“Ne olacak bu İngiltere’nin hali?” sorusu herkesin aklında. Ülke, 2016 yılından beri yokuş aşağı yuvarlanıyor. Yuvarlandıkça durum kötüleşiyor. Başbakan Theresa May ile Avrupa Birliği arasında anlaşmaya varılması sonrasında siyasi kaos, kriz oluştu. Kimse önünü göremiyor. Kısa vadeli siyasi hesaplar yapılıyor ama ülkenin uzun vadeli çıkarları unutulmuş gibi. Muhafazakar Parti’de Brexitçilerin kazan kaldırması ile oluşan durum nereye varacak? Başbakan May’in AB ile vardığı anlaşmayı parlamentodan geçirmesi çok çok zor. Brexitçiler partide lider değişikliği için uğraşıyorlar. Başbakan May parlamentoda yenilgiye uğrarsa siyasi geleceği ne olacak? İşçi Partisi tüm hesaplarını erken seçim üzerine kuruyor. Anketlerde öne geçmiş olması iktidara gelme beklentisini güçlendiriyor. Peki erken seçim olur mu? Muhafazakar Parti içindeki gelişmelere bağlı. İç kavgalar nedeniyle iktidarı İşçi Partisi’ne verecek noktaya gelirler mi? İşçi Partisi iktidara gelirse durum değişir mi? Jeremy Corbyn pek umut vaad etmiyor. “Brexit’i engelleyemeyiz” diyor. İkinci referandum konusunda ipe un seriyor. Aslında ideolojik takıntıları nedeniyle o da Brexit taraftarı gibi. Ülkenin elitleri, iş dünyası, bürokratları sanki paralize olmuş durumda. Yanlış yönde gittiklerini görüyorlar ama bu gidişatı durduracak bir şey yapamıyorlar. “Hatanın neresinden dönülse kardır” derler. İngiltere hatada ısrar ediyor. Ettikçe sorunları artıyor.
Eski Başbakan David Cameron referandum kararı almasaydı ülke bu hellere düşmeyecekti. Çapsız liderlerin yönettiği ülkelerin başına işte böyle şeyler gelir. Brexit hareketinin liderleri daha çapsız. Yalanlarla, demagoji ile, korkutmalarla referandumda istedikleri sonucu aldılar. Şimdi herkes bu kişilerin referandum öncesinde söylediklerinin gerçeklerle ilişkisi olmadığını biliyor. Buna rağmen hatada ısrar ediliyor. Bunu anlamak çok zor. Çözüm ikinci bir referanduma giderek kararı halka bırakmaktır. Bakalım halk ne karar verecek? İkinci referandumdan niçin korkuluyor? 2016’dan beri ülkenin karşılaştığı sorunlar yetmedi mi? Ülke enerjisini boşa harcıyor. Halbuki yapılması gereken o kadar iş var. Bu dönemde İşçi Partisi’nin güçlü, pragmatik bir liderliğe sahip olmaması tabloyu daha da karartıyor. İşçi Partisi’nin güçlü bir liderliği olsaydı durum farklı olabilirdi. Geride kalmış rüyalarla zaman kaybetmezdi.
Başbakan Theresa May AB ile varılan anlaşmayı sonuna kadar savunacağını söylüyor ama durumu çok kırılgan. İlk turunu kazanmış olsa da partisi içindeki kavga ona fazla manevra alanı bırakmıyor. Koalisyon ortağı DUP de sorunlar yaratıyor, tehditlerde bulunuyor. May, Brexitçileri tam olarak karşısına almamaya çalışıyor. Ama onları tatmin etmesi mümkün değil. Onlar sadece “Hard Brexit” ile tatmin olurlar çünkü dogmatiktirler. May’in uzlaşı üretmesi zor. Muhafazakarlar seçimlere onun liderliğinde gitmek isteyecek mi? Örneğin Jacob Rees-Mogg, “seçimlere Theresa May ile gitmeyelim, yeni bir lider seçelim” diye kampanya yürütüyor. Bu kampanya başarılı olur mu? Dedik ya ortalık toz duman. Geleceği görmek zor. İngiltere’nin sancıları devam edecek gibi. Anlaşma parlamentoda reddedilirse farklı senaryolar ortaya çıkacak. Bir senaryo İngiltere’nin AB’den ayrılması süresinin uzatılmasıdır. Başbakan May bunu birkaç kez telaffuz etmişti. AB buna karşı çıkmaz. Diğer senaryo erken seçim olabilir.
Brexit’in İngiltere’ye vereceği zararları en iyi iş dünyası biliyor. Ayrılma tarihi olan Mart ayını beklemeden bu zararlar başlamış durumda. İngiltere Endüstrisi Konfederasyonu Başkanı Carolyn Fairbairn, yatırımların azalmakta olduğu uyarısında bulundu. Büyük araba üreticisi firmalar yeni modellere yatırımlarını yarı yarıya azalttılar. Yabancıların İngiltere merkezli iş kurmasında yüzde 31 oranında düşüş oldu. Bankalar, sigortalar, ilaç firmaları yatırımlarını başka ülkelere kaydırıyorlar. Yabancı yatırımcılar paralarını başka ülkelere kaydıracaklar. Bu durum ister istemez istihdam olanaklarını azaltacak. İngiltere’nin dünyadaki imajı eskisi gibi değil. İmaj kaybı var. Bıçağa yumruk vurma gibi bir durum.
Bu satırlar yazıldığı sırada Başbakan May Brüksel’de AB yetkilileri ile önemli temaslarda bulunuyordu. May, Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ile görüştü. 25 Kasım’da AB üyesi 27 ülkenin liderlerinin Brexit konusunda son sözü söylemeleri bekleniyor. Varılan anlaşmanın Aralık ayı başlarında İngiltere parlamentosunda görüşülmesi bekleniyor. Dananın kuyruğu o zaman kopacak. Daha sonra anlaşma Avrupa Parlamentosu’nda ele alınacak. İngiltere için çok zor ve sancılı süreç devam edecek. Biz de “Ne olacak bu İngiltere’nin hali?” diye sormaya devam edeceğiz.