Sahte ve kaynağı belirsiz elmaslar zaman zaman sektöre güvensizliği artırıyor. Pırlanta satışları da bu nedenle düşüyor. Lazerle oyma ya da zincir palangası gibi yeni teknolojiler, gittikçe daha da şüpheci alıcıları, pırlantaların sahte olmadığına ikna etmeye yeter mi?
ABD’nin Carlsbad şehrindeki bir laboratuvara, “şüpheli bir elmas” ulaştı.
Kuyumcuların “kemer” diye adlandırdığı en dış katmanında çok küçük bir işaret vardı: Hakiki elmaslara verilen güvenlik kodu, 2015’te bu taşa da işlenmişti.
Ancak yazı tipi, Amerika Değerli Taş Enstitüsü’nün (GIA) kullandığı yazı tipinden farklıydı.
Orijinal elmaslar doğal olur ancak bu elmas bir laboratuvarda üretilmişti.
Carlsbad Laboratuvarı’ndan Christopher Breeding ve Troy Ardon, “Buradaki kadar açık yapılan sahteciliğe çok az rastladıklarını” söylüyor.
Carlsbad, GIA’nın da genel merkezinin bulunduğu şehir. GIA, kâr amaçlı çalışmayan, elmasların kalite kontrolünü yaparak gerçek olduğuna dair sertifika veriyor. Her bir elmasa bir numara veriyor, bu numaralar lazerle elmasa işleniyor.
Bu noktada güven sorunu ortaya çıkabiliyor.
Oxford Üniversitesi tarafından kurulan, “güvenlik ve özgünlük için lazerle işaretleme” üzerine çalışan Opsydia’nın en üst düzey yöneticisi Andrew Rimmer, “Bu işaretin silinmesi çok kolay” diyor.
Rimmer, bunun yerine elmasın dış yüzeyinin altına güvenlik kodu işleyebilecek lazerler üzerine çalışıyor. Elmasın içine işlenen kodlar, sonsuza kadar kalıcı olabiliyor.
Elmas piyasasında çok büyük paralar var. Boston danışmanlık şirketi Bain&Company’ye göre her yıl 133 karat, yani yaklaşık 27 ton, 15 milyar dolar değerinde işlenmemiş elmas çıkarılıyor.
Bunun neredeyse yarısı Afrika’dan geliyor. Kıtadaki Güney Afrika ve Botsvana gibi bazı ülkelerde, madencilik sert kurallara bağlı.
Ancak Zimbabve’de, eski devlet başkanı Mugabe’nın zamanında elmas ithalatı, baskıcı gizli polise gelir sağlamak için kullanıldı.
Geçen yıl da, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde elmas satışından elde ettiği gelirle savaşmayı sürdüren milislerle Kremlin’in bağlantılarını araştıran üç Rus gazeteci öldürüldü.
Hakiki elmasların çıkarılmasındaki düzensizliklerin yanı sıra, yapay elmaslar da sektörün sorunlarından biri. Çin’in büyük internet satış merkezi Alibaba’nın internet sitesinde, yapay elmaslar “gerçek elmas” olduğunu iddia eden belgelerle birlikte satışa sunuldu.
Piyasadaki bu tip satışlar sonrasında güven azaldı ve 2019’da elmas satışı ciddi oranda düştü.
Yeniden güven kazanıp satışları artırmak için elmas işindeki bazı firmalar, “zincir palangası” yöntemini kullanmaya başladı. Kötü kullanıma dayanıklı ve elmasın çeşitli yerlerine işlenen işaretlerle elmasa, madenden çıkarıldığı andan kuyumcuya varana kadar tüm tarihçesi işleniyor.
Örneğin Avustralya’daki Everledger ve De Beers firmasının kurduğu Tracr, elmasların gerçekliğini kanıtlamak için bu yöntemi kullanıyor. Rus elmas madenciliğinin devlerinden Alrosa da geçen sonbaharda Tracr platformuna katılacağını ilan etti.
Alrosa’dan Eugeniya Kozenko, bu katılım sayesinde “müşterilere pırlantanın maddeden çıkarılıp işlendiği noktaya kadar tüm tarihini açıklayabileceklerini” söylüyor.
Elmasın tarihini taşa işleyen ve doğruluğunu kanıtlama hizmetini veren Tracr platformunun en üst düzey yöneticisi Jim Duffy, “Bu yolda başka birçok uygulama geliştirebiliriz” diyor.
Duffy’ye göre bu uygulamayı geliştirirken en zor kısım, elmasın her bir noktası tarayacak olan robotları üretmek oldu. Makinelerin elmasları otomatik olarak tanıması geliştirilen algoritmalar da zor kısımlardan biriydi.
