Amerikan halkının kimi başkan seçeceğinin sadece kendilerini değil tüm dünyayı ilgilendirdiğini birkaç kez yazmıştım. ABD Başkanı Donald Trump’ın kendisine yapılan tüm çağrılara kulak tıkayarak, bilimsel bulguları gözardı ederek, Suriye ve Nikaragua dışında tüm ülkeler tarafından kabul edilen Paris İklim Anlaşması’ndan çekilme kararı bize bu gerçeği hatırlatıyor. Trump’ın miyop kararı sadece ABD halkını değil tüm insanlığı ve üzerinde yaşadığımız dünyayı etkileyecek. Küresel ısınma global bir sorundur ve uluslararası işbirliği ile çözümlenebilir. Paris İklim Anlaşması bu yönde atılmış çok önemli bir adımdır. İnsanlığın başarısıdır. ABD’nin anlaşmadan çekilmesi küresel ısınma ile mücadeleye zarar verecek, onu zorlaştıracak tarihi bir hata. Paris Anlaşması’nda belirlenen hedeflere ulaşmak zaten zordu. Şimdi işler daha da zorlaşacak. Donald Trump’ın bu kararı karşısında sessiz kalmak mümkün değil. Artık Trump’ın yönettiği ABD’ye güvenmek zor. Karar tüm insanlık ve gelecek kuşaklar için riskler oluşturuyor. Bu karara karşı mücadele yükseltilmeli, insanlığın bunu affetmeyeceği mesajı net bir şekilde verilmelidir. Trump’ın kararı karşısında suskun kalma lüksümüz yoktur. Suskun kalırsak geleceğimizi tehlikeye atmış oluruz. Bu karar hem ABD’ye, hem de insanlığa zarar verecek. Paris İklim Anlaşması’na sahip çıkmak, onu hayata geçirmek tüm insanlığın görevi. Hem üzerinde yaşadığımız dünyamız, hem de gelecek kuşaklar açısından boyun borcumuz.
Paris İklim Anlaşması fosil yakıtların kullanımının kısıtlanması ve sera gazı emisyonlarının azaltılmasıyla küresel ısınmanın 1,5-2 derecede kalması için katılımcı ülkelerin çaba harcamalarını öngörüyor. ABD dünya genelindeki karbon emisyonlarının yaklaşık yüzde 15’ini üretiyor. Bu nedenle Trump’ın kararı, küresel ısınmayı 2 derecenin altında tutma hedefinin yerine getirilmesini zorlaştıracak. Uluslararası arenada Trump’a büyük tepki var. Trump, bu kararla ülkesini yalnızlığa sürükledi, liderlik rolünü ortadan kaldırdı, dünyadan soyutlandı. Avrupa Birliği ve Çin, Paris İklim Anlaşması’nı hayata geçirmede kararlı olduklarını açıklayarak Trump’a meydan okudular. Avrupa Komisyonu’nun İklimden Sorumlu Üyesi Miguel Arias Cañete, “Kimseyi geride bırakmak istemiyoruz. Ancak AB ve Çin olarak ilerlemeye karar verdik” dedi. Tepkiler sadece dış dünyadan gelmiyor. Baştan eski Başkan Barack Obama olmak üzere aklı başında tüm Amerikalılar, iş dünyası, kurumlar bu karara ateş püskürüyor. Küresel ısınma ile mücadelenin en önemli isimlerinden, bu alanda yaptığı çalışmalar nedeniyle Nobel Barış Ödülü alan Al Gore, Trump’ın kararını “pervasız ve savunulamaz bir karar” olarak niteledi. Amerikan ekonomisi bu karardan zarar görecek. ABD çevre örgütü Sierra Club’tan Michael Brune, Trump’ın kararını “torunlarımızın bir gün hayretler içerisinde geri dönüp baktıklarında bir dünya liderinin gerçeklikten ve ahlaktan ne kadar uzaklaşmış olabileceğini görecekleri tarihi bir hata” olarak niteledi. Kömür lobisi ve Trump taraftarları dışında bu karara destek yok. Belli ki dünya Trump’ın umurunda değil.
Trump Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmekle ülkesinde istihdamı artıracağını iddia ediyor. Kömür sektöründe istihdamın daralmakta olduğu doğrudur. Ama yenilenebilir enerji alanlarında yeni istihdam olanakları doğuyor. Yeni teknolojiler yeni istihdam alanları yaratır. Bu hep böyle olmuştur. 10 yıl önce ABD’de güneş enerjisi sahasında 24 bin kişi çalışıyordu. Şimdi 240 bin kişi çalışıyor. Gelecek kömüre değil yenilenebilir enerjiye aittir. ABD kömüre mi yoksa Silicon Valley’e mi dayanacak? Trump bir bakıma makineleri kırarak sanayileşmenin önüne geçebileceğini sanan işçileri andırıyor. Alternatif enerjiye geçiş hız kazanmıştır. Ekonomik olarak karlı hale gelmiştir ve iş dünyası bunun farkında. Kömüre sarılarak bir yere varmak mümkün değil. Hindistan ve Çin kömürden uzaklaşmaya, güneş, rüzgar enerjisine yönelmeye başlamışken ABD ters yöne mi gidecek? Akıl, mantık bunun neresinde?
Donald Trump Paris Anlaşmasının pazarlığını yeniden yapacağını ve kendi ülkesi için daha elverişli koşullar elde edeceğini iddia ediyor. Bu bir yanılgı. AB ve Çin anlaşmanın yeniden pazarlığa açılmayacağını net bir şekilde ortaya koydu. Karşımızda global sorumluluklarından vazgeçen bir ABD hükümeti var. Suriye ve Nikaragua’nın yanında yer almayı tercih ediyor. Bunun sonuçlarına katlanacak. Trump’ın kararından dünya kaybedecek ama en büyük kaybı ABD yaşayacak. Trump’ın ülkesini ve dünyayı felakete sürüklemesine izin vermemek lazım.