Van’da kahvaltı öyle önemlidir ki ana caddeye paralel sokaklardan biri halk arasında “Kahvaltıcılar Sokağı” olarak bilinir.
Türk kahvaltısı, çeşit çeşit peynir, zeytin, yumurta, reçel, sucuk, bardaklar dolusu çaydan oluşan bir ziyafet gibidir ve Türkiye’nin en güzel mutfak geleneklerinden biridir.
Ülkenin her yerinde günün en önemli yemeği olarak görülse de kahvaltının en ciddiye alındığı şehir Van’dır demek yanlış olmaz.
Türkiye’de kahvaltı deyince akla Van gelir. Öyle ki İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde de Van kahvaltısı hazırlayan restoranlar açıldı. Van’ın ünlü otlu peynirini bile bulmak mümkün buralarda.
Ama bu ünlü kahvaltının tam anlamıyla tadına varmak için asıl kaynağına gitmek gerek.
Türkiye’nin doğusunda, İran sınırında yer alan Van, çoğunluğu Kürtlerden oluşan bir milyonu aşkın nüfusa sahip. Baharın son demlerinde, gündüzleri kuru sıcak hava, akşamları yerini serinliğe bırakır. Ufuktaki yeşil dağlara, düzlüklerde kır çiçekleri eşlik eder.
Türkiye’nin en büyük gölü de buradadır. Van Gölü’ndeki Akdamar (Aghtamar) adasında, 10. yüzyıldan kalma bir Ermeni kilisesinin yanı sıra, bu kalıntılar arasında dolaşan tavşanları da görürsünüz.
Ünlü kahvaltısını yerinde denemek için geçen Haziran Van’a gittim. Kahvaltı bu kentle öyle bütünleşmiş ki ana caddeye paralel sokaklardan biri halk arasında ‘Kahvaltıcılar Sokağı’ olarak biliniyor.
2014’te Van’da düzenlenen bir kahvaltıya 50 bini aşkın kişi katılarak dünyanın en fazla katılımlı kahvaltısı alanında Guinness Dünya Rekoru kırıldı.
Fakat benim şehri ziyaretim Ramazan ayına denk gelmişti. Yine de bazı restoranların açık olabileceğini varsaymıştım. Yanılmışım. Ama sahur hazırlığı için akşamüstü açılan restoranlar vardı.
Kahvaltıcılar Sokağı’nın kaldırım taşları yenilendiği için sokaktaki masalar kaldırılmıştı. Kahvaltı servisi yapan tek restoran ise Sütçü Selim’di. Restoranın camları gazete kâğıtlarıyla kaplıydı. Oruç tutmayanlar rahat yemek yesin diye.
Tek kişi için ideal sayılan dokuz çeşitten oluşan kahvaltı tabakları dizildi önüme. Dört kişilik bir kahvaltı için ise 30 çeşidi barındıran tam menü sipariş edilebiliyor.
Van’a özgü lezzetleri tatmak istediğim için reçel, marmelat, patates kızartması ve fındık ezmesini istemedim.
Van cacığı, salatalığın yanı sıra ufak doğranmış sivri biber, yeşil soğan, maydanoz ve dereotu süzme yoğurda karıştırılarak yapılıyor ve yanında tereyağı ile servis ediliyor.
Ünlü otlu peynir ise taze ve oldukça lezzetli. Bu peynir, bir tür yabani sarımsak olan sirmo otunun yapım sürecinde peynire katılmasıyla elde ediliyor.
Tereyağı, un ve yumurtadan oluşan murtuğanın yanı sıra üzerine yumurta kırılmış kavurma da kahvaltıya ayrı lezzetler katıyor.
Van kahvaltısının neden bu kadar ünlü olduğunu sorduğumda, restoran sahibi Selim’in kardeşi Kadir İnal, “Tüm malzemeler doğal ve bu bölgeye ait” diyor. Otlu peynirde kullanılan sirmo yakındaki dağlardan toplanıyor, tereyağı ise Özalp ilçesinden geliyormuş.
Belki ertesi sabah kahvaltı yapacak bir yer bulmayı umuyordum. Ama iftardan önce mümkün olmadı. O saatlerde aç bir halde Bak Hele Bak adlı restorana girdim. Sahibi Yusuf Konak burayı 1975’ten beri işletiyor ve Van kahvaltısını layıkıyla temsil etmeye çalışıyor.
“Kadir Gecesi sahurda 1000 kişiye ücretsiz kahvaltı verdik” diyor. Ayrıca Akdamar adasındaki kiliseyi ziyarete gelen Ermeni misafirlere de kahvaltı servisi yapıyorlarmış.
“Kültürün partisi, dini olmaz. Her kültürde farklı insanlar vardır ve hepsi eşittir. İşte bu yüzden burası kahvaltı kültürünün evidir” diyor Konak.
Daha sonra şehir merkezine indiğimde burası iftar sonrası bir pazara dönüşmüştü. Kimi ciğer, kimi tavuk şiş kızartıyor, kimi mısır, kimi semaverde çay satıyordu. İşportacılar kaldırımlara serdikleri sahte marka giysileri satmaya çalışıyordu. Herkes sokaklara dökülmüştü sanki.
Kentteki son gecemi yine Van kahvaltısıyla geçirdim. 15 TL ile Yeni İmsak Kahvaltı Salonu yemek yediğim restoranlar içinde en ucuzuydu.
İstanbul’a döndüğümde orada da arkadaşlarımla dört kişilik bir kahvaltı masası donatmam uzun sürmeyecektir. Ama eminim o Van’daki kahvaltının yerini tutmaz. Çünkü burada bölgeye ait en iyi ve en taze ürünler kullanılıyor. İstanbul’da bu tadı bulmak mümkün olmayacak. İşte bu yüzden, bir kahvaltısına da olsa buralara gelmeye değer.