Tracr’ın ortaklarıyla ilişkilerini yürüten uzmanlardan Michillay Brown, De Beers’in geliştirdiği GemFair programının da küçük ölçekli Afrikalı madencilerin çıkardığı elmasları kaydettiği bilgisini veriyor.
Bu program, Batı Afrika’daki Sierra Leone’de çalışan küçük ölçekli elmas zanaatkârlarıyla birlikte başladı. Sierra Leoneli madenciler böylece her çıkardıkları elmasın yerini saptayan GPS verilerini kaydedip, bunu elmasların konulduğu, olumsuz koşullara dayanıklı keselerin üzerindeki QR kodlarına işledi.
Kanadalı madencilik şirketi Lucara Diamond da, geçen yıl Clara isimli zincir palangası hizmeti veren bir sistemi satın aldı.
Lucara Diamond’ın teknik işlerden sorumlu müdür yardımcısı John Armstrong, “Böylece aldıkları elmasların üzerine, madenden çıkarılır çıkarılmaz bilgiler işlenmeye başlıyor” diyerek sistemden nasıl faydalandıklarını anlattı.
Rimmer’a göre “Elmasın kaynağıyla ilgili tüm bilgileri zincir palangasına yüklemek, detaylı bilgileri saklamanın en güvenilir yolu.” Ancak bu bilgilerin yazıldığı elmasın, gerçekten o elmas olduğunun da kanıtlanması gerekiyor.
Bunun cevabını vermek zor. Çünkü elmasın yapısı gereği dışarıdan gelen ışık büyük oranda kırılıyor.
Yani lazeri nereye tutarsanız tutun, içeride kırılarak başka yönlere dağılabiliyor. Bu da kodun düzgün şekilde işlenememesine yol açıyor.
Oxford Üniversitesi mühendisleri, teleskoplarda en net nasıl görüntü alınabileceği ve atmosferdeki dalgalanmaların nasıl en aza indirilebileceğiyle ilgili bir çalışma yaptı.
Bu çalışmanın sonuçları, tesadüf eseri, çok küçük objelere işlenen lazer ışınlarının başarı oranıyla ilgili yanıtlar da verdi.
Bir milimetrenin binde biri kadar bir noktayı işaretleme işlemi ancak elmasın yüzeyinin 0,15 milimetre derinine, bir saniyenin trilyonda biri hızda yapılabiliyor. Lazer ışınının taşı yakmasına engel olmak için bu hızda işlemi gerçekleştirmek şart.
Bu boyuttaki işaretler, kuyumcuların büyüteçleriyle göremeyeceği kadar küçük oluyor. Ancak güçlü bir mikroskopla görülebiliyor.
Çok küçük oldukları için, mücevhere işlendiğinde üzeri kapanan elmas kemerinin dışında olması da gerekmiyor. En dış yüzeye yakın yerde ya da tepe noktasında da olabilir, böylece gerektiği zaman mikroskopla bakılabilir.
Opsydia, bu işlem için ürettiği ilk makineleri De Beers şirketine sattı.
Ancak elmasların içine yazı yazabilmeye başladığınız an, elektrik devresi de yazabilirsiniz. Rimmer’a göre bu da “elması bilim enstrümanı olmaya ve en nihayetinde kuantum hesaplarının yapılabildiği bir noktaya götürebilir.”
Pırlantanın gerçekliği ve kaynağının doğruluğuna güvenilmesi, satışların artırılması için kritik önemde.
New York’taki Rare Carat adlı pırlanta mücevher şirketinin kurucusu Ajay Anand, küçük ya da büyük ölçekli satıcıların, dükkanlarındaki pırlantalarla ilgili tüm bilgileri bir araya getiren bir platform oluşturdu.
Anand’a göre, her bir pırlanta için 30 ya da 40 değişken var:
“Bu platform sayesinde, muhtemelen var olan en büyük veri grubunu oluşturduk. Algoritmalarımız, bir pırlantanın değerini neredeyse yüzde yüz doğru şekilde tahmin etmeye yarıyor.”
Bu platform, müşterilere, satın almak istedikleri pırlantanın satış fiyatına değip değmeyeceğiyle ilgili bilgi veriyor. Böylece müşterilerin güvenilir bilgilerle değerlendirme yapmasını sağlıyor.
Anand, “Böylece daha düşük bir parayla, müşteri çekmeye çalışan birçok küçük ölçekli internet satıcısını ve perakendeciyi de güçlendirmiş olduk” diyor.
Elmas ve pırlanta sektörü çalışanları, tüm bu yeni işaretleme, takip ve satın alma sistemleriyle birlikte, elmasın asla ihtişamını kaybetmemesi için çalışıyor.