kıbrıs ingiltere londra lefkoşa
DOLAR
35,1914
EURO
36,7092
STERLIN
44,1911
BITCOIN
$95.713
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
LONDRA
Parçalı bulutlu
8°C
LONDRA
8°C
Parçalı bulutlu
Cuma Açık
8°C
Cumartesi Parçalı bulutlu
="http://www.w3.org/2000/svg" viewBox="0 0 300 300" enable-background="new 0 0 300 300">
8°C
Pazar Orta şiddetli yağmur
="http://www.w3.org/2000/svg" viewBox="0 0 300 300" enable-background="new 0 0 300 300">
10°C
Pazartesi açık
="http://www.w3.org/2000/svg" viewBox="0 0 300 300" enable-background="new 0 0 300 300">
11°C

Fransa-Türkiye ilişkileri

29.01.2014
0
A+
A-

Bir Fransa Cumhurbaşkanının 22 yıl sonra Türkiye’yi ziyaret etmesi önemli. Osmanlı’nın Avrupa ile ilişkilerinde Fransa’nın hep önemli bir yeri vardı. Cumhuriyetin kuruluşunda Fransız modelinin güçlü etkisi olmuştu. Bu durumda Fransa’nın niçin 22 yıl devlet başkanı düzeyinde Türkiye’yi ziyaret etmediği sorusuna cevap aramak gerek. Bu soruya verilebilecek en basit cevap dünyanın değişmiş olmasıdır. Osmanlının özel ilişki içinde olduğu Fransa bir imparatorluktu. İki imparatorluk, ortak çıkarlar temelinde iyi ilişkiler geliştirebiliyordu. Osmanlının zayıflaması ile Fransa’nın tavrı değişti. Birinci Dünya Savaşı’nda iki imparatorluk düşman oldu. Türkiye Cumhuriyeti ulus devlet olarak kurulurken Fransız Devrimi’nin Avrupa ve dünyada etkili olan fikirlerini kendine örnek aldı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Fransa imparatorluğu tarihe karıştı. Fransa’nın, Fransızca’nın ve Fransa modelinin dünyadaki etkisi hızla azaldı. Eski statüsünden kendisine miras kalan BM Güvenli Konseyi daimi üyeliğidir. Nükleer silahlara sahip olma avantajı da var. Ekonomik model olarak çekiciliği yok. Yıldızı parlayan Alman ekonomik modelidir. Elbette Fransa ekonomisi (en azından Avrupa çapında) önemli bir ekonomidir. Ama, çok ciddi reformlara ihtiyacı var. Fransa, kaybettiği gücü AB aracılığı ile telafi etmeye çalışan orta ölçekli bir ülke. Asya’nın yükselişi ile dünyadaki görece önemi daha da azalacak.

Türkiye de orta ölçekli bir güç. İyi yönetilmek kaydı ile rahatlıkla Fransa düzeyine gelebilir. Türkiye, son dönemde bölgesinde ve dünyada etkili olma çabalarını artırdı. (Bundan sonra Türkiye’yi hangi hükümet yönetirse yönetsin, bölgesel güç olma politikası devam edecek.) Türkiye, demokratikleşmeyi, hukuk devleti olmayı başarabilirse Fransa kadar güçlü bir ülke olabilir. Dolayısıyla Fransa ve Türkiye bir bakıma aynı kulvarda koşan ülkeler ve Fransa Türkiye’yi kendine rakip olarak görüyor. Fransa, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’ya önem veriyor. Türkiye de bu bölgelere önem veriyor. Türkiye, Kuzey Afrika’ya açılmaya başladı. Fransa o bölgeyi “arka bahçesi” olarak görüyor. Tabii bir de AB meselesi var.

Fransa AB’nin mimarlarından biri. Bunun nedenini biliyoruz. Almanya korkusu ve AB kanalı ile nüfuzunu, ekonomik gücünü artırma isteği. Türkiye, 1959’dan beri AB’ye ilgi duyuyor, üye olmak istiyor ama kapıda bekletiliyor. Türkiye’nin üyeliğine Fransa’nın niçin karşı çıktığını anlamak için çok akıllı olmaya gerek yok. Çıkarları bununla çelişiyor. Almanya için de aynı şey geçerli. Dolayısıyla Fransa (en azından görülebilir gelecekte) Türkiye’nin AB üyeliğine izin vermeyecek. Bunun yöntemi basit. Fasılların açılmasını bloke ederek müzakere sürecini mümkün olduğunca uzatmak. Gün gele müzakereler tamamlanırsa referanduma gitmek. (Avusturya da referandum yapacak.) Son yapılan bir ankete göre Fransızların yüzde 83’ü Türkiye’nin AB üyeliğine karşı. (Almanların yüzde 72’si, Belçikalıların yüzde 68’i, İngilizlerin yüzde 66’sı, İtalyanların yüzde 50’si ve İspanyolların yüzde 44’ü Türkiye’nin üyeliğine karşı.) Gezi olayları ve yolsuzluk soruşturmaları ile başlayan kriz sonrasındaki gelişmeler Türkiye’nin imajını çok zedeledi. Gün gele Türkiye imajını düzeltmeyi başarırsa bu yüzdelikler biraz değişebilir. Ama Fransızlar ve Almanların çoğunluğu Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olmaya devam edecek.

Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Türkiye’yi ziyaret etmekle Sarkozy’den farklı olduğunu gösterdi. Peki, Türkiye’nin AB üyeliği ve müzakere süreci konusunda daha olumlu tavır takındı mı? Sami Kohen, Milliyet’teki dünkü yazısında, Hollande’ın bu konuda ne “evet”, ne de “hayır” dediğini yazdı. Bu doğru mu? EU Observer sitesinde yer alan Andrew Rettman imzalı haberin başlığı şöyle: “Hollande declines to open new EU chapter in Turkey.” (Hollande, Türkiye için yeni müzakere fasıllarının açılmasını kabul etmedi.) Haberde Fransa’nın geçen yıl 22. faslın açılması konusunda vetosunu kaldırdığı, bu tavrı bloke ettiği diğer 4 fasıl konusunda tekrarlayıp tekrarlamayacağının merak edildiği, ancak Hollande’ın topu Kıbrıslı Rumlara attığı aktarılıyor. Fasıllarla ilgili soruya Hollande Kıbrıslı Rumların hukukla ilgili fasıla vetolarını kaldırmalarının daha doğru olacağı cevabını verdi. Böylece Fransa’nın Kıbrıslı Rumlara diplomatik desteğini tekrarlamış oldu. Kısacası Hollande Türkiye’nin AB süreci konusunda özde “hayır” dedi. Ankara’ya Kıbrıslı Rumların adresini verdi. Son zamanlarda Türkiye’nin (Kıbrıslı Türkleri devre dışı bırakarak) Rumlara ulaşmaya çalışması, Amerikalılar aracılığıyla mesajlar iletmesi, Fransa’nın görüşünün etkili olduğu şeklinde yorumlanabilir mi? Türkiye’nin 30 Mart yerel seçimlerine kadar neler olacağını izlemek ilginç olacak.

Rekabet içinde olan ülkeler ekonomi başta olmak üzere bir çok alanda işbirliği yapabilir. Ayrıca, Türkiye ve Fransa’nın çıkarlarının ortak olduğu birçok konu var. İki ülke, pragmatik yaklaşımlarla, karşılıklı çıkara dayalı ilişkilerini geliştirebilir. Ancak, Türkiye’nin AB üyeliği konusunda hayale kapılmamak gerek. Fransa ve Almanya buna izin vermezler. İşin özeti şu: The show must go on.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.