ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, Amerikalıların ezici çoğunluğunun haritada yerini bulamayacağı Kıbrıs’ı ziyaret edecek. Hoş geldi, sefa geldi. Biz Kıbrıslılar misafirperverlikte kusur etmeyiz. Ama “Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü?” diye sormadan da edemeyiz. Öyle ya, ortada ciddi bir neden yokken koskoca ABD Başkan Yardımcısı niçin Kıbrıs’a geliyor? Müzakerelerde önemli bir gelişme mi oldu? Böyle bir beklenti mi var? Hayır. O zaman Biden bizi niçin “öpecek”? Bu şerefi neye borçluyuz?
Biden’ın ziyaretinin her iki tarafta da büyük heyecan ve beklenti yaratacağına kuşku yok. Heyecan başladı bile. Kıbrıs’ın dünyanın merkezi olduğu inancımız pekişecek. ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili (veya herhangi bir yabancı yetkili) adayı ziyaret ettiğinde heyecana boğuluruz. Senaryo üzerine senaryo üretir, sonra da bunları unuturuz. Kimler geldi, kimler geçti? Süper diplomat R. Holbrooke’un ABD Kıbrıs Özel Temsilcisi olarak adaya yaptığı ziyareti hatırlayan var mı? Bosna’yı çözmüştü. Bizi de “çözecekti”. Madeleine Albright, helikopter turu yapmış, yine heyecanlanmıştık. Şimdi, koca ABD Başkan Yardımcısı geliyor. Heyecansız kalabilir miyiz?
Ukrayna krizi patlak verdikten sonra bu ülkeyi ziyaret eden en üst düzey ABD yetkilisi Joe Biden olmuştu. Bir kişi Twitter’da şaka yollu, “Başkan Yardımcılarını genellikle cenaze törenlerine yollamazlar mı?” diye bir twit atmıştı. O zamandan beri Putin Ukrayna’yı salam gibi dilim dilim doğruyor. Kırım’ı kaybeden Ukrayna, doğu bölgelerini de kaybediyor. 1991’deki sınırları ile Ukrayna’nın tabutuna çiviler çakıldı. Cenazesi kaldırılıyor.
Ukrayna bir yana Joe Biden niçin Kıbrıs’a geliyor? Obama’nın ikinci döneminin ortalarındayız. 4 Kasım’da ABD Senatosu’nun üçte biri ve Temsilciler Meclisi için seçimler yapılacak. Seçimlerden hemen sonra 2016 başkalık seçimleri yarışı başlıyor. Görev süresi sona yaklaşan ABD Başkanlarına “Lame duck” (topal ördek) denir. Dikkatler başkan adaylığı yarışı üzerinde yoğunlaşır. Obama’ya, 8 yıllık iktidarının tarihe nasıl geçeceği konusunda kafa yormak kalıyor. Obama, İsrail-Filistin anlaşmazlığını çözümleyen Başkan olarak tarihe geçmek isterdi. Dışişleri Bakanı Kerry bu konuda epey çaba harcadı. Bu çerçevede, hazır bölgemize uğramışken Kıbrıs’a da geleceği spekülasyonları çok yapıldı. Sonuçta Ortadoğu barış süreci çıkmaza girdi. Ve “Surprise, surprise!”. Kerry’nin yerine Biden’ın geleceği açıklandı. (Niçin Kerry değil de Biden diye soracaktım, Rum basını Biden’den sonra Kerry’nin de geleceğini duyurdu. Bakalım Kerry gerçekten gelecek mi?)
Obama, Kıbrıs sorununu çözümleyen Başkan olarak mı tarihe geçmek istiyor? “Netanyahu’ya, Beşar Esad’a, Putin’e söz geçiremiyoruz, belki Anastasiadis ve Eroğlu bizi dinler” diye mi düşünüyor? Kıbrıs sorununa çözüm bulunursa tabii ki Obama yönetimi bundan pay çıkaracak. Biden ziyaretinin esas nedeni bu mu? Yoksa işin içinde yaklaşmakta olan başkanlık seçimleri ile ilgili hesaplar mı var? Belki ikisinin karışımı. Zaman gösterecek.
Obama döneminin dış politika karnesine kısaca göz atalım. Obama’nın en önemli dış politika hedefleri Irak ve Afganistan savaşlarına son vermekti. ABD Irak’tan çekildi ama bu ülke barışa kavuşmadı. Her an iç savaşa sürüklenebilir, parçalanabilir. Şimdi Irak’ta esas etkili dış güç İran’dır. ABD, Afganistan’dan askerlerini çekiyor. Ama Afganistan’ın geleceği belirsiz. Obama, Libya’ya askeri müdahaleyi desteklemişti. Libya’da durum tam bir anarşi (devlet yokluğu). Suriye ve Ukrayna’da durum belli. ABD’nin gücünün azalmakta olduğu algısı dünyada güçleniyor. Boşluktan yararlanan Rusya, kendi bölgesine “çeki düzen veriyor”. Çin, bazı komşularına sopa gösteriyor. Suriye’de 150 binden fazla insan hayatını kaybetti. Milyonlarca insan göçmen oldu. BM İnsani Yardım yetkilisi John Ging “Harekete geçmek için daha kaç insanın ölmesi gerekir? Bir milyon mu?” (Must a million die?) diye sordu. Esad, parmağını Obama’nın gözüne sokarak “seçime” hazırlanıyor. Suriye’de kazanan Esad, İran ve Rusya. Yani Obama’nın dış politika karnesi parlak değil. ABD elbette hala güçlü. İsterse ağırlığını koyabilir. Ama çeşitli nedenlerle o irade giderek azalıyor. Obama dönemi, ABD’nin uluslararası etkisinin azaldığı bir dönem olarak tarihe geçecek. Tehlikelerin ve belirsizliklerin artacağı yeni bir uluslararası düzene giriyoruz.
Yanı başımızdaki Suriye’de akan kanı, insanlık trajedisini görmezden gelen Amerikalılar şanslarını Kıbrıs’ta mı denemek istiyorlar? “Kolay” başarı mı arıyorlar? Olabilir. Varsın bir de Biden denesin. Bu ziyaretin nedenini ABD iç siyasetinde, Joe Biden’ın kişisel siyasi planlarında arayanlar da var. Peki, bu ziyaretten ciddi bir sonuç çıkar mı? İki tarafta da böyle bir beklenti olduğunu sanmıyorum. John Kerry ile görüştükten sonra yaptığı açıklamada Kasulides, Biden ziyaretinden “küçük adımlar” beklenebileceğini söyledi. “Büyük beklentilere girmeyin” demek istedi.