Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 77. BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) tanınması ve Ege ile Doğu Akdeniz’deki meseleleri iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde çözme çağrısı Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri Nikos Anastasiadis’ı rahatsız etti. Anastasiadis, BM 77. Genel Kurul Toplantısı’nda yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısına da değindi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan BM’de yaptığı konuşmada, “Türkiye olarak Ege ve Doğu Akdeniz’de sorunların iyi komşuluk ve uluslararası hukukla çözülmesini istiyoruz. Güç gösterisi peşinde koşanlar kendilerini komik duruma düşürmektedir. Doğu Akdeniz’de barış ve istikrarın sürdürülmesi hak ve hukuka saygı duyulmasına bağlıdır. Yunanistan’ın işbirliği ve dayanışma çağrımıza kulak verilmesini bekliyoruz. Doğu Akdeniz konferansın bu amaca hizmet edeceğini düşünüyoruz. Muhataplarımızın adım atamaması kimin barış, kimin gerilimden yana olduğunu göstermektedir. Türkiye Doğu Akdeniz’de haklarını savunurken gerginlik siyaseti izleyenlerin oyunlarına asla gelmeyecektir. Kıbrıs meselesinde adil, kalıcı bir çözüme ulaşılması için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile hep iyi niyetli çaba sergiledik. Bugün adada iki ayrı devlet ve iki ayrı halk olduğu bilinmektedir.” demişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bugün adada iki ayrı devlet ve iki ayrı halk olduğu bilinmektedir” sözlerine değinen Anastasiadis, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kıbrıs’ta herkesin ‘gerçeği görmesi’ gereğinden bahsetti. Hangi gerçeklerden bahsettiğini merak ediyorum. Türkiye’nin işgal altındaki bölgelerde yasadışı bir oluşum kurduğu gerçeği mi? Türkiye, uluslararası toplumu yasadışı eylemlerini tanımaya çağırıyor” ifadelerini kullandı.
“Kıbrıs ile ilgili gerçeklerin bilinmesi gerektiğini” söyleyen Rum lider, “Bir AB üyesi olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin topraklarının yüzde 37’sinin askeri işgal altında bulunduğu, 1974’teki Türk işgalinden sonra Kıbrıslı Rumların üçte birinin atalarının evlerini terk etmek zorunda kaldığı, işgal altındaki bölgelere yüz binlerce Türk vatandaşının yerleştirildiği ve böylece adanın demografik karakterinin değiştirildiği, Türkiye’nin işgal ettiği topraklarda mutlak siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel ve dini kontrolü altında yasadışı bir varlık oluşturduğu gerçeği” ifadelerini kullandı.