ABD başkanlık seçimleri çoktan tamamlandı. Donald Trump 20 Ocak’ta yemin ederek göreve başlayacak. Fakat seçim sürecinde yaşananlarla ilgi tartışmalar bitmiyor. Özellikle Rusya’nın seçim sürecine Trump lehine müdahale ettiği yönündeki iddialar ABD siyasal yaşamı üzerinde kara bulut gibi dolaşıyor. Rusya’nın Hillary Clinton’un seçimleri kaybetmesi yönünde çaba harcadığı, bunu yaparken siber saldırı/hacking de kullandığı bilgileri bir süredir Batı basınında yer alıyordu. The Washington Post, The New York Times gibi gazeteler bu konuda haberler yayınlamıştı. Obama yönetimi bu konuda aceleci davranmadı. İstihbarat örgütlerinin rapor hazırlamasını istedi. Rusya’nın müdahalesini doğrular bilgiler gelince 35 Rus diplomatı sınır dışı etti. Putin ise misilleme yapmama kararı ile buna cevap verdi. Tartışma giderek yoğunlaştı. Donald Trump iddiaları “saçmalık” ve “siyasi cadı avı” diye geçiştirmeye çalıştı. Sonuçta ABD’nin üç istihbarat örgütü NSA, CIA ve FBI tarafından hazırlanan raporun bir kısmı 6 Ocak Cuma günü basına açıklandı. Amerikan istihbaratı Rusya Cumhurbaşkanı Putin’in Donald Trump’ın seçimleri kazanması için çalışma yapılması emri verdiği sonucuna vardı. Konuya ilişkin veriler gizli tutuluyor ama üç istihbarat örgütünün ortaya koyduğu görüşler Obama yönetiminin söylediklerini doğrular, Donald Trump’ı yalanlar nitelikte. Rapor, Trump’ın yemin ederek göreve başlamasını engellemeyecek ama üzerinde ciddi bir gölge oluşturacak. Rusya ile ilişkilerini etkileyecek.
Kendi tercih ettiği adayın seçimleri kazanması için bir devletin başka bir devletin seçim sürecini etkilemeye çalışması yeni bir şey değil. Tarihte hep olmuştur. Batı devletleri de bunu yaptılar, yapıyorlar. Tabii açık siyasal sisteme sahip ülkeleri etkilemek daha kolaydır. ABD gibi bir süper gücün seçimlerini etkilemeye çalışmak ise çok çekicidir. Dış aktörler bu konuda büyük miktarda paralar harcayabilir. Şimdi yeni olan siber alanın sağladığı olanaklardır. Başarı ile yapılabilirse siber saldırı/hacking bu konuda ciddi olanaklar sunabilir. Rusya bunu kanıtladı. Türü ne olursa olsun bu girişimleri yaparken yakalanmamak önemlidir. Uluslararası ilişkilerde “devletlerin iç işlerine müdahale etmeme” ilkesi esastır. Şimdi ABD istihbaratı Rusya’nın müdahalesi konusunda somut verilere sahip olduğunu söylüyor. Bu bilgiler üst düzey yetkililerin önüne kondu. Muhakkak ki Donald Trump’a da iletildi. Artık konuyu “saçmalık” diye geçiştirmesi zor.
NSA, CIA ve FBI tarafından hazırlanan Background to “Assessing Russian Activities and Intentions in Recent US Elections”: The Analytic Process and Cyber Incident Attribution başlıklı rapora göre Rusya ABD’deki demokratik sürecin altını oymak, Hillary Clinton’u zayıflatmak, seçilebilirliğine zarar vermek için kampanya yürüttü. Rapora göre Putin ve Rusya hükümeti net bir şekilde Donald Trump’tan yana tercih koydu. Bu raporla ilk kez Amerikan istihbaratı çok net bir şekilde bir ülkeyi ABD seçim sürecine müdahale etmekle suçluyor. Tabii rapor Rusya’nın seçim sonucunu belirlediği iddiasında bulunmuyor. Rapora göre anonim hacking entiteleri Guccifer 2.0 ve DCLeaks.com arkasında Rus askeri istihbaratı bulunuyordu ve Demokrat Parti Ulusal Komitesi bilgisayarlarından elde edilen bilgiler WikiLeaks’e iletildi. WikiLeaks, bu bilgileri yayınladı. WikiLeaks’in tercih edilmesi inandırıcılığının yüksek olmasıydı. Rusya, Cumhuriyetçi Parti hakkında da bilgi topladı ama bunları kullanmadı. Rusya’nın seçimleri etkileme çabaları sadece siber alanla sınırlı değildi. Sosyal medya ve Rus devletinin kontrolündeki medya üzerinden de Hillary Clinton karşıtı kampanya yürütüldü. Raporun tetiklediği tartışmalar uzun süre bizimle olacak. Ayrıca CrowdStrike, FireEye gibi Amerikan siber güvenlik firmaları, Rusya kaynaklı siber saldırılar konusunda üç istihbarat örgütünün raporundan daha detaylı raporlar açıkladılar.
Bu olaylar tüm devletler ve dünya kamuoyu tarafından yakından izleniyor ve gerekli dersler çıkarılıyor. Siber çağında yaşıyoruz ve siber güvenlik son derece önemli. Bu çağda güvenlik, savaş, barış konularını yeniden değerlendirmek ve çağa uygun önlemler almak gerekir. Enformasyon alanında yürütülen mücadelelerin, enformasyon/dezenformasyon savaşlarının çok yoğunlaştığı bir dönemdeyiz. Artık bazı mücadeleler savaş alanlarında değil siber alanda, enformasyon alanında kazanılıyor veya kaybediliyor. Askeri güç elbette önemini koruyor ama askeri güç kullanmadan stratejik hedeflere varmak için dijital alandaki mücadelelerin önemi hızla artıyor. Devletler ve devlet olmayan aktörler bu gücün önemini anlayıp kullanıyorlar. Siber saldırılarda bir ülkenin enerji sistemi gibi altyapı tesisleri, bankaları hedef alınabilir. Bu konunun bir yönü. Diğer yönü ise enformasyon/dezenformasyon savaşlarıdır. Toplumun fikirlerini, tercihlerini etkileme, manipüle etme mücadeleleridir. Hacking, sosyal medya, medya ve diğer araçlar bu alanda yoğun olarak kullanılıyor. Bunun farkına varmayan, gerekli önlemleri almayan, manipüle edilmeye açık toplumlar yenilgiye mahkumdur.