Bundan tam 20 yıl önce, Temmuz 1995’te, Avrupa topraklarında bir soykırım gerçekleştirildi. Srebrenitsa soykırımı. Soykırıma uğrayan Müslüman Boşnaklardı. Soykırımı gerçekleştirenler ise General Ratko Mladiç komutasındaki Sırp güçlerdi. 8 bin Boşnak Avrupa’nın ve dünyanın gözleri önünde katledildi. Halbuki bu insanlar BM’nin “koruması” altındaydı. 11 Temmuz’da Srebrenitsa soykırımının 20. yıldönümü nedeniyle anma törenleri yapılacak. Avrupa Parlamentosu, 2009’da, 11 Temmuz’un Srebrenitsa soykırımını anma günü olmasını kararlaştırmıştı. Aradan 20 yıl geçmiş olsa da Srebrenitsa kanayan bir yaradır. Srebrenitsa’yı unutmamak ve böylesi insanlık dışı katliamların yeniden yaşanmaması için çaba harcamak hepimizin görevidir.
2004’te Lahey’de Yugoslavya konusunda kurulan uluslararası mahkeme Srebrenitsa’da soykırım suçu işlendiğine karar verdi. 2007’de de Uluslararası Adalet Divanı işlenen suçun soykırım suçu olduğunu kararlaştırdı. Soykırımın başsorumluları Ratko Mladiç ve Radovan Karadziç halen uluslararası mahkemede yargılanıyor. Umarız en ağır cezaya çarptırılırlar. Diğer büyük sorumlu Slobodan Miloseviç mahkemesi devam ederken ölmüştü. Mart 2010’da Sırbistan Parlamentosu Srebrenitsa katliamını kınayan ve bu trajediyi önlemek için Sırbistan’ın gerekli önlemleri almaması nedeniyle özür dileyen bir karar kabul etmişti. 25 Nisan 2013’te Sırbistan Cumhurbaşkanı Tomislav Nikoliç özür diledi. Sırbistan Başbakanı Vuciç, 20. yıldönümü etkinliklerine katılacağını açıkladı. Bunlar olumlu yönde atılmış adımlar. Ancak Sırplar mahkeme kararlarına rağmen soykırım suçu işlendiğini kabul etmiyorlar.
Srebrenitsa soykırımının 20. yıldönümü yaklaşırken Batı’nın bu konudaki rolü ile ilgili önemli bilgiler ortaya çıkıyor. The Guardian gazetesinin haberine göre yeni açılan belgeler, ABD, Fransa ve İngiltere’nin, General Mladiç şehri ele geçirmeden çok önce, Srebrenitsa ve BM koruması altındaki diğer iki şehrin savunulamayacağına karar verdiklerini ve Miloseviç’le anlaşmaya varmak için Srebrenitsa’yı Sırplara vermeyi kabul ettiklerini gösteriyor. Batılılar, Mladiç’in Bosnalı Sırpların parlamentosunda Srebrenitsa’daki Boşnakların “tümünü yok etmekten” söz ettiğini, Karadziç’in Sırp ordusu Srebrenitsa’yı ele geçirdiği zaman “diz boyu kan akacağını” söylediğini biliyorlardı. Soykırım devam ederken Batı’nın temsilcileri Miloseviç ve Mladiç ile görüşmüş ama konuyu gündeme getirmemişti. Halbuki CIA uydu aracılığı ile soykırımı canlı olarak izliyordu. Guardian’ın bu haberi Batı’nın bu konudaki sorumluluğunun sanılandan büyük olduğunu gösteriyor.
Belki biraz da bu sorumluluğun bilinci içinde İngiltere soykırımın 20. yıldönümü nedeniyle BM Güvenlik Konseyi’ne soykırımı kınayan bir karar tasarısı sundu. Kararın oybirliği ile onaylanması bekleniyordu. Ne var ki Rusya buna engel oldu. Basında çıkan haberlere göre Sırbistan ve Bosnalı Sırplar, bu konuda Rusya Cumhurbaşkanı Putin’den yardım istemişler. Bunun üzerine Rusya kararı veto edeceğini bildirmiş. Rusya ayrıca içinde Srebrenitsa ve soykırım kelimeleri geçmeyen başka bir karar tasarısı sunmuş. Şimdi bunun pazarlığı yapılıyor. Rusya’nın bu tavrı Srebrenitsa soykırımı bağlamında bir diğer önemli konuyu hatırlatıyor. Miloseviç, Karadziç ve Mladiç kasaplarına “Ortodoks dayanışması” adı altında verilen destek bir yüzkarası olarak duruyor. Yüzde 15 civarında Müslüman nüfusa sahip Rusya, hala yukarıda aktarılan tavrı sergiliyorsa bunun üzerinde durup düşünmek gerekir. Tabii, Miloseviç, Karadziç ve Mladiç’e destek verenler sadece Ruslar değildi. Srebrenitsa soykırımının 20. yıldönümünde, uluslararası mahkemelerin kararı ile soykırım suçu tespit edilen bir konuda kasaplara maddi, manevi destek verenlerin, arka çıkanların, bu konu ile yüzleşmeleri, özür dilemeleri gerekmiyor mu?
20. yüzyıl insanlık tarihinin en kanlı yüzyılıydı. Bu yüzyıl içinde insanoğlu hemcinsinlerine neler yapabileceğini defalarca gösterdi. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları, bu savaşlar sırasında soykırım dahil işlenen suçlar, bunun doruk noktalarıydı. Srebrenitsa, 20. yüzyıl sona ererken Avrupa topraklarında işlenen son soykırım oldu. Böylesi trajedilerin tekrarlanmaması için tüm ülkelerin ve uluslararası örgütlerin işbirliği içinde olmaları gerekir. Ortadoğu’da, Suriye’de yaşanmakta olanlar bize tehlikenin uzak olmadığını hatırlatıyor.
20 yıl önce Ratko Mladiç’in askerleri tarafından katledilen 8 bin İNSANI saygıyla anarız. Evet, onlar herşeyden önce insandı. Bakalım BM Güvenlik Konseyi bir karar üretebilecek mi? Sonuçta öldürülen insanlar BM’nin koruması altındaydı. Dileğimiz dünyanın neresinde olursa olsun, kimliği, dini, dili, düşüncesi, rengi, ırkı ne olursa olsun insanların böylesi trajediler yaşamamasıdır. Bunun için mücadele etmek hepimizin görevi.