TÜRK kadınına seçme seçilme hakkı verildiği 5 Aralık 1934 tarihinin yıl dönümünde İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu Başkanı ve İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Jale Özer bir yazı kaleme aldı.
TÜRK kadınına seçme seçilme hakkı verildiği 5 Aralık 1934 tarihinin yıl dönümünde İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu Başkanı ve İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Jale Özer bir yazı kaleme aldı. Özer, “Osmanlı’da Sayılmayan Kadın, Cumhuriyetle Seçme ve Seçilme Hakkını Elde eden Kadın ve Günümüz Kadını” başlığını verdiği yazısında Türk kadının tarihini anlattı. Jale Özer’in yazısından öne çıkan kısımlar şöyle:
“5 Aralık 1934 senesinde kabul edilen “Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkı” tanıyan ve yurdumuzun çağdaş uygarlık seviyesine çıkması için çok önemli olan devrim yasasının 83. yılında Türkiye’de kadının yeri nedir?
Osmanlı Devleti’nde kadınlar sosyal, kültürel ve siyasal haklardan mahkum bırakılmış, hatta nüfus sayımında topluma bile dahil edilmemişlerdi. Konuyu daha iyi anlayabilmek için 3 Nisan 1923 gününe gidelim. Mecliste önemli bir yasa görüşülüyor. Birinci Meclis yenilenecek ve seçime gidilecektir, yeni bir seçim yasasına gereksinim duyulmaktadır. Eski yasada her elli bin erkek nüfus için 1 milletvekili seçiliyordu. Uzun süren savaşlar yüzünden erkek nüfus iyice azalmış, elli bin sayısının yirmi bine düşürülmesi tartışılıyordu. Bolu Milletvekili Tunalı Hilmi Bey ile küçük bir grup milletvekili kadın nüfusunda sayılmasını önerdi. Öneri şok tesiri yarattı, çoğunluk erkeklik onurlarının rencide edildiğini haykırarak, gürültü çıkararak Tunalı Hilmi’yi konuşturmuyorlardı… Seçim Yasası, kadın nüfusu değerlendirme dışı bırakarak kabul edildi ve tartışma 1923 yılı için bitmiş oldu.
Sonuç Mustafa Kemal’in kurmak istediği çağdaş Türkiye gerçeği ile tezat teşkil ediyordu… Yüzyıllardır evlenme, boşanma ve miras işlerinde sözü geçmeyip, ikinci plana atılan ve mirasta hakkı yarım olan tanıklıkta “yok” sayılan, erkeğin bir sözüyle boş olan kadınları erkeklerle eşit vatandaşlık statüsüne getirmenin hassas ve zamana ihtiyacı olan bir konu olduğunu biliyordu… 1923’te Cumhuriyetimizin kurulması ile birlikte Atatürk kadın meselesini ele almaya başlamış, Medeni Kanunun 1926 yılında kabulü ile aile hayatına yenilikler getirmiş ve kadına erkekle eşit haklar tanımıştır. Bu haklar sırasıyla;
1930’da yeni Belediye Kanunu kabul edilmesiyle kadınlara “Seçimlere katılma, belediye meclislerine üye olma, seçimlerde aday olma hakkı”,1933 yılında çıkarılan Köy Kanunuyla muhtar seçme ve köy heyetine seçilme, daha sonra 3 Aralık 1934’te Anayasadaki “her erkek Türk” ifadesi “kadın, erkek her Türk” şeklinde değiştirilmiş ve meclise kanun teklifi yapılmıştır. Ve nihayet 5 Aralık 1934’te de Türkiye Büyük Millet Meclisi kadınlara seçme ve seçilme hakkını tanıyan yasayı kabul ederek, Türk kadınına yasalar önünde erkeklerle eşit haklar verilmiştir. 1935 yılı seçimlerinde ilk kez seçilme hakkını da kullanan Türk kadını, TBMM’ ne on sekiz kadın milletvekili ile girmiştir.
Türkiye; kadına siyasi hak tanıyan ilk ülkelerden biriydi ve dünya kadın hareketi üzerinde hepsinden çok etkili olmuştu. Dünyanın her yerinden, Türkiye’deki uygulama ve Mustafa Kemal için övücü açıklamalar geliyordu. Örneğin; Mısır kadın hakları savunucusu Şitti Şavari, Atatürk’ü kendi önderleri olarak görüyor ve “Türkler ona Atatürk diyor. Biz ise ona Ataşark diyoruz. O yalnız Türklerin değil, bütün Doğu’nun, özellikle kardeş Mısır’ın da atası ve önderidir” diyordu…” Özer’in yazısının tamamını internet sitemizden okuyabilirsiniz.