İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Adnan Oktar ve grubuna yönelik yürütülen soruşturma sonrası hazırlanan iddianameyi onayladı ve İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Mahkeme, iddianameyi kabul ederse şüpheliler önümüzdeki günlerde hakim karşısına çıkacak.
Demirören Haber Ajansı’nın (DHA) haberine göre İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu’nca tamamlanan iddianamede, Adnan Oktar liderliğindeki “silahlı suç örgütünün” toplam 13 yöneticisinin olduğu belirtiliyor. Bu yöneticilerden birinin firari olması nedeniyle hakkında yakalama emri düzenlenerek dosyasının ayrıldığı kaydedildiyor.
DHA, iddianamede toplam 226 şüphelinin yer aldığını; şüphelilerin “Siyasal veya askeri casusluk suçuna teşebbüs”, “Cinsel saldırı”, “Tehdit”, “Şantaj” dahil toplam 24 ayrı suçtan cezalandırılmalarının istendiğini aktardı.
Bu şüphelilerden 171’i tutuklu, 52’si adli kontrol tedbiri altında bulunuyor. Şüphelilerden 25’inin ise etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediği açıklandı. Dosyada toplam 125 mağdur-müştekinin ifadesi alınırken, 23 tanığın da ifadesine başvuruldu.
Adnan Oktar, mali suçlar şubesine bağlı polisler tarafından geçen yıl Temmuz ayında önce gözaltına alınmış sonra da tutuklanmıştı.
Kendisine ve “müritlerine” 24 ayrı suçlama yöneltilen Oktar, son 25 yılda ismi farklı soruşturmalar, suçlamalar ve açıklamalarla gündeme gelmiş bir kişi.
Son yıllarda ise özellikle “kedicikler” olarak bilinen ve yapılanması içinde “kadın bacılar” olarak anılan kişilerle yaptığı televizyon programlarıyla öne çıkıyordu.
Yaptığı konuşmalarda “İslami yaratılış” adını verdiği teoriyi savunan ve Darwin’in evrim teorisini çürüttüğünü öne süren Oktar hakkında 1999 yılında da bugünkü gibi örgüt suçlamasıyla dava açılmıştı.
Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılandığı o dava kapsamında verdiği ifadeler, yapılanmasının ilk yıllarına ilişkin de ışık tutuyor.
1956 yılında Ankara’da doğan Oktar, 1979 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisini girdikten sonra kendi ifadesine göre “Adnan Hoca Grubu” isimli yapılanmasını da burada oluşturmaya başladı:
“1979-80 yıllarında Adnan Hoca Grubu olarak bilinen örgütlenmeyi tek başıma oluşturmaya başladım. O dönemde Yasin Gürlek ve 2-3 kişi daha benim yanımda idi. Daha sonra Akademi öğrencileri arasından 20-25 kişilik bir grup oluşturdum. Gürlek halen benim müridimdir ancak örgüt içinde bir görevi yoktur.”
Adnan Oktar, “Harun Yahya” isimli internet sitesinde Mimar Sinan yıllarına ilişkin şunları anlatıyor:
“Güzel Sanatlar Akademisi, Fındıklı. Orayı gözüme kestirdim, orası çok iyiydi. Hem Marksistlerin çok yoğun olduğu bir yer, yani tamamen onların hakimiyetindeydi, hem de sanatın kalesi. Üstad Said-i Nursi Hazretleri de, sanat, marifet ve ittifakla karşı mücadele vereceğiz diyor, ateizme karşı. Ben tam yerine gidiyorum o zaman dedim.
“Üçüncü olarak kazandım. Okul benim için çok uygundu. Atölye çalışması vardı, devam mecburiyeti yani o kadar kontrollü değildi. Sabahtan akşama kadardı okul. Açıktı atölye de, yani inanılmaz kolay faaliyet yaptım Allah’a şükür. Darwinizm ile ilgili kitaplar dağıttım. Tebliğ yaptım, anlattım. Okul iyice doyduktan sonra, yani kanaatim geldikten sonra, ben dedim, şimdi Felsefe bölümüne geçeyim İstanbul Üniversitesi’nin. Üniversite imtihanlarına girdim. Orası da yine ilk tercihimdi, orayı da kazandım. Orada da faaliyetlerime başladım, devam ettim. Ama baktım ki, fert fert anlatmaktansa kitap olarak anlatmak daha etkili olacak, daha geniş kitlelere yönelecek. O zaman kitap yazmaya karar verdim.”
1987’de Harun Yahya takma adıyla “Yahudilik – Masonluk” isimli bir kitap yazan Oktar kendi ifadelerine göre bu kitap yüzünden tutuklandı ve 9 ay cezaevinde kaldı.
Cezaevi sonrasında ise “şizofreni” teşhisi ile Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde 10 ay kalan Oktar, Adli Tıp Kurumu’nun teşhisi “İdealist Pasoniye” (liderlik hezayanına sahip) çevirmesiyle tahliye oldu.
