“RENKLİ Resimli Felsefe, Tarih, Politika Söyleşileri” çerçevesinde farklı coğrafyalardan ve milletlerden konular hazırlayarak sunum yapan yazar Aydın Çubukçu bu hafta William Blake’i anlattı.
Üçüncüsü düzenlenen söyleşi onlarca kişinin katılımıyla salı akşamı DAY-MER’de gerçekleşti. İngiliz şair ve ressam William Blake’i konu edinen söyleşide Çubukçu, din, mitoloji ve sanat üçlüsünden oluşan bir sunum yaptı.
William Blake’in kim olduğunu anlatarak söyleşisine başlayan Çubukçu, söz konusu sanatçının eserlerini ve eserlerindeki detayları kendisini dinleyenlerle paylaştı.
Blake’in çelişkilerle dolu bir hayat sürdüğünü ve bunu “şüphe etmediğim şüphesinde şüğhelenmem” sözüyle dile getiren Çubukçu, sanatçının ölümünün ardından bazı takipçileri tarafından peygamber olarak kabul edildiğini ve daha sonra değiştirilen mezar taşına da bunu yazdıklarını söyledi.
Çubukçu, ünlü sanatçının “Bir sistem kurmalıyım, yoksa başkalarının sisteminin kölesi olurum.” düşüncesini savunduğunu ve bunu insanlara tavsiye ettiğini ifade ederek, “Büyük çalkantıların olduğu bir dünyada, farklı inançların birbirine geçtiği ve büyük göçmen sürüleriyle ülkeden ülkeye taşındığı bir çağda yaşıyordu.” dedi.
Blake’in sanat hayatının başlangıcında çocukların sömürülmesine, köleliğe, kadınların ezilmesine ve toplumdaki adaletsizliklere karşı önemli mücadeleler verdiğini belirten Çubukçu, sanatçının siyaset, sömürge ve din konularında yaptığı çalışmalarla isyanlarını dışa vurduğunu ifade etti.
İki bölümden oluşan söyleşinin ikinci bölümünde de Blake’in eserlerini yorumlayan Çubukçu, daha sonra katılımcıların sorularını yanıtlayarak fikir alışverişinde bulundu.
Blake’in yaşamı boyunca tanınmayan çalışmaları şimdi hem şiir hem de görsel sanatlar tarihinde yeni ufuklar açıcı olarak düşünülüyor. Onun görsel sanatçılığı çağdaş bir eleştirmence şöyle açıklanmıştır “açık arayla İngiltere’nin ürettiği en mükemmel sanatçı.” Hayatı boyunca Londra dışına bir günlük yürüyüşten daha uzun süre çıkmamış olmasına rağmen, yaratıcı görüşü, hayal gücünü “Tanrı’nın bedeni” ya da “insanın kendi varoluşu” olarak benimseyen, çeşitli ve sembolik olarak zengin bir bedeni ortaya çıkardı. Kişisel görüşleri yüzünden çağdaşları tarafından deli olarak görülen Blake, daha sonra eleştirmenler tarafından yapıtları, anlatım gücü, yaratıcılığı, felsefi ve gizemli eğilimi yüksek takdir gördü. 18. yüzyılda ortaya çıktığı için resimleri ve şiirleri hem romantik akımın hem de romantik akımı öncesi parçasıdır. İncil’e saygılı fakat İngiltere kilisesine düşman olan Blake, Jacob Boehme ve Emanuel Swedenborg gibi düşünürlerden, Fransız ve Amerikan devrimlerinden etkilendi. Bu bilinen etkilere rağmen, Blake’in yapıtlarının özgünlüğü onu sınıflandırmayı zorlaştırıyor. 19. yüzyıl bilgini William Rosetti, Blake’i “şanlı bilgin” ve “öncelikler tarafından engellenmemiş, çağdaşlarıyla aynı kefeye konulmamış ve sonrakiler tarafından yeri doldurulmamış biri.” olarak nitelemiştir.