Trump yönetiminin İran’a yönelik yaptırımları 7 Ağustos’ta yürürlüğe girdi. 4 Kasım’da daha sert yaptırımlar uygulanacak. ABD, yaptırımlar politikasını dünyaya da dayatma peşinde. Trump, tüm ülkelere İran’la iş yapmama uyarısında bulundu. “İran’la iş yapanlar ABD ile iş yapmayacaklar” tehdidini savurdu. İran’la 2015’te imzalanan nükleer anlaşmadan çekilme konusunda ABD yalnızdır. Rusya, Çin, Fransa, İngiltere ve Almanya anlaşmaya bağlı olduklarını açıklıyorlar. Peki, Trump yönetimi yaptırımlarla ne yapmaya çalışıyor? İran’ı, nükleer anlaşmaya bağlı kalan ülkeleri ve İran’la ekonomik bağlantısı olan ülkeleri hizaya getirmeye çalışıyor. Yani güç kullanıyor. Güç, çok tartışmalı ve tanımı zor bir kavram. Max Weber gücü “insanları itaat etmeye ve arzu etmedikleri şeyleri yapmaya zorlayabilmek” diye tanımlar. Yani bir aktörün aksi takdirde yapmayacağı şeyleri başka bir aktöre yaptırabilme kapasitesine güç denir. Duvar gazetesinde yer alan “İran yaptırımları Türkiye’yi nasıl etkiler?” başlıklı yazısında Mühdan Sağlam “Yaptırım kavramı veya ambargo, uluslararası ilişkiler literatüründe bir devlet, devletler grubu ya da örgüt aracılığıyla diğer bir devletin istenen çizgiye getirilmesi demek” diye yazıyor. Güç kullanımının en çok bilinen şekli savaştır. Ama güç sadece askeri güç değildir. Ekonomik güç de önemlidir. Askeri güce başvuramama veya başvurmayı uygun bulmama durumunda ekonomik güce başvurulur. Yaptırımlar ekonomik güç kullanımıdır. Bir aktörün ekonomik olarak boğazını sıkarak arzu etmediği şeyleri yapmaya, kabul etmek istemediği şeyleri kabul etmeye zorlanmasıdır. Dünyada uygulanan tüm yaptırımların özü budur. ABD, uygulamaya koyduğu yaptırımlarla İran’ın kendisine itaat etmesini ve yapmak istemediği şeyleri yapmasını sağlama peşindedir. Bu hedefe ulaşmak için Rusya, Çin, Fransa, İngiltere, Almanya ve diğer ülkelerin de İran’la iş yapmayı durdurarak kendisine itaat etmelerini, yapmak istemedikleri bir şeyi yapmalarını sağlama peşindedir. ABD’nin gücü bunu sağlamaya yeter mi? Bunu zaman gösterecek.
ABD’nin İran’dan talepleri esas olarak nükleer anlaşma ile ilgili değildir. Ortadoğu’da izlediği politikalarla ilgilidir. Trump yönetimi elbette İran’la masaya oturarak yeni bir nükleer anlaşma sağlamak istiyor. Trump bunu sık sık dile getiriyor. Ama esas istenen İran’ın Ortadoğu’dan çekilmesidir. Bu noktada İsrail ve Suudi Arabistan’ın talepleri ile ABD’nin talepleri örtüşüyor. İran, ABD’nin hatalarını da iyi kullanarak Irak’ta, Suriye’de, Lübnan’da güçlü konuma geldi. Yemen’de Husileri destekliyor. Trump yönetimi, yaptırımlarla Tahran’ın boğazını sıkarak “Ortadoğu’daki gücünden, nüfuzundan vazgeç” diyor. İran ekonomik olarak çok zorlansa da bunlara boyun eğmez. Trump yönetiminin yaptırımlarla İran’da rejim değişikliği tetikleme hedefi de var. Bunu gizlemiyor. ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, amacın İran halkını “40 yıldır iş başındaki kleptokrasi” rejiminden kurtarmak olduğunu söylemişti. Bunlar çok iddialı hedefler. ABD kuşkusuz bir süper güç. Askeri ve ekonomik yönden dünyanın en güçlü devleti. Ama artık sahnede Çin, Rusya, Hindistan gibi başka büyük güçler de var. Çin, İran’dan petrol almaya devam edeceğini açıkladı. Suriye’de Beşar Esad rejimini ABD’ye yedirmeyen Rusya İran’ı da yedirmemek için çaba harcayacaktır. Hindistan, Trump’ın taleplerine boyun eğecek mi? AB, Trump’ın İran politikasından çok rahatsız. Almanya, İngiltere, Fransa Dışişleri Bakanları İran’la petrol ve doğal gaz ticaretini sürdürmek, finans kanallarını açık tutmak istediklerini açıkladılar. Türkiye gibi bölgesel aktörler de Trump’ın politikalarından memnun değil. Mühdan Sağlam “ABD-Türkiye ilişkilerine İran yaptırımlarının gölgesinin düşmesi muhtemel” diyor. Trump yönetimi çok riskli bir işe girdi. Hedefine ulaşamazsa prestiji ve hegemonyası sarsılacak. Çin ve Rusya (ve AB) bunu memnuniyetle karşılayacak.
Hiç kuşku yok ki ABD’nin uygulamaya koyduğu yaptırımlar İran ekonomisini bayağı zorlayacak. İran parasının değeri düştü. Ekonomik durum zaten zor. Halk ekonomik durumdan memnun değil. Protestolar var. Bunun nedeni sadece ABD’nin yaptırımları değil. Kötü ekonomi yönetimi, yolsuzluk gibi faktörler de rol oynuyor. ABD’ye karşı koyabilmek için İran’ı yönetenlerin ekonomi konusunda ciddi önlemler almaları gerekecek. Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’ye zor görevler düşüyor. Bazen dış baskılar ülkeleri kendi zayıflıklarını, hatalarını düzeltmeye zorlar. Bakalım İran bunu başarabilecek mi? İran halkını zor günler bekliyor. Ama İran’ın Trump’a boyun eğeceğini sanmıyorum. ABD güç kullanıyor. Bu güç İran’ı hizaya getirmeye yetmeyebilir. O zaman Washington ekonomik güç yerine askeri güce başvurur mu? Göreceğiz.