5 Haziran Çin’in başkenti Pekin’de 1989’da ordunun protesto gösterisi yapan insanlara ateş açarak katliam yapmasının 30. yıldönümüydü. 3 Haziran’da Sudan’da paramiliter güçler protesto gösterisi yapan insanlara ateş açmaya başladı. Protestoculara karşı saldırılar zaman zaman tekrarlanıyor. Şimdiye dek 108 kişinin öldüğü, 500 civarında insanın yaralandığı bildirildi. Uluslararası basında Sudan’da yapılan katliam “Sudan’ın Tiananmen’i” olarak nitelendirildi. Örneğin The Economist dergisi bu haftaki sayısında “Sudan’s Tinanamen?” başlığını kullandı ve halkın gücünün mermilerle karşı karşıya kaldığını yazdı. Askerlerin yukarıdan gelen emirle sivil halka ateş açması, katliam yapması bilinmeyen bir şey değil. Diktatörlükle yönetilen rejimlerde yaşanan bir olgudur. Mısır’da Sisi’nin gerçekleştirdiği darbeden sonra protesto gösterisi yapan binden fazla insan öldürülmüştü. Sudan’daki katliamın bayram günlerine rast gelmesi gözden kaçmadı. Katiller bayrama saygı göstermediler.
Maalesef Sudan’da halkın ayaklanarak 30 yıl iktidarda kalan Ömer El Beşir diktatörlüğünü yıkması sonrasında sivil hükümet yerine askeri yönetin (Askeri Geçiş Konseyi) iş başına geldi. Mısır’da halkın Mübarek’i devirmesi sonrasında da benzeri bir durum yaşanmış, ülkede gerçek iktidar orduya geçmişti. “Arap Baharı” ve sonrasında Ortadoğu’da orduların karşı devrimci bir rol oynadığını görüyoruz. Tek istisna Tunus. Sistemden beslenen, zengin olan generaller demokrasi, insan hakları, özgürlükler, şeffalık istemiyorlar. Yolsuzluklarına devam etmelerini sağlayacak bir sistem istiyorlar. Sudan’da da durum bu. Önce halkın yanında olduğunu söyleyen generaller namluları halka çevirmekte gecikmediler. Kendi insanlarının, silahsız, sivil insanların kanına girdiler. Terör ortamı yarattılar. Ömer El Beşir diktatörlüğünü yıkan halk sivil hükümet istiyor. Ülkenin demokratik bir sisteme kavuşmasını istiyor. Muhalefet temsilcileri bu amaçla ordu yönetimi ile uzun pazarlıklar yaptılar. Ama sonuçta tıpkı Ömer El Beşir gibi, onun yerini alan generaller de kan döktüler. Devrik diktatör El Beşir’in göstericileri öldürmekten yargılanacağı açıklanmıştı. Peki, şimdi göstericileri katledenler yargılanmayacak mı? Gün gele onlar da yargılanacak. İşledikleri korkunç suç cezasız kalmamalı.
Sudan’da yapılan katliama uluslararası tepkiler büyüyor. Afrika Birliği Örgütü Sudan’ın örgütün çalışmalarına katılmasını askıya aldı. Örgüt, halkını katleden bir rejimle ortak çalışma yapmayacağı mesajını verdi. BM İnsan Hakları Ofisi, katliamı soruşturmak istiyor. Ülkeye bir ekip göndermek için başvuruda bulundu. Bu tepkiler giderek artacak. Ülkenin Suriye’de olduğu gibi bir iç savaşa sürüklenmemesi için diplomatik çalışmalar da yapılıyor. El Jezire’nin haberine göre Etiopya Başbakanı çözüm için arabuluculuk yapacak. Muhalefet, Etiopya Başbakanı Abiy Ahmed’in arabuluculuğunu kabul etmiş. Askeri Geçiş Konseyi ile muhalefet örgütleri arasında yapılacak bu arabuluculuk çalışması son derece önemli. Ülkede daha fazla kan dökülmesinin önüne geçilmeli ve halkın seçtiği bir iktidara ulaşılmalı. Askerlerin işi ülkeyi yönetmek değildir. Görevleri ülkeyi savunmaktır.
Sudan uçurumun kenarına gelmiş durumda. Ya ordu ve muhalefet arasında sivil yönetime geçişi sağlayacak bir uzlaşıya varılacak, ya da ülke uçuruma yuvarlanacak. Suriye, Libya, Yemen örnekleri unutulmamalı. Bölgedeki gerici rejimler Sudan’ın sivil yönetime geçmesini istemiyorlar. Tıpkı Mısır’da olduğu gibi yüklü miktarda paralarla generalleri etkiliyorlar. Ortadoğu’da karşı devrim sadece ülke içinden kaynaklanmıyor. Bölgeden destek alıyor. Sudanlı generallerin bölgedeki gerici rejimlerle yakın ilişkileri var. Bu rejimler Sudan’da oluşacak demokratik bir örneğin kendi ülkelerine de yansımasından korkuyorlar.
30 yıllık diktatörlük, kötü yönetim, petrolün bulunduğu ülkenin güneyinin ayrılması ve bağımsız olması, yolsuzluk ve daha bir çok nedenle Sudan ciddi ekonomik sorunlarla karşı karşıya. Halk yoksulluktan bıktı usandı. Tabii ekonomik taleplerin yanısıra özgürlük, demokrasi gibi talepleri var. Ekonomik sorunların çözümlenebilmesi için halka hesap veren bir sistemin kurulması gerekir. Ülkenin kaosa sürüklenmesinin önüne geçmek için tüm aktörlerin katkı koymaları şart. Uluslararası aktörlere büyük görevler düşüyor. Sudan önemli bir ülke. Mısır’daki Sisi rejimi gibi bir rejimin kurulması Sudan halkının yararına olmayacaktır. Bu noktada arabuluculuk çabaları büyük önem kazanıyor. Umarız bu çabalar olumlu bir sonuç verir.