Yunanistan’da, İsveç’te, Kaliforniya’da ve başka yerlerde çıkan yangınlar, kavurucu, aşırı sıcaklar iklim değişikliği konusunda biz insanlara güçlü uyarılardır. Gerekli önlemleri almazsak durum daha da kötüleşecek. İnsanlık olarak kendi yarattığımız iklim değişikliği fenomeninin kurbanları olacağız. Geçen yıl sera gazı emisyonları yüzde 1.4 oranında arttı. Paris İklim Anlaşması ile verilen sözler tutulmuyor. Kısacası küresel ısınmayı 2 derece ile sınırlandırma hedefine ulaşamayacağız gibi. Bilimsel araştırmalar bu yıl Avrupa ve diğer bazı bölgelerde görülen aşırı sıcaklar gibi ekstrem koşulların daha sık yaşanacağını gösteriyor. Foreign Affairs dergisi sitesinde yer alan “Climate Extremes and Global Health” başlıklı yazıda iklim değişikliğinin insanların sağlığı açısından da ciddi sonuçlar doğuracağı belirtiliyor. Küresel ısınma ile mücadelede insanlığın en önemli silahı Paris İklim Anlaşması’dır. ABD gibi büyük ve önemli bir ülkenin bu anlaşmadan çekilmiş olması büyük olumsuzluktur. Donald Trump’ın tavrından bağımsız olarak anlaşmayı kabul eden tüm ülkelerin taahütlerini yerine getirmeleri gerekir. Aksi takdirde hepimizi çok zor koşullar bekliyor.
Foreign Affairs’daki makalede aktarılan bazı verilere bakalım. Sera gazı emisyonlarının yüzde 50’si çoğunlukla gelişmiş, zengin ülkelerin nüfusu olan 1 milyar insandan kaynaklanıyor. Dünyanın toplam nüfusu 7.6 milyar civarında. Küresel ısınmadan ağırlıklı olarak sorumlu olan ülkeler kalkınmış, zengin ülkeler. Atmosferdeki karbondioksit oranı her yıl milyonda üç parçacık (ppm) oranında artıyor. Dünya Meteoroloji Örgütü, atmosfer içindeki karbondioksit oranın 2016’da rekor seviyeye çıktığını açıkladı. 1990’lı yıllardaki tartışmalarda milyonda 350, en çok 400 parçacık düzeyine ulaşmanın kırmızı çizgi olacağı belirtiliyordu. Şimdi milyonda 410 parçacık düzeyindeyiz ve bu oran hızla artmaya devam ediyor. Atmosferdeki sera gazlarının oranı arttıkça sıcaklıklar da artıyor. 2007 ile 2017 dönemi en sıcak dönem olarak kaydedildi. Bu yıl da çok sıcak. 2003 yılında Fransa’da yaşanan aşırı sıcaklarda 10 bin kişi hayatını kaybetmişti. 2010’da Rusya’da yaşanan aşırı sıcaklarda 15 insan ölmüştü. Bu tür olaylar artarak devam edecek. Ayrıca sadece karalar değil denizler de ısınıyor. Isı artışını 2 derece ile sınırlandırma hedefi gerçekçiliğini kaybediyor. 4 derecelik ısı artışına doğru ilerliyoruz. Gelecek yüzyılda bu artışın 6 dereceye ulaşabileceği hesaplanıyor. Bunun sonucunda insan refahını olumsuz yönde etkileyecek ekstrem doğa olaylarının sayısı ve gücü giderek artacak. Foreign Affairs makalesine göre 2050 sonrasında dünyamızın yüzde 44’ü kuraklık yaşayacak. 1.4 milyar insan kuraklıktan etkilenecek. Kıbrıs’ın bulunduğu bölge aşırı kuraklık yaşayacak bölgeler arasında. Kuraklıklar tarımı, gıda üretimini olumsuz yönde etkileyecek. Dünyanın kimi bölgelerinde ise aşırı yağışlar, su baskınları, seller ciddi felaketlere yol açacak.
Bilimsel veriler bize tehlikenin büyüklüğünü gösteriyor. Donald Trump gibiler ise küresel ısınma fenomenini ve insanların bundaki rolünü reddetmeye devam ediyorlar. Konunun insan sağlığı üzerindeki etkileri de önemli. Bilim insanları küresel ısınma ile sağlık arasında bağlantı olduğunu vurguluyorlar. Küresel ısınmaya katkıda bulunan partiküller insan sağlığına da zarar veriyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre her yıl 7 milyon insan bu nedenlerden hayatını kaybediyor. Hemen, vakit kaybetmeden önlemler almazsak durumumuz kötüleşecek. Kısacası insanlık olarak geleceğimiz tehlike altında. Akıllı varlıklar olarak bunu önleyecek önlemleri çok geç olmadan almamız lazım. Sera gazı emisyonlarını ciddi oranda azaltmamız, hızla yenilenebilir enerjilere geçmemiz lazım. Sera gazı emisyonlarının tümünü durdursak bile atmosferde birikmiş olan gazlar sorun olmaya devam edecek. Halen atmosferde bir trilyon ton karbondiksit birikmiş durumda. Bu konuda yeni teknolojilere ihtiyacımız var.
Yunanistan’daki korkunç yangın felaketine bakarak bu tür felaketlerin daha sık yaşanacağını anlamamız ve gerekli önlemleri almamız lazım. Tüm ülkeler aşırı iklim fenomenlerine karşı hazırlık yapmak durumunda. Bu konuda kısa, orta ve uzun vadede yapılabilecekleri bilmemiz ve çalışmalara başlamamız lazım. Kaybedecek vaktimiz yok. Küresel ısınma global bir sorun ve global önlemler ve çözümler, ülkeler arasında işbirliği gerektiriyor. Dünya, üzerinde seyahat ettiğimiz gemi. Gemi batarsa hepimiz boğulacağız. Küresel ısınma ile mücadelede siyasi görüşü, dili, dini, inancı, kimliği ne olursa olsun herkese görevler düşüyor. El ele vermezsek geleceğimiz ciddi tehlike altında olacak.