BM’nin düzenlediği Rio+20 Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı, 20-22 Haziran tarihleri arasında Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde gerçekleşiyor. 20 yıl önce 1992’de, yine Rio de Janeiro’da, tarihi BM Çevre ve Kalkınma Konferansı (UNCED) gerçekleştirilmişti. Rio+20 konferansı nedeniyle aralarında 100 civarında devlet başkanının da bulunduğu 50 bin konuk Rio’da bulunuyor. Sürdürülebilir kalkınma, çevreyi koruma, küresel ısınma ile mücadeleyi de içeriyor. Konferansın bu konularda ne gibi sonuçlar doğuracağı merakla bekleniyor. BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon, konferansta somut kararlar alınması gerektiğini vurguladı.
Prof. Jeffry D. Sachs’ın konu ile ilgili makalesinde aktarıldığına göre, 1992 konferansında imzalanan iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik ve çölleşme ile mücadele anlaşmaları konusunda şimdiye dek alınan sonuçlara dünyanın önde gelen bilim dergilerinden Nature (Doğa) başarısız (-F) notunu vermiş. Bu üç önemli alanda 20 yılda insanlık olarak sınıfta kalmışız. Çok vahim bir durum. Acaba geldiğimiz noktada bu gidişatı değiştirebilir miyiz? Kimilerine göre artık geç kaldık. Özellikle küresel ısınma ile ilgili süreçleri değiştirmemiz zor. Kimilerine göre ise, hala vakit var ama bir an önce çok ciddi önlemler almamız gerekiyor. İşte Rio de Janeiro’da üç gün boyunca bu konular enine boyuna tartışılacak. Dünyanın ve insanlığın geleceği büyük oranda Rio+20 konferansından çıkacak sonuçlara ve bu sonuçların uygulanıp uygulanmayacağına bağlı olacak.
Prof. Sachs, fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerjiye (rüzgar, güneş, jeotermal) geçmemizin aciliyetini vurguluyor. Ekonomilerimizi buna göre ayarlamazsak küresel ısınmanın yıkıcı sonuçlarına katlanmak durumunda kalacağız. BM araştırmaları karbon emisyonunun yüzde 40 oranında arttığını gösteriyor. Maalesef atmosfere en çok karbondioksit salan ülkeler şimdiye dek fosil yakıtlara bağımlılıktan kurtulma yönünde ciddi adımlar atmadılar. Kalkınmaya vurgu yapılırken, kalkınmanın sürdürülebilir olmasına gereken önem verilmiyor. Biyolojik çeşitliliği koruyabilmek için tarım, ormancılık, balıkçılık politikalarımızı gözden geçirmemiz gerekiyor. Son 20 yıl içinde biyolojik çeşitlilik konusunda kayıplar yüzde 30’a ulaştı. Türler hızla kayboluyor. Doğanın kaldırma kapasitesini göz önünde bulundurmamız gerekiyor.
Şimdi dünyanın nüfusu 7 milyar. Her 6 kişiden biri yeterli beslenmeden yoksun. Uzak olmayan gelecekte dünya nüfusu 9 milyara yükselecek. Dili, dini, etnik kökeni, kültürü, ekonomik durumu ne olursa olsun, insanlığın tümünü ilgilendiren, onları birbirine bağlayan konular var. Global sorunlara birlikte çözüm üretmeyi başaramazsak, birlikte batacağız. Rio+20 konferansı, global sorunlara global düzeyde çözüm arama çabası. 20 yıl önce Rio’da çok güzel anlaşmalara imza atılmıştı. Ama, şimdi sadece anlaşma imzalamakla sonuç alınamayacağı gerçeği ile karşı karşıyayız. Çok geç olmadan kalkınmamızı gerçekten sürdürülebilir hale getirmenin yollarını bulmalı. Bu yönde ortak adımlar atabilmeliyiz. Şimdi anlaşmalardan, sözden eyleme geçme zamanı.
Global ekonomiyi daha sürdürülebilir bir temele oturtma, ekonomi, toplum, çevre ilişkilerinde yeni bir denge sağlama konusunda Rio’da biraraya gelen liderler gerekli siyasi iradeyi ortaya koyabilecek mi? Bilmiyoruz. Çok umutlu olmamızı sağlayacak sinyaller gelmiyor. Birinci Rio konferansında önemli rol oynayan Gro Harlem Bruntland “Durum iyi görünmüyor” diyor. Sürdürülebilir ekonomi konusunda en kararlı tavır AB’den geliyor. ABD, Çin, Hindistan, Brezilya gibi ülkelerin tavrı son derece önemli. Devam etmekte olan global ekonomik kriz ve siyasi liderlerin önce kendi seçmenlerini tatmin etme arzusu durumu zorlaştırıyor.
Umarız Rio+20 konferansının sonuçları 2009 Kopenhag konferansı gibi olmaz. Bu tür konferanslarda son ana kadar umudu kesmemek, sonucu beklemek gerek. Sürdürülebilir kalkınma konusunda sınıfta kaldığımızın bilinci içinde, daha başarılı olmak için çalışma zamanı. Sınıfı geçmek zorundayız. Hem kendimiz, hem de gelecek kuşaklar için bu görevimiz.