Bugün Avrupa’nın en önemli ülkesi Almanya’da parlamento seçimleri yapılıyor. Bu yıl diğer bazı Avrupa ülkelerinde yapılan seçimlerden farklı olarak Almanya seçimleri sessizlik içinde gerçekleşiyor. Bu konuda fazla tartışma yaşanmadı. “Sıkıcı” diye nitelenebilecek seçimlerden söz ediyoruz. Seçim kampanyası ilginç veya heyecanlı değildi. Sonuç üç aşağı beş yukarı biliniyor. Bayan Angela Merkel dördüncü kez Başbakan olacak. Sadece koalisyon ortağının kim olacağı belli değil. Küresel finans krizi, Euro bölgesi krizi, göçmen krizi, Brexit, Donald Trump onu yıpratamamış. Almanya seçimlerinin “sıkıcı” olmasının nedeni ülke ekonomisinin çok iyi durumda olması. Almanya Avrupa’da istikrarın kalesi. Diğer Avrupa ülkelerinden farklı olarak siyasi kutuplaşma yaşanmayan bir ülke. Seçmenlerin yüzde 80’i kendini merkezde görüyor. Merkel’in esas rakibi olan Sosyal Demokrat Parti beklenen performansı gösteremedi. Merkel’in koalisyon ortağı oldukları için hükümeti eleştirmeleri zordu. Seçmenler sınanmış Merkel’i değiştirmek için bir neden görmüyorlar. İşte Alman seçmenler bu ortamda sandık başına gidiyorlar.
Almanların bugün yeniden Başbakan seçeceği Angela Merkel sürpriz yapan bir politikacı değil. Büyük sözler söylemek yerine adım adım hedefe ulaşmayı tercih eder. Yine de siyasi yaşamında bazı sürprizler yaptı. Japonya’da 2011’de yaşanan Fukuşima felaketinden sonra “energiewende” yani Almanya’da nükleer enerjiye son verme kararı aldı. Ülkedeki son nükleer santral 2022’de kapatılacak. Bu çok cesur ve akıllıca bir karardı. Yeşiller Partisi’nin en önemli argümanını, silahını elinden aldı ve “çevreci Başbakan” oldu. 2015’te ikinci önemli sürprizi yaparak Almanya’nın kapılarını yüzbinlerce mülteciye açtı. Bu çok riskli bir karardı. Nitekim ülke içinde epey tepki toplamıştı. Ancak mülteci krizi yavaş yavaş azaldı. Merkel’in Türkiye ile imzaladığı göçmen anlaşması buna yardımcı oldu. Merkel’in Türkiye ile ilişkileri çelişkiliydi. İşbirliği de, gerginlik, karşılıklı sert açıklamalar da yaşandı. Sonuçta Merkel mülteci krizinden çok büyük zarar görmedi. Mülteci dostu bir Başbakan imajına sahip oldu. Seçimler yaklaşırken seçmenler Merkel’e desteği artırdı. Anketler Sosyal Demokrat Parti’nin çok önünde olduğunu gösteriyor. Son anketlerde Merkel’in partisi yüzde 36, Sosyal Demokrat Parti yüzde 22’de görünüyordu.
Tabii mülteciler konusu tamamen ortadan kalkmış değil. Mülteciler ve yabancılar konusunu işleyen “Almanya için Alternatif” hareketinin bugünkü seçimlerde ilk kez parlamentoya girmesi bekleniyor. Almanya’da parlamentoya girmek için baraj yüzde 5. Anketler mülteci ve yabancı aleyhtarlığı üzerinden siyaset yapan Alternatif hareketinin parlamentoya gireceğini gösteriyor. Dolayısıyla yeni parlamentoda devamlı olarak mülteci konusunu tartışmak isteyecek bir parti olacak. Diğer Avrupa ülkelerinden farklı olarak Almanya’da popülizm ve aşırı sağ çok güçlü değil ama var olanları küçümsememek lazım. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ilk kez aşırı sağ bir partinin parlamentoya girecek olması alarm zillerini çalmalıdır.
ABD’de Donald Trump’ın seçimleri kazanması ile Avrupa ile ilişkiler gerilmeye başladı. İşte bu noktada Avrupa’nın liderliğini ve sözcülüğünü Angela Merkel üstlendi. Münih’te yaptığı bir konuşmada, “Bir başkasına gözü kapalı güvenebileceğimiz zamanlar, bir anlamda geride kaldı” “Biz Avrupalıların kaderimizi kendi ellerimize alma zamanı geldi” dedi. Bu sözler Batı dünyası içindeki önemli çatlağı yansıtıyordu. Bayan Merkel Paris İklim Anlaşması konusunda da Donald Trump’a açıkça karşı çıkarak Çin gibi ülkelerle dirsek temasına girdi. Tüm bu gelişmelerden dolayı Merkel dünya çapında bir lider statüsüne kavuştu. Liberal Batı dünyasının liderliğini yapması gerektiğini söyleyenler var. Şöyle veya böyle Merkel liderliğinde Almanya’nın uluslararası ilişkiledeki rolü arttı. Bunu herkes kabul ediyor.
Almanya sandık başına giderken heyecan yok. Yine de sonuçları ve kurulucak koalisyon hükümetinin hangi partilerden oluşacağını yakından izlemekte yarar var.