2016 yılının sonuna geldik. Geride bıraktığımız yıl konusunda değerlendirmeler yapmak gelenektir. Bu değerlendirmeler çeşitli düzeylerde olabilir. 2016’yı kişisel yaşamımız veya ailemiz açısından değerlendirebiliriz. Üyesi olduğumuz veya desteklediğimiz, sempati duyduğumuz bir grup, topluluk açısından değerlendirebiliriz. Bu yazıda bazı ülkeler ve dünyamız açısından kısa bazı değerlendirmeler yapmaya çalışacağız. Uluslararası gelişmeler ve bazı ülkelerdeki siyasal yaşam açısından 2016 yılı kötü bir yıldı. Elbette iyi ve kötü kavramları tartışmalı kavramlardır. Birilerine göre iyi olan başkalarına göre kötü olabilir. Sanırım 2016 yılının kötü bir yıl olduğu yönünde yaygın bir görüş var ama tersini düşünenler de olabilir. Ayrıca herşey kötüydü demiyoruz. Elbette iyi şeyler de vardı. Ağırlık kötü gelişmelerden yanaydı.
2016 yılının en kötü olayı herhalde Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesiydi. ABD dünyanın en zengin ve güçlü ülkesi. Bir süper güç. Dolayısıyla Beyaz Saray’da kimin oturduğu sadece Amerikalıları değil tüm dünyayı ilgilendirir. Donald Trump çok tartışmalı bir kişilik. Amerikan siyasetinde popülizmin yükselişinin ürünü. Görüşlerinin detayına girmeyeceğiz ama bu görüşler ne ABD, ne de dünya için iyi sonuçlar getirebilir. Trump, 20 Ocak’ta yemin ederek göreve başlayacak. Nasıl bir politika uygulayacağını 2017 yılı boyunca göreceğiz. Uluslararası ilişkiler açısından zor bir döneme giriliyor. Elbette Trump’ı sevenler, destekleyenler de var. Dünyadaki diktatörler, otoriter rejimler ve yöneticileri Trump’ın seçimleri kazanmasını memnuniyetle karşıladılar. En memnun olan Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin. Risklerle dolu ilginç bir dönem başlıyor.
2016 yılı özellikle Avrupa Birliği için kötü bir yıldı. Geldiğimiz noktada AB’nin ve ortak para birimi Euro’nun geleceği sorgulanıyor. AB’nin krizleri, sorunları bitmek bilmiyor. AB açısından en kötü olay, en büyük üyelerinden İngiltere’nin “Brexit” kararı oldu. İngiltere hem ekonomik, hem de askeri yönden AB için çok önemli bir ülkeydi. Brexit’in AB ve İngiltere için olumsuz sonuçlar doğuracağı tartışma götürmez. İngiltere’de sorunlar, zorluklar başladı bile. Bunlar artarak devam edecek. İngiltere’siz bir Avrupa zayıflamış bir Avrupa olacak. Tabii AB’nin sorunları Brexit’le bitmiyor. Mülteci krizi AB’yi sarstı ve sarsmaya devam ediyor. Aşırı sağın, popülizmin, yabancı düşmanlığının yükselişi, sık sık yaşanan terör saldırıları Avrupa’nın siyasi yaşamını tehlikeye sokuyor. 2017 yılında Fransa, Hollanda gibi Avrupa ülkelerinde yapılacak seçimler aşırı sağı, popülizmi daha da güçlendirecek gibi. Kısa süre önce İtalya’da yapılan referandumun sonucu AB için iyi değildi. İtalya AB içinde zayıf halka. Tabii başka zayıf halkalar da var. Yunanistan hala krizde.
Türkiye’de 15 Temmuz’da yaşanan darbe girişimi ve sonrasındaki gelişmeler de 2016 yılının kötü hanesinde yer alıyor. Darbenin başarısız kalması önemliydi ama bu darbe girişiminin ülkeye faturası ağır oldu. Darbe girişimi sonrasında olağanüstü hal ilan edildi, tutuklamalar hala devam ediyor. Darbe girişimi başkanlık sistemine geçişi kolaylaştırdı. Türkiye zaten iç ve dış sorunları çok olan bir ülke. Darbe girişimi işleri daha da zorlaştırdı. Bunlara terör saldırıları da eklenince bildiğimiz durum ortaya çıkıyor. İstikrasızlığın ön plana çıktığı bir durum. Teröre karşı kararlı tavır koyarken ülkenin karşı karşıya olduğu sorunların çözümü için atılması gereken adımlar, alınması gereken önlemler var. Maalesef Türkiye’nin dünyadaki imajı çok zarar gördü. Demokrasi, insan hakları, hukuk devleti, basın özgürlüğü gibi konularda durum kötü. Getirilmek istenen başkanlık sistemi kutuplaşmayı daha da artıracak. Halbuki Türkiye’nin kutuplaşmaya değil diyaloğa, ortak akıl üretmeye ihtiyacı var. Şimdiki siyasi atmosfer buna el vermiyor. İstikrar vaadi ile iktidara gelip bu vaadi yerine getiremeyenlerin durum değerlendirmesi yapması lazım. Gidişat iyi değil.
2016 yılının kapanışı Halep trajedisi ile oldu. Dünya onbinlerce sivilin, okulların, hastanelerin bombalanmasını izlemekle yetindi. Sonuçta kaba güç üstün geldi ve Haleplilerin İdlip kentine tahliyesi başladı. Rusya, İran, Hizbullah ve destekledikleri Beşar Esad güçlenmiş durumda. Zorda kalan Türkiye Rusya ve İran’la masaya oturdu. Bakalım Suriye’de diplomatik çözüme ulaşmak mümkün olacak mı? Kimse Yemen’den söz etmiyor ama Yemen’de de siviller savaşın faturasını ödüyor. Irak’ın ne olacağı belli değil. Güney Sudan bir diğer kriz ülkesi. Venezuela’nın geleceği belirsizlik içinde.
2017 yılının daha iyi bir yıl olması hepimizin dileği. Bunun gerçekleşmesine karınca kararınca hepimiz katkı koyabiliriz.