kıbrıs ingiltere londra lefkoşa
DOLAR
35,4611
EURO
36,5344
STERLIN
43,4499
BITCOIN
$99.810
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
LONDRA
Kapalı
9°C
LONDRA
9°C
Kapalı
Perşembe Açık
8°C
Cuma Açık
="http://www.w3.org/2000/svg" viewBox="0 0 300 300" enable-background="new 0 0 300 300">
7°C
Cumartesi Kapalı
="http://www.w3.org/2000/svg" viewBox="0 0 300 300" enable-background="new 0 0 300 300">
6°C
Pazar hafif yağmur
="http://www.w3.org/2000/svg" viewBox="0 0 300 300" enable-background="new 0 0 300 300">
6°C

Güç paylaşımı, Lübnan

03.06.2015
0
A+
A-

Lübnan, Kıbrıs’ın yakın komşusu ama bu ülke ve siyasi sistemi hakkında çok şey bildiğimiz söylenemez. Lübnan’ın güç paylaşımı deneyimi çok gerilere gider.

Dünyadaki bazı güç paylaşımı deneyimlerini ele aldığım yazıların sonuncusunda Lübnan örneğine değineceğim. Lübnan, Kıbrıs’ın yakın komşusu ama bu ülke ve siyasi sistemi hakkında çok şey bildiğimiz söylenemez. Lübnan’ın güç paylaşımı deneyimi çok gerilere gider. Londra ve Zürih Antlaşmaları ile 1960’ta Kıbrıs’ta oluşturulan ve sadece 3 yıl ayakta kalabilen güç paylaşımı modelinin, dönemin Lübnan modeli ile ciddi benzerlikleri vardı. Şimdi Kıbrıs için düşünülen güç paylaşımı ise Lübnan modelinden farklılıklar içeriyor (iki bölgeli, federal sistem) ama benzer yönler de var. Farklı kimlikleri ortak çatı altında tutmak için Lübnan’ın denediği güç paylaşımına, bu deneyimin iç savaşla (1975-1990) çökmesine ve çok kırılgan bir şekilde yeniden kurularak günümüze kadar gelmesine kısaca bakalım.

Lübnan’da ilk kurulan güç paylaşımı sistemi (bazen çok zor dönemlerden geçse de) 32 yıl ayakta kalmıştı. Bu anlamda farklı din ve mezhep gruplarından oluşan Lübnan toplumunu bir arada tutmada uzun süre başarılı olmuştu. 1975’e kadar Lübnan Arap dünyasının tek demokrasisi olarak kabul ediliyordu. Lübnan toplumu önce Hristiyan ve Müslüman olarak ikiye bölünür. Hristiyanlar Maronit, Elen Ortodoks, Elen Katolik, Ermeni Ortodoks, Ermeni Katolik gibi mezheplere bölünür. Müslümanlar ise Sünni, Şii ve Dürzi olarak ayrışırlar. Çok farklı kimlikler mozaiği söz konusu. Herkes kendini Arap saysa da belirleyici olan inanç kimlikleridir.

Lübnan 1943’te Fransa’dan bağımsızlığını kazandı. Lübnan diye bir devletin yaratılması Fransa’nın bölgede kendine yakın bir Hristiyan devleti oluşturma ve Hristiyanların Müslüman okyanusunda kaybolmamak için ayrı devlet talep etmeleri ile bağlantılıydı. Hristiyanlar, küçük ve homojen bir devlet yerine, Müslümanları da içeren ama kendilerinin çoğunlukta olacağı daha büyük bir devletten yana tercih yaptılar ve şimdiki sınırları içinde Lübnan doğdu. Lübnan’da tarihsel olarak az sayıda ailenin siyasi yaşamı tekelinde tuttuğunu not edelim. Bağımsızlıktan sonra Maronit Cumhurbaşkanı Bishara El Houri ve Sünni Müslüman Başbakan Riyad El Sulh, “Ulusal Pakt” diye bilinen sözlü bir anlaşmaya vardılar. Bu anlaşmaya göre Lübnan Cumhurbaşkanı Maronit Hristiyan, Başbakan Sünni Müslüman ve parlamento başkanı Şii Müslüman olacaktı. Bu sistem hala geçerliliğini koruyor. Varılan anlaşmaya göre parlamentodaki sandalyeler ve kamu idaresinde mevkiler de dini kimlik temelinde somut oranlara göre bölüştürüldü. Bunun sonucunda 1975’e kadar ayakta kalan ve dünyada başarılı güç paylaşımına örnek olarak gösterilen bir model ortaya çıktı.

