Yapay zeka alanındaki gelişmeler büyük heyecan uyandırıyor. Gelecek açısından büyük önem taşıdığına kuşku yok. ABD, Çin, AB gibi büyük aktörler yapay zeka stratejilerini oluşturdular ve hayata geçiriyorlar. Bu konuda büyük paralar harcıyorlar. Yapay zekanın olanakları karşılaştığımız sorunların çözümlenmesinde kullanılıyor ve çok önemli sonuçlar alınıyor. Yapay zekanın potansiyeli çok büyük. Henüz bu yolculuğun başlarındayız. Gelecekte ne olacağını öngörmemiz zor. Ancak insanlığın ve dünyamızın geleceğini belirlemede yapay zekanın giderek artan rol oynayacağı muhakkak. Yapay zeka ekonomilerimizi, nasıl üretim yaptığımızı derinden etkileyecek. Sağlık alanında önemli başarılara imza atma olanağı vermesi bekleniyor. Başta küresel ısınma olmak üzere çevre sorunlarının çözümünde de önemli rol oynayacak. Kısacası yapay zeka sorunlarımızın çözümünde bize yardımcı olacak. Ancak teknolojilerin kötü amaçlarla da kullanılabileceğini biliyoruz. Bu, yapay zeka için de geçerli. Bu yazıda konunun bu yönüne bakacağız. Devletler ve özellikle baskıcı, otoriter devletler yapay zeka yardımı ile yeni baskı ve kontrol araçlarına sahip olmaya başladılar. Bunun oluşturduğu tehlikeleri görmemiz ve özgürlüklerimizi korumak için çaba harcamamız gerekiyor.
George Orwell “1984” başlıklı kitabında yöneticinin tüm toplumu izlediği, kontrol ettiği bir gelecek çizer. “Big brother is watching you” sözü buradan gelir. “Big brother” yatak odanızda bile size izler. Söylediklerinizi duyar. Teknoloji ona bu olanağı verir. Orwell, kitabını uyarı olarak da yazmıştı. Şimdi yapay zeka devletlere, yöneticilere vatandaşlarını çok yakından izleme, dinleme olanağı verecek mi? Bir tür Orwell dünyasına doğru mu ilerliyoruz? Facebook, Google gibi şirketler yapay zeka yardımı ile zaten milyonlarca insanı izliyorlar. Onlar hakkında bilgi topluyorlar. Bu bilgileri çeşitli amaçlarla kullanıyorlar. Bu verilerin seçmen eğilimlerini etkilemek için nasıl kullanıldığını öğrenmiştik. Le Monde Diplomatique’de yer alan şu başlık durumu özetliyor: “Once we searched Google. Now it searches us”
Steven Feldstein, Journal of Democracy’de yayımlanan “How artificial intelligence is reshaping repression” başlıklı yazısında konuyu inceliyor. Makalede aktarıldığına göre 2018 yılı başlarında Malezya polisinin bir branşı Çin’in Yitu Teknoloji şirketi ile yüz tanıma teknolojisi alanında anlaşma imzalamış. Singapur, Malezya’yı izleyerek sokaklara yüz tanıma teknolojili kameralar yerleştirme planları açıklamış. Böylesi bir teknoloji iktidara muhalefeti bastırmada geniş olanaklar sunacak. 2018 yılının Nisan ayında Zimbabve hükümeti de bir Çin şirketi ile yüz tanıma teknolojisi konusunda anlaşma imzalamış. Çin, Sincan bölgesinde Uygurları izleme, kontrol etme çabalarında yüz tanıma teknolojilerini yaygın olarak kullanıyor. Bölge bu konuda bir tür laboratuvar. Örnekleri çoğaltabiliriz.
Tüm devletler vatandaşlarını izlemek ister. İstihbarat örgütlerinin bir görevi de budur. Ancak baskıcı rejimler bu konuda çok daha büyük gayret gösterirler. Yapay zeka onlara bu olanağı sağlıyor gibi. Devletlere vatandaşlarını yakından izleme, dinleme olanağı sunan teknoloji sadece yapay zeka değildir elbette. Ama Feldstein’in da belirttiği gibi yapay zekanın sunduğu olanaklar daha üst düzeydedir ve diğer teknolojileri de güçlendiriyor. Baskıcı, otoriter rejimler yapay zeka aracılığı ile muhaliflerini daha kolay korkutmaya çalışabilirler. İnsanlar teknolojinin devamlı olarak kendilerini izlediğini, dinlediğini bildikleri zaman konformist eğilimleri artar. Eleştiriden, tartışmadan kaçınırlar. Orwell, 1984’te, böylesi korkular içinde yaşayan insanları anlatır. Teknoloji sayesinde çok sayıda istihbarat görevlisi, polis kullanmaya gerek kalmaz ve daha etkili, daha geniş kontrol yapılabilir. Otoriterler daha ucuza, daha etkili iş yapabilirler.
Günümüz dünyasında demokrasinin gerilemekte olduğunu, otoriter rejimlerin sayısının arttığını biliyoruz. Bu rejimlerin en büyük korkusu yığınların sokaklara dökülerek protesto yapmalarıdır. Bunu önlemek için yapay zekanın sunduğu olanakları kullanmaya başladılar. Bu devam edecek. Feltstein, Çin’de WeChat platformunun kalabalık yoğunluğunu gösterdiğini yazıyor. Yani güvenlik güçleri nerede yoğun kalabalık olduğunu bilip onları izlemeye alabilirler. Yapay zeka devlete daha kolay sansür uygulama ve dezenformasyon kampanyası düzenleme, muhalifleri karalama olanağı da veriyor.
Kısacası yapay zeka, kanser gibi hastalıklara çözüm bulma potansiyeli gibi baskıcı rejimlerin işini kolaylaştırma potansiyeline de sahip. İnsanlık olarak yeni bir döneme giriyoruz. Yeni teknolojilerin hayatımızda önemli değişikliklere yol açacağı bir dönem. Yapay zekanın getireceği faydalarla birlikte risklerini iyi düşünmemiz lazım.