleri arasındadır. Küreselleşen ve karşılıklı bağımlılığın artmış olduğu dünyada bir bölgedeki sorunlar diğer bölgeleri de etkiler. Suriye iç savaşının neden olduğu göçün Avrupa’yı etkilemesi gibi. Dolayısıyla hepimiz aynı gemideyiz. “İklim değişikliği bizim bölgemizi fazla etkilemeyecek” deyip rahatlama lüksümüz yok. Tabii, öncelikle aşırı sıcaklar ve kuraklıktan etkilenecek ülke ve bölgelerin bu konuda önlemler alması, politikalar üretmesi gerekir. Özellikle su konusunda yapılması gereken çok iş var. Su tasarrufu, su israfının önlenmesi, daha iyi su yönetimi hemen akla gelen bazı önlemler. Bilimin sağladığı olanaklarla hangi bölgelerin zorda kalacağı, ne gibi önlemler alınabileceği konularında ciddi çalışmalar yapılması gerekir. Aslında bu çalışmalar yapılıyor. En zorda kalacak ülke ve bölgelere uluslararası toplumun yardımcı olması, destek sağlaması gerekecek. İnsanlık olarak kendimizi yeni koşullara hazırlamamız lazım.
Kıbrıs sıcaklardan kavrulurken bölgemizi ve dünyayı etkileyen iklim değişikliği konusuna yeniden bakmakta yarar var. Aşırı sıcaklar özellikle Ortadoğu bölgesini etkiliyor. Bu günlerde İran, Irak, Arap Yarımadası olağanüstü sıcaklar yaşıyor. Geçtiğimiz günlerde Kuveyt’te hava sıcaklığı 54 Santigrat’a ulaştı. Irak’ın Basra kentinde 53.9 Santigrat oldu. Aşırı sıcakların devam etmesi bekleniyor. Önümüzdeki günlerde, haftalarda yeni rekorlar kırılabilir. 1880’de hava sıcaklıklarının kaydedilmeye başlamasından bu yana 2016 en sıcak yıl olarak niteleniyor. Unutmayalım 2015 yılı için de aynı şey söylenmişti. 2015’te de Ortadoğu’da korkunç sıcaklar yaşanmıştı.
İklim değişikliği etkilerini göstermeye başladı. Geçen yılın Aralık ayında Paris’te varılan İklim Değişikliği Anlaşması çok önemli bir gelişme olmakla birlikte Ortadoğu’da sıcaklar artmaya devam edecek. İnsanlık olarak atmosfere saldığımız sera gazlarının miktarı artmaya devam ettiği için alacağımız tüm önlemlere rağmen 2050 yılına kadar tüm Ortadoğu’da hava sıcaklığının 3 derece artacağı tahmin ediliyor. Yüzyılın sonuna doğru Arap Yarımadası’nda belirli şehirler aşırı sıcaklar nedeniyle insan yaşamına uygun olmayan yerler haline gelecek. İklim değişikliğinin ilk aşamalarındayız. Durum giderek kötüleşecek. Değişim yavaş yavaş olacak ama doğuracağı sonuçlar kötü olacak ve özellikle Ortadoğu bölgesini etkileyecek. Kıbrıs tüm bu gelişmelerden belirli oranlarda etkilenecek.
Aşırı sıcaklar beraberinde kuraklığı da getiriyor. İklim değişikliği özellikle Ortadoğu için daha az yağmur anlamına geliyor. Örneğin İran 7 yıl süren kuraklık yaşadı. 2016 Kıbrıs’ta çok kurak bir yıl oldu. Daha az yağmur, daha az gıda üretimi demektir. Kuraklık gıda güvenliğini etkiliyor. “World Resources Institute” internet sitesinde yer alan bir makalenin başlığı şöyle: “As Clouds Head for the Poles, Time to Prepare for Food and Water Shocks.” (Bulutlar kutuplara doğru yönelirken gıda ve su şoklarına hazırlanma zamanı.) AQUEDUCT Su Riski haritası’na göre dünyanın belirli bölgeleri 2020’de su kaynaklarının azaldığını görecek. Bu bölgeler kuzey ve güney yarıkürelerinin orta kesimleridir. Güney Avrupa ve Ortadoğu’nun belirli bölgeleri buna dahildir. 2030’da ve 2040’da su durumu daha da kötü hale gelecek. Uzak değil, yakın gelecekten söz ediliyor. Bunun nedeni iklim değişikliği sonucunda bulutların ve yağmurların kutuplara doğru yönelmesidir. The Nature dergisinde yayınlanan bir makaleye göre bu fenomen başlamıştır ve devam edecek.
