LİMASOLLULAR Derneği tarafından düzenlenen ‘Göç ve Gurbet’ paneline sosyolog, yazar ve belgesel yapımcısı Semre Eren-Nijgar konuşmacı olarak katıldı.
15 Nisan Pazar günü saat 14.00’de başlayan panel Kıbrıs Türk Toplum Merkezinde KKTC konsolosu Ülkü Alemdar’ın da katılımıyla gerçekleşti. Sosyolog, yazar ve belgesel yapımcısı Semra Eren-Nijhar özellikle gurbet konusunu irdeleyen araştırmalar hakkında bir sunum yaptı.
Semra Eren-Nijhar’ın göç ve gurbet konulu çalışmaları üzerine İngilizce ve Türkçe yayınlanan kitapları bulunmakta, ayrıca Almanya ve İsviçre’de yapılan çalışmalarını içermekle birlikte Türkçe ve Almanca kitapları bulunmakta.
Pazar günü gerçekleşen etkinlikte Limasollular Derneği Başkanı Arife Retvan açılış konuşmasını yaptı ve şu ifadeleri kullandı:
“İçimizdeki vatan özlemi her zaman bize gurbet hakkında endişeler yaratıyor ve ben her zaman gurbette mi yaşayacağım sorusunu yönlendiriyor.
Hayatımız hep gurbette mi geçecek, dinmeyecek mi bu özlem, bir ayağımız gurbette diğeri ise ülkemizde, acaba hep böyle mi sürecek yaşamımız diye sorguluyoruz. Bu etkinlikle birlikte bu konuğun üzerine faydalı bir söyleşi gerçekleştireceğimize inanıyorum ve Semra Eren Nijhar’ın anlatımı ile göç ve gurbet konusunu teraziye koyup tartacağız ve belki de gurbet sancımızı dindireceğiz.”
KKTC Konsollusu Ülkü Alemdar ise yapmış olduğu konuşmada ülkesinden ve sevdiklerinden uzak yaşayanların ortak dilinin gurbet olduğunu vurgulayarak; “Bende doğduğum günden bu yana yedi değişik kent ve üç farklı ülkede yaşamış birisiyim. Gurbet ifadesini kendimize yakın hissettiklerimizden ayrılmak olarak nitelendiriyorum.
Eğer göç ettiğiniz ülkede yakınlarınız varsa veya siz kendinize yakın hissedebileceğiniz bir çevre bulmayı başarabilirseniz, gurbet sendromunu da o kadar kolay atlatabilirsiniz diye düşünüyorum. Yeni yetişen nesiller ise kendi anavatanlara gittiklerinde yabancı bir ülkeye veya gurbetteymiş gibi hissetmemeliler. Bu nedenden dolayı kendi dilimizi ve kültürümüzü onların zihnine işleyebilirsek onların Türk kültürünün bir parçası olduklarını hissettirmeyi başaracağız.”
Etkinlikte Semra Eren-Nijhar’ın yapmış olduğu sunumda göç ve gurbeti neden irdelediğini ve kitaplarını neden yazma gereğini duyduğunu anlattı;
“1993’de İngiltere’ye yerleştim ve gelmeden önce Avrupa’nın bir başka ülkesinde Almanya’da yaşamaktaydım. Orada göç çalışmalarımı yapıyordum ve buraya gelmeden önce hep şunu demiştim kendime, İngiltere’ye gittiğim zaman benim önüme çok kaynak dökülecek ve İngiltere’nin Türk göçü tarihi özellikle de Kıbrıslılar başladığı için birçok referansa ulaşıp çalışmalarım daha verimli bir hale gelecek diyordum.
Fakat geldikten sonra hayal kırıklığına uğradım ve nitekim yazılı kaynakların bulunmadığını öğrendim. Lakin şansımız bu ki, Avrupa’nın ilk Türk derneği olan Kıbrıs Türk Cemiyetinin arşivinde gerekli olan tüm kaynağın var olduğunu görmüş oldum. Bu vesileyle ile ilk kitaplarımdan birisi için Kıbrıs Türk Cemiyetini yazdım ve bunu yapmamın nedeni ise şu, Almanya’da Türk nüfusunun çok yüksek olmasından dolayı tarihsel olarak ilk iş göçünün Almanya’da başladığı olarak biliniyor ve bu bağlamda İngiltere’deki göç pek dikkate alınmıyor. Bu yüzden hep derim ki İngiltere hep üvey evlat muamelesi görmüştür bu çerçevede.”
Semra Eren-Nijhar gerçekleşmiş olduğu çalışmaları değerlendirerek, gurbet duygusunu insan ve birer olarak Ortadoğu ve Akdeniz kültürüne ilişkin olanların özellikle de duygusal olduğu zaman yalnızlık ve gurbet duygusunu karıştırdığını söyledi.
“Avrupa’da yaşayan Türkler, işe gittiği zaman veya meşgul olduğu zaman mutlu oluyor fakat işe gitmediği ve meşgul olmadığı zaman kendini yalnız hissettiği an, ‘kendimi gurbette hissediyorum’ diye nitelendiriyor. Demek ki bu yalnızlık duygusu eş değerdir gurbet duygusu.
Bu örnek özellikle de kadınlar arasında yaşanan bir duygudur ve çoğu diyor ki aslında hayatımız burada güzel olabiliyor fakat evde yalnız kaldığımız zaman gurbet duygusu tetikleniyor.
Belki de biz gurbet kimliğini benimsediğimiz için o yalnızlık duygusunun yanına gurbet duygusunu da ekliyoruz. Biz şimdi çok kültürlü yaşıyoruz, gurbetin ötesinde biz artık tek ülkeli veya tek dili değiliz ve ikisini birden olumlu bir şekilde yaşayabiliyoruz” dedi.