Global ekonomik durumun çok parlak olmadığını biliyoruz. 2014 yılı ekonomik büyüme açısından iyi bir yıl olmamıştı. Gelişmiş ülkelerin ekonomik büyümesi düşük seviyelerdeyken, gelişmekte olan ekonomiler de hız kaybetti. Bu genel tablo içinde Avrupa’nın sorunları ön plana çıkıyor. 2008 yılında patlak veren mali krizden bu yana Avrupa bir türlü kendini toparlayamıyor. Ekonomik sorunlar önemli bazı siyasi ve sosyal sonuçlar da doğuruyor. Bunun en son örneği Yunanistan’da Syriza’nın seçimleri kazanması oldu. Şimdi herkes yeni Yunanistan hükümeti ile AB arasındaki ilişkilerin nasıl olacağını, Syriza’nın vaadlerini yerine getirip getiremeyeceğini tartışıyor.
Ekonomi ile ilgili bu iç karartıcı tablo karşısında sorumlu aramak gayet doğal. Nobel iktidat ödülü sahibi Joseph E. Stiglitz, bu konuda önemli bir yazı yazdı. “The politics of economic stupidity” başlıklı yazısında var olan durumdan politikayı suçlu buluyor. Ekonomi ile siyaset arasında çok yakın ilişki olduğu malum. İşte bu yakın ilişki içinde Stiglitz, siyasette sorunlar olduğuna vurgu yapıyor. 1992 yılında ABD başkanlık seçimleri yarışında Demokrat Parti adayı Bill Clinton ünlü “It’s the economy, stupid” sloganını kullanmış ve başarılı olmuştu. Bu slogan daha sonra farklı ülkelerde de tekrarlanmıştı. Bu yaklaşıma göre ekonomiye ağırlık vermek, ekonomiyi güçlendirmek konunun özünü oluşturur. İşin püf noktası ekonomide başarılı olmaktır. Clinton, Amerikan ekonomisi konusunda akıllı işler yaparak ikinci kez seçilmeyi başarmıştı.
Joseph Stiglitz, şimdi bu ünlü sloganı tersine çeviriyor. Şimdiki koşullarda “It’s the politics, stupid” sloganının doğru olduğuna vurgu yapıyor. Yani, ekonominin durumu uygulanan politikalara bağlıdır. Politikalarınız yanlışsa, ekonominin iyiye gitmesi mümkün değildir. Ekonomi ile siyaset arasındaki ilişki tavuk-yumurta meselesine benzer. Hangisinin önce geldiğini belirlemek kolay değildir. Ama, Stiglitz, global ekonomide, özellikle de Avrupa’da yaşanmakta olan ekonomik durumun sorumlusunun politika olduğuna inanıyor. İnsanların, yani politikacıların neden olduğu bir duruma işaret ediyor. Tabii, Stiglitz bu düşüncesinde yalnız değil.
Stiglitz, eleştirilerinde çuvaldızı Euro bölgesine batırıyor. Bu bölgede uygulanan kemer sıkma politikalarının sorunların kaynağı olduğunu yazıyor. Bilindiği gibi Yunanlı seçmenler tam da bu politikaları ret etmek için Syriza’ya oy verdiler. Euro bölgesinin yapısı, ekonomik krizin aşılması çabalarına yardımcı olmuyor. Banka birliği sağlanmadığı için krizde olan ülkeler parasız kaldı. Kredi ve yatırımlar çok zora girdi. İşsizlik arttı ve bildiğimiz tablo ortaya çıktı. Stiglitz, Japonya’nın ekonomik sorunlarının da yanlış politikalardan kaynaklandığını yazıyor. 2008 mali krizi sonrasına en az kemer sıkma politikası uygulayan ülke ABD oldu. Krizden çıkma konusunda en başarılı ülke ABD. Ama, bu ülke de istenen noktada değil. Ekonominin istihdam yaratması tatmin edici düzeyde değil. Ücretler yerinde sayıyor. Stiglitz, krizden çıkmada talebin önemli olduğunu vurgulayarak ikinci slogan olarak “Demand, demand, demand” (talep, talep, talep) sloganını öneriyor. Bilindiği gibi ekonomik krizden çıkmak için talebi artırma önerisini ünlü iktisatçı Keynes yapmış ve uygulamada bu politika başarılı olmuştu. Stiglitz, şimdi de talebi artırıcı benzer politikalar uygulamak gerektiğine inanıyor. Kemer sıkma politikaları talebi azalttığı için ekonomiler yerinde sayıyor ve kriz bir türlü aşılamıyor.
Halen dünyanın en hızlı büyümekte olan ekonomisi Çin ekonomisidir. Bu başarıya rağmen Çin ekonomisi de yavaşlamaya başladı. Bunun giderilmesi için Çin’i yönetenlerin zaman kaybetmeden önlemler almaları gerekiyor. Çin’in eşitsizlik, çevre sorunları, yolsuzluk gibi ciddi sorunları var. Politika bu sorunlara çözüm üretemezse ekonomik başarılar devam edemeyecek. Çin’in yavaşlaması global talebi etkiliyor.
Rusya’nın kendine özgü giderek artan sorunları var. Burada da esas etken ülkeyi yönetenlerin uyguladığı yanlış politikalar. Putin’in dış politikadaki yayılmacılığı Batı’nın ekonomik yaptırımlarına neden oldu. Ukrayna’da durum kötüleştiği için AB Rusya’ya yeni yaptırımlar uygulamaya hazırlanıyor. Petrol fiyatlarındaki düşüşü de hesaba kattığımız zaman Rusya ekonomisini ve toplumunu zor günlerin beklediğini görürüz. Siyasetin hataları nedeniyle Rusya ekonomisi yakında düzelmeyecek.
Eğer sorun Stiglitz’in belirttiği gibi talebi artırma sorunuysa bu konuda hükümetlerin öncülük yapması gerekir. Yani krizi aşmanın yolu bellidir ama doğru politikaların uygulanması gerekiyor.