Doğa bazen korkunç, boğucu sıcaklarla (Avustralya), bazen korkunç soğuklarla (Michigan eyaleti), bazen de müthiş yangınlarla (Kaliforniya) gidişatın iyi olmadığını bize hatırlatıyor. Peki, bizler doğanın bu uyarılarını anlıyor muyuz? Kulak veriyor muyuz? Anlamamada ısrar edersek doğal felaketler giderek yoğunlaşacak. Küresel ısınma ve sonuçları reeldir ve devekuşu gibi başımızı kuma gömmek sonucu değiştirmez.
The Economist dergisi son sayısında dev enerji şirketlerinin bu konudaki planlamalarını rakamlarla ortaya koydu. Özellikle Kıbrıs açıklarında da faaliyet yürüten ExxonMobil şirketini mercek altına aldı. Bu şekilde iklim değişikliği ile mücadeleye katkıda bulundu. Bilimin tüm uyarılarına rağmen enerji şirketleri fosil yakıt üretimini artırmayı amaçlıyorlar. Bu alana büyük yatırımlar yapıyorlar. Halbuki insanlık olarak fosil yakıt tüketimini hızla azaltmamız gerekiyor. The Economist, önümüzdeki 15 yılın küresel ısınma açısından belirleyici olacağını yazdı. Bu çok kısa bir süre. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ne (IPCC) göre ısınmanın 1.5 derecenin üzerine çıkmaması için 2030 yılına kadar petrol ve doğal gaz üretiminin yüzde 20, 2050’ye kadar yüzde 55 oranında azaltılması gerekiyor. Dev enerji şirketlerinin planları bu hedeflerle uyuşmuyor. Onlar üretimi artırmayı planlıyorlar. Bu durum gezegenimizin, insanlığın ve diğer canlı türlerinin geleceği açısından ciddi tehlikeler doğuruyor.
ExxonMobil gibi büyük enerji şirketlerinin planlamaları konusunda The Economist şu verileri aktarıyor: Dünyada petrol talebi artıyor ve enerji şirketleri bu gerçeği göz önünde bulundurarak çalışma yapıyorlar. ExxonMobil’in tahminlerine göre 2030 yılına kadar petrol ve doğal gaz talebi yüzde 13 oranında artacak. Her yıl yüzde 1-2 oranında artış sözkonusu. Artan petrol talebinin karşılanması için trilyonlarca dolarlık yatırım planlanıyor. Örneğin ExxonMobil şirketi 2025’te petrol ve doğal gaz üretimini 2017’ye göre yüzde 25 oranında artırmayı planlıyor. The Economist’in aktardığına göre ExxonMobil 7 yıl içinde 200 milyar dolar harcama yapmayı planlıyor. Diğer şirketler de üretimi artırma peşinde. Bu nedenle sera gazı emisyon oranlarının azaltılmasını istemiyorlar. Buna karşı çalışma yapıyorlar. Fosil yakıt üretimini azaltmak yerine artıracaksak bunun dünyamız için sonuçları felaket olacak. Beş büyük enerji firması ( Chevron, ExxonMobil, Royal Dutch Shell, BP ve Total) petrol ve doğal gaz piyasasında önemli paya sahipler. Onların tavırları geriye kalan firmaların tavrını da etkiliyor. Tüm bu şirketlerin fosil yakıtlara yaptıkları yatırımlar yenilenebilir enerjiye yapılan yatırımlardan çok çok fazla.
Enerji şirketleri dünyanın çeşitli yerlerinde yeni fosil yakıt kaynakları buluyorlar. Tüm bunlar çıkarılıp kullanılacaksa küresel ısınmanın önüne geçmek mümkün olmayacak. Paris İklim Anlaşması küresel ısınmanın sınırlandırılması konusunda somut hedefler belirliyor. Bu anlaşmayı hayata geçirmekten başka seçeneğimiz yok. Dev enerji şirketlerinin buna uyarak fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçmeleri gerekiyor. Ne yazık ki The Economist’in aktardığı tablo bu yönde değil. Özellikle ulaşımda petrol kullanımı kolay kolay azalmayacak. The Economist, 2030 yılında elektrikli arabaların payının yüzde 15 olmasının beklendiğini yazdı. Yani ulaşım araçlarının büyük çoğunluğu petrol kullanmaya devam edecek. Kar hırsı şirketleri fosil yakıt üretimini artırmaya itiyor. Bu noktada kamuoyunun ve devletlerin devreye girmeleri gerekiyor. Özellikle devletlerin sorumluluğu çok büyük. Toplumsal çıkarları ön plana çıkaran politikalar belirlemeleri lazım. ABD’nin Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmiş olması, Donald Trump’ın küresel ısınmayı inkar etmeye devam etmesi ciddi sorunlar doğuruyor. Sonuçta ABD dünyanın en büyük ekonomisi ve ikinci en büyük kirleticisi. Ancak Amerikan kamuoyunun tavrı giderek değişiyor. İnsanlar küresel ısınmadan kaynaklanan tehlikeleri daha iyi görüyorlar, yaşıyorlar. Daha duyarlı hale geliyorlar. Bu değişim politik sürece yansıdığı oranda ABD’nin küresel ısınma ile ilgili tavrı değişebilir.
Küresel ısınma ile mücadelede çok kritik bir döneme giriyoruz. Vaktimiz kalmadı. İnsanlık olarak bulacağımız tüm fosil yakıtları tüketme lüksüne sahip değiliz. Bir kısmını toprak altında, deniz altında bırakmamız gerekiyor. Bu konuda esas kriter para olamaz. Esas kriter dünyamızın geleceğidir. Gelecek kuşaklara nasıl bir dünya bırakacağımızdır. Büyük şirketler bu gerçeği anlamak istemiyorlarsa toplumların, devletlerin devreye girmesi gerekiyor. Dünyamızın geleceğini enerji şirketlerinin kar hesaplarına teslim edemeyiz. Zaman bu konuda sesimizi yükseltme zamanı.