MUSTAFA Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 83. yıl dönümü nedeniyle açıklama yapan Atatürkçü Düşünce Dünya Platformu ve İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Jale Özer, ‘‘Ey büyük Atatürk, fani varlığının, ölümsüzlüğe ulaştığı o acı günden bugüne bütün 10 Kasım’larda olduğu gibi, duygu ve düşüncelerini her zamankinden daha yoğun bir şekilde yaşıyor, seni saygı, sevgi ve özlemle anıyoruz’’ dedi.
Özer açıklamasında şu ifadelere yer verdi;
“İhtiyar dünyamız, nice krallar, padişahlar, liderler gördü. Günümüzde de benzerleri olduğu gibi bunların birçoğu baskı, korkutma, işkence ile acı ve gözyaşı selleri üstünde yükseldiler. Maddeten yükseldikçe, manen alçaldılar. Her şeye tahakküm etme hırsları, onları, insanlığı ve uygarlığı örseleyen bir dev haline getirdi. Halk adamı olarak işe başladılar, halktan koptular. Demokrat görünümünde despot, halk adamı görünümünde diktatör oldular. Halkın omuzlarında kurdukları saltanatı, milleti ezmek için kullandılar. İnsan olduklarını unutarak, insanlığı, sapkın, aymaz emelleri uğruna çiğnediler.
Mustafa Kemal Atatürk, benzer liderlerden olmadı. O Türk yurdunu düşman istilasından kurtardıktan sonra, kılıcını kınına koydu. Vatanın parçalanmak tehlikesi varken, bir savaş kahramanı olan bu büyük Türk, yurdunu kurtarıp, ulusun istiklalini sağlayınca “yurtta barış dünyada barış” ilkesini uygulamaya sokarak dünya barışının öncüsü oldu. Kendisine inanan ve gösterdiği yolda coşkuyla kenetlenen halkını yeni maceralar peşinde koşturmadı. Halk çocuğu olduğunu asla unutmadı ve bu yüzden hep halkın refah ve mutluluğu için çalıştı. Kendisini daha fazla yükseltmeyi değil, arasında yaşadığı, bir bireyi olduğu vatandaşlarını yüceltmeyi yeğledi. Ebedi hayata intikal ederken de, milletine güzel, sağlam, kuvvetli ve ilelebet payidar olacak bir gelecek bıraktı.
Yeryüzünde hiçbir lider Mustafa Kemal Atatürk kadar milletine mal olmamış, ulusu tarafından sevilmemiş, ölümü karşısında bütün bir millet tek kalp, tek vücut olarak bütünleşmemiştir. Bugün bağımsız bir ülkede nefes alıp başımız dik yaşıyorsak, onun önderliğinde kazanılan ‘Kurtuluş Savaşı’ sayesindedir. Mustafa Kemal’in asker yanı, başlı başına bir kahramanlık destanıdır.
Bu askeri deha yanında asıl önemli olan, onu yüzyılın en büyük ölümsüz lideri yapan, sadece bir savaş kazanması değildir. Darmadağın olmuş bir imparatorluktan, savaş yorgunu yoksul bir haktan bir ulus, bir Cumhuriyet yaratabilmiş olmasıdır.
Dahası, bir sistem, bir rejim oluşturmuştur. Anayasa, Cumhuriyet, Parlamenter sistem…“Egemenlik Ulusundur” kavramı. Sonra devrimler: Harf devrimi, Latin Alfabesinin kabulü, dil devrimi, Arap dünyasına mesafe koymak, Hilafetin kaldırılması, laiklik, kadınlara verilen önem, şapka devrimi.
Osmanlı’da kadının adı yokken, nüfus sayımına bile alınmazken, Cumhuriyet devrimleriyle Türk kadını, birçok ülkenin kadınlarından çok önce seçme, seçilme haklarını, medeni kanunla toplumda eşit bireyler olma hakkını kazanmıştı. Bugün ayakları üzerinde duran, yurt içi ve yurt dışında hemen hemen her meslekte çalışan, çağdaş, eğitimli ve başarılı bir kadın olarak yaşamımızı sürdürüyorsak, bunu önce Mustafa Kemal Atatürk’ e daha sonra da onun öncülüğünde kurulan Cumhuriyet’e borçlu olduğumuzu unutmamalıyız.
“Eşitlik, özgürlük, demokrasi gibi kavramlar, ancak milli devletimiz ve bağımsız laik cumhuriyetimiz varsa kullanılabilir” şeklindeki söylemin ışığında bütün olumsuzluklara karşın, içimizdeki umut ağacının, o yüce Cumhuriyet çınarının kurumasına asla izin vermeyeceğiz.
Herkes bilmeli ki, bu ülkenin, Cumhuriyetimizin, Atatürk ilke ve inkılaplarının gerçek sahipleri vardır. Türkiye Cumhuriyeti’ni yoktan var eden Atatürk’ümüze inanç ve şükran borcumuzu ödemenin yegâne yolu ona, eserine sahip çıkmak, korumaktır.
“Atatürkçülük” onu tabulaştırmak değil, büyük bir değerbilirlik, duygu ve düşünce birlikteliğiyle ilke ve inkılaplarını eksiksiz benimsemek, gösterdiği yolda ödünsüz yürümektir.
Mustafa Kemal Atatürk’ü anlamanın ilk yolu: O’nun düşünce sistemini sistemin kaynaklarını, problemlere bakış açısını ve çözüş tekniklerini, onun kişiliğini, duygularını, ülkesine ve halkına olan inancını inceleyip onu idrak etmekle başlar. Bunun içindir ki 10 Kasım’lar bir yas günü değil, Atatürkçü Düşüncenin anlaşıldığı, daha da büyüdüğü gün olmalıdır. Onun fani varlığı, yarattığı Ankara’nın kucağında ebedi uykusunu uyurken, aziz hatırası Türk milletinin gönlünde ebediyen yaşayacaktır.”