İsmail Kemal
Teknoloji hayatın bütün alanlarını etkilediği gibi siyasal yaşamımızı da etkiliyor. Teknoloji ile demokrasi arasındaki bağlantı günümüzün yoğun olarak tartışılan konularından biri. Teknolojik gelişmeler demokrasiyi güçlendiriyor mu, zayıflatıyor mu? Teknoloji demokrasi için iyi mi, kötü mü? Tehdit mi, değil mi? Sosyal medyanın demokrasi ve siyaset üzerinde ne gibi etkileri var? Başdöndürücü teknolojik gelişmeler, yapay zeka bağlamında gelecek bize neler getirecek? İyimser mi, yoksa kötümser mi olalım? Bu sorulara basit cevaplar vermek mümkün değil. Teknoloji demokrasi için olumlu rol oynayabileceği gibi olumsuz rol da oynayabilir. Konu bayağı karmaşık.
Cuma günü çalışmalarına başlayan Münih Güvenlik Konferansı’nın birinci gününde tartışılan konulardan biri teknoloji-demokrasi ilişkisiydi. Konunun Münih Konferansı’nın gündemine alınmış olması önemini yansıtıyor. Güvenlikle ilgili bir konferansta bu konu niçin tartışıldı? Güvenliği dar anlamda değil geniş anlamda düşünürsek karşılıklı bağlantıyı görebiliriz. Demokrasi, kalkınma, güvenlik bir birleriyle bağlantılı.
Münih’te bu konudaki konuşmacılardan biri BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan’dı. Annan konuşmasına güvenlik olmadan kalkınma, kalkınma olmadan güvenlik olamayacağını, demokrasi, insan hakları, hukuk devleti olmadan kalkınma ve refahın kalıcı olamayacağını vurgulayarak başladı. Daha sonra enformasyon teknolojilerinin demokrasi açısından rolüne değindi. Teknolojinin demokratikleşme çabalarını nasıl etkilediği tartışıldığında akla ilk gelen örnek 2011’de bazı Arap ülkelerinde başlayan halk ayaklanmaları ve internetin, Twitter, Facebook gibi platformların bu süreçte oynadığı roldür. Arap ayaklanmalarında internet ve sosyal medyanın rolü konusunda önceleri çok iyimser analizler yapılmıştı. Sosyal medyanın devletin baskı aygıtlarından daha güçlü olduğu düşünülüyordu. “Sosyal medya insanlar arasında bağlantı kuruyor, örgütlenmelerine, toplu gösteriler yapmalarına yardımcı oluyor” deniyordu. Ama sonuçta Tunus hariç diğer ülkelerde galip gelen demokrasi güçleri değil demokrasi düşmanları oldu.
Gerek Arap ayaklanmaları, gerekse başka ülkelerde yaşanan benzeri olaylar hükümetler, özellikle de otoriter rejimler için uyarı oldu. Teknolojinin siyaseti nasıl etkileyebileceğini mercek altına aldılar, dersler çıkardılar. Bu çerçevede tüm otoriter rejimlerin kendi ülkelerinde sosyal medyayı kontrol altına alma çabalarını, yasakçı politikalarını görürüz. Twitter’i, Facebook’u yasaklarlar vs. Çin, İran gibi rejimler interneti kontrol altında tutmak için büyük çaba harcıyorlar. İçte kısıtlama, yasaklama konunun bir yönü. “Teknoloji bu kadar güçlü silahsa onu rakiplerimize karşı niçin kullanmayalım?” sorusu hemen akıllarına geliyor. Bu konuda en iyi bilinen örnek Rusya’nın ABD’deki başkanlık seçimlerine müdahalesi ile ilgili ciddi iddialardır. Teknolojik olanaklar olmasa böyle bir şey mümkün olur muydu? Yaşadığımız dünyada teknolojinin ulaştığı nokta devletlere birbirlerinin siyasi süreçlerine etkili müdahale olanağı veriyor. Devletler tarih boyunca hep rakiplerinin iç siyasetini etkilemeye çalışmıştır. Yeni olan teknolojik gelişmelerin sunduğu olanaklardır. Ayrıca Kofi Annan’ın da belirttiği gibi bu tür müdahaleleri sadece Rusya yapmıyor. ABD dahil başka devletler de yapıyor.
Enformasyon teknolojileri tüm dünyada yaygınlaşıyor. Cep telefonları, bilgisayarlar, sosyal medya kullanımı milyarlarca insana ulaşıyor. Kısacası demokrasi-teknoloji ilişkisi tüm insanlığı ilgilediriyor. İnternet ve sosyal medyanın kitleleri otokrasiye karşı güçlendirici rolü olabileceği gibi, “yalan haberlerin” demokrasiyi zayıflattığı tartışma götürmez. Son ABD başkanlık seçimleri sırasında bazı Amerikalıların Hillary Clinton konusunda yaydığı tamamen yalan iddilara çok sayıda insanın inandığını biliyoruz. Teknoloji sayesinde yalanın, dezenformasyonun rolünün arttığı bir dünyada yaşıyoruz.
Radikal grupların teknolojiyi kullanarak propagandalarını yaydıklarını da unutmamak lazım. Bu konuda ilk akla gelen İŞİD’in internet üzerinden yürüttüğü propaganda çalışmalarıdır. Çok sayıda genç bu propagandaya inanarak Suriye’ye gitmişti. Radikal İslamcı gruplar gibi popülistler, demokrasi karşıtları, aşırı sağcılar da interneti, sosyal medyayı iyi kullanıyorlar. Alternatif sağ (alt-right) diye bilinen ve nefret propagandası yapan gruplar, akımlar buna örnek.
Teknolojik gelişmeler hızla devam edecek. Bunun demokrasi açısından oluşturduğu fırsatları ve meydan okumaları iyi düşünmemiz lazım.