1975’te Lübnan’ın güç paylaşımı sistemi çöktü ve yerini 15 yıl sürecek korkunç bir iç savaşa bıraktı. Lübnan sisteminin niçin çöktüğü konusunda farklı nedenlere işaret ediliyor. Bunlardan biri demografik yapıdaki değişimdi. Müslümanların nüfusu artmış ve sistem bunu öngörmemişti. Değişik iç faktörler ve bölgesel gelişmeler, İsrail, Suriye, Filistinliler gibi aktörler de çöküşe katkıda bulunmuştu. Örneğin Filistin sorunu olmasaydı belki Lübnan’ın kaderi farklı olurdu. Suriye’nin Lübnan’ın bağımsızlığını hiç içine sindirmemiş olması ve bu ülkeyi kendine bağımlı kılmak istemesi önemli bir faktör. Ürdün’ün Filistin Kurtuluş Örgütü’nü ülkeden kovması ve FKÖ’nün Lübnan’a yerleşmesi de unutulmamalı.

1989’da Taif Anlaşması ile Lübnan’da yeni bir güç paylaşımına gidildi. Bu anlaşma dış güçler (Suudi Arabistan, ABD, Suriye) tarafından kotarıldı.1990’da bu anlaşma temelinde yeni Lübnan anayasası parlamentoda onaylandı. Anlaşma, yürütme erkini Maronit Cumhurbaşkanından kabineye aktararak Sünni Başbakanın konumunu güçlendirdi. Parlamentonun rolü de artırıldı. Parlamentoda Hristiyanlar ve Müslümanlar arasındaki 6:5 oranı değiştirilerek eşit paylaşım getirildi. Parlamentoda 54 Hristiyan ve 54 Müslüman milletvekili var. Üst düzey atamalarda dini kimlikler arasında paylaşım ilkesi korunurken daha alt düzeydeki mevkiler için bu kaldırıldı. Taif Anlaşması, Şii Müslümanlardan çok Sünni Müslümanlara avantajlar sağladı. 1990’dan 2005’e kadar Lübnan Suriye ordusunun denetimi altında kaldı. 2005’te Başbakan Hariri’nin öldürülmesi sonrasında Suriye ordusunu geri çekmek zorunda kaldı. 2005’ten günümüze kadar Lübnan çok kırılgan bir sistemle yönetiliyor.

Lübnan’ı farklı kılan iki veya üç grup yerine çok sayıda grubun var olması ve hiçbir grubun büyük çoğunluk oluşturmamasıdır. Müslümanların nüfusun yüzde 60-65’ini, Hristiyanların ise yüzde 35-40’ını oluşturduğu sanılıyor. Müslümanlar içinde Şiiler çoğunlukta. Şiiler nüfusun yüzde 32’sini, Sünniler yüzde 21’ini, Dürziler yüzde 7’sini oluşturuyor. En büyük Hristiyan grubu olan Maronitler ise nüfusun yüzde 25’ini oluşturuyor. Çok parçalı toplumlarda güç paylaşımı kurmak, iki parçalı toplumlara göre daha kolaydır. Ayrıca Lübnan’da Arapça’nın ortak dil olması ve ortak Arap kimliği güç paylaşımını kolaylaştırıyor.

Lübnan şimdi karmaşık sorunlarla karşı karşıyadır. Geçen yıldan beri yeni Cumhurbaşkanının seçilememiş olması sistemin zorlandığını gösteriyor. Ülkeyi yakından etkileyen Filistin sorununa Suriye iç savaşı da eklendi. Hizbullah’ın bu savaşa katılması ülke içinde Şii-Sünni ilişkilerini geriyor. Suriyeli göçmenler istikrarsızlık kaynağı. Lübnan’daki güç paylaşımının geleceği hem iç gelişmelere ama daha da büyük oranda bölgesel gelişmelere bağlı olacak.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.