İran’ın nükleer programı konusunda varılan anlaşma ve bu bağlamda oluşmaya başlayan dinamikler Ortadoğu’yu nasıl etkiler? Ortadoğu ile ilgilenen herkes bu sorunun cevabını merak ediyor. Öncelikle İran’la varılan anlaşmanın bir ilk adım olduğunu, nihai anlaşmaya varmak için müzakerelerin devam edeceğini hatırlamak gerek. Nihai anlaşmaya varılması durumunda Ortadoğu açısından önemli sonuçlar ortaya çıkacağı kesin. İran’la ilk anlaşmaya varılmış olması bazı eğilimleri ortaya koyuyor. İlk anlaşmaya varmak nihai anlaşmaya varmaktan daha zordu. Bundan sonra diplomasi daha süratli bir şekilde yol alabilir.
İran’la varılan anlaşma Obama yönetiminin Ortadoğu’da savaş istemediğini, anlaşmazlıkları diplomasi yolu ile çözme kararlılığında olduğunu, bu amaca ulaşmak için diğer uluslararası aktörlerle birlikte çalışmaya hazır olduğunu gösteriyor. Suriye’nin kimyasal silahları konusunda varılan anlaşma bunun ilk örneğiydi. İran anlaşması ikinci örnek. ABD, artık bölgede istikrarsızlığı artırıcı değil, istikrar geliştirici bir politika uyguluyor. Bu politikanın uygulanmasında Obama yönetimi elbette zorluklarla karşılaşacak. İsrail, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri, ABD’deki savaş yanlıları süreci engellemeye çalışacaklar. Bu faktörleri küçümsememek gerek. Fakat, Obama yönetimi halktan da aldığı destekle, sanırım Ortadoğu’yu istikrara kavuşturma çabalarını sürdürecek. Amerikan halkının büyük çoğunluğu İran’la yapılan anlaşmayı destekliyor. Halk, İran’la savaş istemiyor. İran anlaşmasına verilen güçlü iç ve uluslararası destek, süreci engellemek isteyenlerin işini zorlaştırıyor.
İran’ın dış politikasında da önemli değişimler gözlemleniyor. Cumhurbaşkanı Ruhani daha pragmatik bir yaklaşım sergiliyor. Dini lider Hameney (en azından şimdilik) bu politikalara karşı çıkmıyor. İran çok deneyimli bir diplomasiye sahip. Cenevre anlaşması bunu bir kez daha kanıtladı. Nihai bir anlaşma ile İran uluslararası yaptırımlardan kurtularak halkının refah seviyesini hızla yükseltebilir. Uluslararası topluluk içinde yerini alabilir. Bu vizyon İran’ın Ortadoğu politikalarında bazı değişilikleri gerektirecek. Ortadoğu’da istikrarı artırmak için çaba harcaması gerekecek. Komşu Arap ülkelerinin korkularını gidermesi, İsrail konusunda daha farklı bir yaklaşım sergilemesi gerekecek. ABD-İran yakınlaşması gerçekleşirse Ortadoğu mimarisi bundan olumlu yönde etkilenecek. Suriye krizi, Irak’ın istikrarı, Filistin-İsrail anlaşmazlığına çözüm bulma çabaları, Ortadoğu’da gözlemlenen Sünni-Şii gerginliğinin azalması konularına etkisi olacak. Tüm bölgede ilişkiler yeniden dizayn edilebilir, yumuşama ön plana çıkabilir.
Nihai anlaşmaya varılır ve İran nükleer dosyası rafa kalkarsa, Ortadoğu’nun şimdiki gibi kalması mümkün değildir. Obama yönetimi devletlerin toprak bütünlüğünü koruyarak bölgeyi istikrara kavuşturmak için ciddi bir çaba sergiliyor. Bu politika Bush yönetiminin Ortadoğu politikalarından çok farklıdır ve olumlu sonuçlar doğurabilir. Bu yaklaşım bölge halklarının da yararına olacak. Prof. Anne-Marie Slaughter, ABD-İran ilişkilerinin normalleşmesi durumunda Ortadoğu ve Orta Asya için yeni bir güvenlik mimarisinin oluşabileceğini, ABD, AB, Rusya, Türkiye, İran, Pakistan, Hindistan ve Çin’in içinde olacağı bölgesel bir düzenleme oluşabileceğini düşünüyor.
Bu gelişmelerden yararlanacak olan ülkelerden biri Türkiye’dir. Türkiye, başından beri İran’ın nükleer programı konusuna diplomatik bir çözüm bulunması gerektiğini savunmuştu. Cenevre anlaşması bu politikanın doğruluğunu kanıtladı. İran’a yönelik bir Amerikan-İsrail saldırısı Türkiye için çok olumsuz sonuçlar doğuracaktı. Şimdi bu tehlike önemli oranda azaldı. İran’a uygulanan yaptırımların hafifletilmesi, Türkiye’nin Tahran’la ekonomik ilişkilerini geliştirmesine yol açacak. Nihai bir anlaşmaya varılır ve ambargolar tamamen kaldırılırsa Türkiye-İran ticaretinde patlama olacak. İki ülke de bundan yararlanacak. İran’ın uluslararası topluluk içinde yerini alması ve buna bağlı olarak Ortadoğu’da daha yapıcı rol oynaması Türkiye’nin çıkarına olur. Türkiye ve İran arasında gelecekte de rekabet olacaktır. Ama, işbirliği ve yumuşama ön plana çıkabilir. Cenevre anlaşmasından sonra Türkiye-İran ilişkilerinde hızlı iyileşme beklemeliyiz.
Pembe bir tablo çizmek için henüz çok erken olsa da Cenevre anlaşmasının sadece İran’la ilişkileri değil, Ortadoğu’yu da etkileyeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. İhtiyatlı bir iyimserlik iafde edebiliriz. Suriye krizine çözüm bulunması için 22 Ocak’ta Cenevre’de uluslararası barış konferans toplanacak. Bu konferansla ilgili beklentiler yüksek olmamakla birlikte İran ve Rusya’nın işbirliği ile Suriye trajedisini noktalama yönünde bazı adımlar atılabilir. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, 22 Ocak’ta yapılacak barış görüşmelerinin Suriye’de bir geçiş hükümeti kurulması için “en iyi fırsat” olduğunu söyledi. Bakalım Cenevre Ortadoğu barışı için ikinci bir diplomatik başarının gerçekleştiği şehir olacak mı?
Ortadoğu konusunda daha umutlu olabileceğimiz bazı süreçler var. Umarız bu umutlar gerçeğe dönüşür.