Yazının başlığı iktisatçı Mahfi Eğilmez’e ait. 8 Temmuz 2017’de bu başlıkla Venezuela ekonomisi ile ilgili bir yazı yazmıştı. Venezuela’daki son gelişmeler üzerine yazıya büyük ilgi var. Başlık bize Venezuela ekonomisinin çökmüş olduğunu söylüyor. 2017’de ekonomi çökmüştü. Şimdi çöküş daha da derinleşti. Le Monde Diplomatique, “Venezuela’s economic volcano erupts” başlıklı uzun yazısında Hugo Chavez döneminden başlayarak bu ekonomik çöküşün hikayesini aktarıyor. Bugün Venezuela’da insanların ezici çoğunluğunun temel derdi yiyecek bulup alabilmektir. Dükkanlarda raflar büyük oranda boş. Karaborsada fiyatlar çok yüksek. Sağlık, eğitim gibi temel hizmetler felç olmuş durumda. İlaç bulmak çok zor. Aspirin, parasetamol bile bulunamıyor. Enflasyon korkunç ve artmaya devam ediyor. Bu zor ekonomik koşullar nedeniyle 3 milyon civarında Venezuelalı ülkeyi terk etti. Göç devam ediyor. Ortada bir toplumsal felaket var. “Bu felaket nasıl ortaya çıktı? Bunun sorumlusu kim?” soruları gündeme geliyor. Kimse ekonominin çöktüğünü reddetmiyor. Maduro taraftarları konunun bu yönüne girmemeyi tercih ederler. Görüşler, felaketin nedenlerini açıklamada ayrılıyor. Bugünlerde Venezuela konusunda yapılan tartışmalar 2017’de Mahfi Eğilmez’in yazısını yazdığı dönemden farklı değil. İktidar yanlıları ABD’nin, emperyalizmin ülkeyi batırdığına inanıyorlar. Dünyada İslamcılar dahil çok farklı siyasi renklerden Maduro taraftarları da bu görüşü tekrarlıyorlar. Emperyalizm olmasa Venezuela güllük gülistanlık olacaktı. Rejim karşıtları ise ekonomik çöküşün nedeninin Chavez-Maduro iktidarlarının uyguladığı popülist politikalar olduğuna inanıyorlar. Yani kabahatin tümü iktidarda.
Mahfi Eğilmez daha 2017’de bu konuda doğru bir tespit yapmıştı. “Yani bugün gelinen bozuk ekonomik durum, bir yandan gelecekten çok günü kurtarmaya ve siyasal desteğini artırmaya çalışan bir yönetimin popülist girişimleri nedeniyle, bir yandan da ABD’nin, Chavez’in ölümünden sonra iyice yoğunlaşan, çeşitli müdahalelerinin yarattığı sıkıntılar nedeniyle ortaya çıkmış görünüyor.” Gerçekçi analiz yapmak istiyorsak şimdi de durum budur. Yok “tuttuğumuz takımı” desteklemek istiyorsak yukarıdaki tezleri tekrarlamaya devam ederiz. Ayrıca bir ülkenin ekonomisi çökmüşse bunun sorumluluğu öncelikle iktidara aittir.
Venezuela, petrol kaynakları açısından dünyanın en zengin ülkelerinden biri. Ama petrol her zaman olumlu sonuçlar getirmeyebilir. Akıllı bir şekilde kullanılırsa (Norveç) refah getirir. Rentier devlete dönüşülürse sonuçlar kötü olur. Venezuela, iktidarın politikaları sonucu rentier devlet oldu. Ülke ekonomisi çok büyük oranda petrole bağımlı hale geldi. O zaman ekonomi petrol fiyatlarına bağımlı hale gelir. Petrol fiyatları yüksekse ne ala. Düşükse işler zora girer. Şimdi petrol fiyatları düşük. Venezuela’nın petrol üretimi de azaldı. Geliriniz azsa borç almak zorunda kalıyorsunuz. Venezuela iktidarı Rusya, Çin gibi ülkelerin verdiği kredilerle durumu idare etmeye çalışıyor. Gazete Duvar’da Mühdan Sağlam şuna dikkat çekti: “2007’den bu yana Çin, Venezuela’ya 70 milyar dolar düzeyinde borç verdi….Dikkat çeken hem Rusya hem Çin’in verdiği borcu petrolle tahsil etmesi. Örneğin 2017’de Çin’e olan borcunu ödemek için Venezuela petrol üretiminin yüzde 28’ini yani 435 bin varili, günlük olarak Çin’e aktardı. Rusya da petrol almanın yanında özellikle borçları karşılığında Rosneft’in ülkedeki varlığını kalıcılaştırma gayretinde oldu.” Mesele çıkar meselesi.
Venezuela’nın ekonomik çöküşü uzun zamandır devam ediyor. Yeni bir şey değil. Rejimin otoriterleşmesi de giderek arttı. Halkın çektiği ızdıraba çözüm bulmaya çalışmak yerine iktidar ve muhalefet bir tür “savaşa” girdiler. Dış güçler böylesi fırsatları hiç kaçırmaz. Venezuela halkının yakın gelecekte güzel günler görmesi mümkün deği. Ne Maduro, ne de Trump halk lehine bir şey yapabilir. Al birini, vur ötekine.
Venezuela konusu kolay kapanmayacak. ABD’nin askeri müdahalesi, iç savaş gibi felaket senaryolarından söz edenler var. Ordu şimdilik iktidarı destekliyor ama önümüzdeki dönemde ne olacağını tahmin etmek zor. Burada Mahfi Eğilmez’in 2017’de ileri sürdüğü ve katıldığım çözümü aktararak yazıyı bitirelim. “Venezuela’nın bu bataklıktan çıkabilmesi için yeni bir hükümete ve yeni yaklaşımlara ihtiyacı var. Bu yaklaşımların başında yeni kurulacak hükümetin çeşitli ülkelerle olan kavgalara son vererek diplomatik ve ekonomik ilişkileri yeniden kurması geliyor. Hemen ardından demokrasiye geçiş, bağımsız yargının yeniden kurulması, insan haklarının tanınması, siyasal af gibi çağdaş dünyanın benimsediği değerlerin yeniden yapılandırılmasını sağlayacak yapısal reformlara girişilmesi gerekiyor. Böyle düzenlemelere mali destek sağlayabilmek için Venezuela’nın, sahibi olduğu büyük petrol varlığını şeffaf, parlamento denetimine tabi, siyasal karışımlardan uzak olarak yönlendirmesi büyük önem taşıyor.” Sorunlar hamasetle değil bu şekilde çözümlenebilir.