Bulutların ve yağışların kutuplara yönelmesinin (Hadley Cell expansion) tarım, endüstri, enerji üretimi, şehirlere su sağlama gibi konular açısından ciddi sonuçları olacak. Tarımda sulama yapılan bir çok bölge halihazırda sorunlar yaşıyor. Su sorunu nedeniyle belirli bölgelerde gıda üretimi azalırken nüfus artışı nedeniyle gıda maddeleri ihtiyacı artmaya devam edecek. Hızlı nüfus artışı yaşayan bölgeler gıda üretimini artıramazsa ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacak. Sahra altı Afrika bu bölgelerden biri. Nüfus artışının devam ettiği Ortadoğu’da da benzeri sorunlar yaşanacak. Kuraklık ve su sorunu ülkelerin istikrarını sarsabilir. Suriye’de şimdi yaşanmakta olan korkunç tablonun nedenleri arasında bu ülkede yaşanan uzun süreli kuraklık ve bunun sonucunda milyonlarca insanın şehirlere göç etmesi de yer alır. Ekmek gibi temel gıda fiyatlarındaki artışlar “Arap Baharı’nın” nedenleri arasındadır. Küreselleşen ve karşılıklı bağımlılığın artmış olduğu dünyada bir bölgedeki sorunlar diğer bölgeleri de etkiler. Suriye iç savaşının neden olduğu göçün Avrupa’yı etkilemesi gibi. Dolayısıyla hepimiz aynı gemideyiz. “İklim değişikliği bizim bölgemizi fazla etkilemeyecek” deyip rahatlama lüksümüz yok. Tabii, öncelikle aşırı sıcaklar ve kuraklıktan etkilenecek ülke ve bölgelerin bu konuda önlemler alması, politikalar üretmesi gerekir. Özellikle su konusunda yapılması gereken çok iş var. Su tasarrufu, su israfının önlenmesi, daha iyi su yönetimi hemen akla gelen bazı önlemler. Bilimin sağladığı olanaklarla hangi bölgelerin zorda kalacağı, ne gibi önlemler alınabileceği konularında ciddi çalışmalar yapılması gerekir. Aslında bu çalışmalar yapılıyor. En zorda kalacak ülke ve bölgelere uluslararası toplumun yardımcı olması, destek sağlaması gerekecek. İnsanlık olarak kendimizi yeni koşullara hazırlamamız lazım.
İklim değişikliği etkilerini göstermeye başladı ve bu artarak devam edecek. İklim değişikliğinden en fazla etkilenecek bölgelerden biri Ortadoğu’dur. Aşırı sıcaklar ve kuraklık gıda ve su güvenliği açısından ciddi riskler yaratıyor. Bu risklere karşı hazırlıklı olmamız gerekir. Benjamin Franklin “Suyun değerini kuyu kuruduğu zaman anlarız” demiş. Kuyu kurumadan suyun değerini anlamamızda, su kaynaklarımızın değerini bilmekte yarar var.
Aşırı sıcaklar ve kuraklık gıda ve su güvenliği açısından ciddi riskler yaratıyor. Bu risklere karşı hazırlıklı olmamız gerekir. Benjamin Franklin “Suyun değerini kuyu kuruduğu zaman anlarız” demiş. Kuyu kurumadan suyun değerini anlamamızda, su kaynaklarımızın değerini bilmekte yarar var.