Oktar yine “Harun Yahya” isimli internet sitesinde, akıl hastanesi sürecine ilişkin de şunları anlatıyor:
“Abdülhamit devrinden kalma eski bir binada 300 tane cinayet işlemiş akıl hastasıyla beraber, bahçeye çıkamayacak, telefon edemeyecek şekilde orada tutuldum, ki o zaman cinayet işlemiş akıl hastaları bile dışarıda geziyordu, ama bana bu yasaktı, hatta hemşirelerle, doktorlarla görüşmem de yasaktı benim, yani öyle bir durum vardı.”
1991 yılında, 35 yaşındayken Bilim Araştırma Vakfı’nı kuran Adnan Oktar’ın yapılanması bu yıllarda büyümeye ve yapılanmasındaki kişiler de “Adnan Hocacılar” olarak anılmaya başlandı.
1999 yılında bir kez daha tutuklanan Adnan Oktar hakkında o dönemde başlatılan DGM yargılaması iki yıl sürdü.
Bu dönemde ismi en az Adnan Oktar kadar dile getirilen iki kişi, Oktar Babuna ve Adnan Oktar hakkındaki iddiaları ile manken Ebru Şimşek’ti.
Şimşek’in şantaj iddiaları 26 Kasım 1999 tarihli Hürriyet gazetesinde yer almıştı:
”Beni rezil edeceklerini söylüyorlardı. Bu yüzden bazı müritlerle ilişki kurmak zorunda kaldım. Adnan Oktar’la tanıştırıldım ve onunla da ilişki kurmam istendi. Soyununca fıtığını gördüm. Çok fena oldum ve kaçtım”
Bugün yapılan operasyonda gözaltına alınan Oktar Babuna’nın adı, DGM yargılaması döneminde de sıkça dile getirilmişti.
Beyin cerrahı olan Babuna’nın kendisi gibi doktor olan babası Cevat Babuna’nın, oğlunu yapılanma içinden “kurtarmak” için verdiği mücadele de bu yıllarda medyada yer almıştı.
Adnan Oktar yapılanması, 90’lı yıllardan itibaren ünlü ailelerin çocuklarının gruba katılması ile de dikkat çekti.
DGM yargılaması sırasında, “mürit” olarak tanımlanan bazı kişilerin ailelerinden meşru olmayan yollarla gelir elde edildiği iddiaları da dile getirildi.
Adnan Hoca, 2011 yılında kurduğu A9 televizyonunda “erkek kardeşler” ve “kadın bacılar” ile yaptığı müzikli programlarla daha fazla kamuoyu önüne gelmeye başladı.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu da gündemine aldığı bu yayınlarla ilgili “Reyting kaygısıyla genç kızların cinsel meta olarak kullanılmaktan kaçınılmadığı, toplumun ahlaki değerlerini yozlaştıran bu tutumun ve aşırı dekolte giyim tarzının Adnan Oktar tarafından normalleştirilmeye çalışıldığı” ifadelerinin yer aldığı bir rapor yayınladı.
Dini içerikli konuşmalarında Said-i Nursi’ye sık sık atıflar yapan Adnan Oktar’a Nur cemaatinin geneli mesafeli yaklaşıyor.
Refah Partisi döneminde Necmettin Erbakan ile yakınlaşan Oktar, son dönemde kendisine ait yayın organlarında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da destekleyen mesajlar paylaşıyordu.
63 yaşındaki Adnan Oktar, operasyon sonrası sağlık kontrolünden geçirilmek üzere getirildiği hastanede, gözaltı için “İngiliz derin devletinin oyunu” cümlesini kullandı.
Oktar, 2017 yılı Mart ayında yayınlanan “İngiliz Derin Devletinin İçyüzü” isimli kitapta bu değerlendirmesinin nedenleri hakkında ipuçları veriyor.
Harun Yahya mahlasıyla kaleme alınan kitabın ön sözünde şu ifadeler yer alıyor:
“Dünyanın son 200 yıllık tarihi yakından incelendiğinde, dünya çapında gerçekleşen radikal değişimlerin; kurulan veya yıkılan devletlerin; milyonlarca cana mal olan savaşların; komünizm, vahşi kapitalizm, anarşizm, Darwinizm gibi belaların; ahlaki çöküntü ve dejenerasyonların arka planında bir “üst aklın” olduğu hemen fark edilmektedir. Ancak gariptir ki hemen hiç kimse, bu yapılanmanın adını koyamamıştır. Bu gizli yapılanma, İNGİLİZ DERİN DEVLETİ’dir.”
Adnan Oktar, İslami yaratılış teorisi ile İngiliz bilim adamı Charles Darwin’in Evrim teorisini çürüttüğünü iddia ediyordu.
Adnan Oktar, “Yaratılış Atlası” kitabında canlı türlerinin evrimle değil yaratılış ile dünyaya geldiğini savunuyor ve evrim teorisini ‘Darwin’in senaryosu’ olarak tanımlıyor.
Binlerce bedava nüshası, Amerika’da Avrupa’daki üniversitelere ve akademistenlere gönderilen kitapta, resimli örneklerle, bazı canlıların “yüz milyonlarca yıl içinde dahi değişmeyen formlarına” yer veriliyor.
Bu sav ile evrimin “hayal olduğu” teorisi anlatılıyor.
2008 yılında bir belgesel için BBC’ye konuşan Adnan Oktar, Darwinizm için “terörizmin kaynağı” demişti.
Kaynak: BBC Türkçe