İngiltere Kıbrıs Türk Dernekleri Konseyi, Kıbrıslı Türklerin siyasi hakları ve menfaatlerinin, garantör ülke Britanya’nın Güney Kıbrıs’la yürüttüğü Brexit müzakereleri kapsamında gözden çıkarıldığı konusunda endişeleri bulunduğunu bildirdi.
Konseyden yapılan yazılı açıklamada, “Birleşik Krallık Hükümeti, çoğu arazisi Kıbrıslı Türklere ait olan Egemen Üs Bölgeleri’ni sivil kullanıma açma kararında Kıbrıslı Türklerin onayını kasten almadı. Sadece Kıbrıslı Rumlarla çalışarak Kıbrıslı Türk mülk sahiplerine zarar veriyor” denildi.
İngiltere Kıbrıs Türk Dernekleri Konseyi Başkanı Ertuğrul Mehmet konuyla ilgili açıklamasında; “Birleşik Kralllık Hükümeti’nin Kıbrıslı Rumlarla yaptığı şaibeli 2014 Anlaşması’nı sürdürdüğünü toplumumuz ancak basından öğrendi. Dışişleri Bakanlığı’nın 2014’te bize verdiği sözlere rağmen, biz Kıbrıslı Türkler yine dışlandık, yasal ve siyasi haklarımız baltalandı” dedi.
İngiltere Kıbrıs Türk Dernekleri Konseyi’nin, Britanya Hükümeti’ni, Kıbrıs Egemen Üs Bölgeleri’ni ticari gelişim ve imara açma planlarını durdurmaya çağırdığı ve planların “hukuksuz” olduğunu belirttiği konsey açıklamasında, “Kıbrıslı Türkler, adadaki egemen üs bölgelerinin ‘hukuksuz” olarak sivil kullanıma açılma planlarının hemen durdurulmasını istiyor” ifadelerine yer verildi.
Konseyin, sözkonusu İngiliz hükümeti planlarına resmi itirazda bulunan, yasal ve siyasi haklarını korumak için dava açmaya hazırlanan Kıbrıslı Türk mülk sahiplerini bu konuda temsil etmekte olduğu kaydedilen açıklamada, şöyle denildi: “Konsey; Kıbrıslı Türkler, egemen üs bölgeleri ile ilgili uluslararası anlaşmalar uyarınca süreçte doğru bir şekilde temsil edilene ve hakları tamamen korunana kadar, Ağrotur ve Dikelya’nın sivil kullanıma açılmasının durdurulmasını istiyor.Birleşik Krallık’ta, sayıları 300.000’i bulan Kıbrıs Türk toplumu için bir çatı kuruluşu olan konsey; endişelerini, Dışişleri Bakanı Dominic Raab’a ve Kıbrıs’taki Britanya Yüksek Komiseri Stephen Lillie’ye yazdığı mektuplarda dile getirdi.
Haziran 2020’de başlayan danışma sürecinin prosedüründeki birçok hataya dikkat çekilen mektuplarda, Britanya Hükümeti’nin Kıbrıs’taki Egemen Üs Bölgeleri’ni sivil kullanıma açarken Kıbrıs Türk toplumunun onayını almayarak 1960 Kuruluş Antlaşması’nı ihlal ettiğine işaret edildi.
Konsey açıklamasında şöyle denildi:
“Konunun merkezinde, 16 Ağustos 1960’ta Birleşik Krallık, Yunanistan, Türkiye Cumhuriyeti, KıbrıslıTürkler ve Kıbrıslı Rumlar olmak üzere beş tarafça imzalanan ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile Egemen Üs Bölgeleri’nin ortaya çıkmasına yol açan Kuruluş Antlaşması var. 170 sayfalık antlaşma, sömürgecilik sonrası Britanya’nın Kıbrıs’taki haklarını ele alıyor. Antlaşma, Egemen Üs Bölgeleri’nin yalnızca askeri amaçlarla kullanılması gerektiğini açıkça belirtiyor. Kıbrıs’ın %3’üne tekabül eden bu alanlarda ‘yeni insan yerleşimini’ ve ‘sivillere ait ticari ve endüstriyel işletmeleri’ yasaklıyor. David Cameron Hükümeti, 2014 yılında, Kıbrıs Rum yönetimindeki Kıbrıs Cumhuriyeti ile Egemen Üs Bölgeleri’nin sivil kullanıma açılmasına ilişkin bir anlaşma yaptı. Anlaşma, Kıbrıslı Türkleri hesaba katmadığı içinTürkiye Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Konsey tarafından o zaman kınandı.
İngiliz ve Kıbrıslı Rum yetkililer, 9 Haziran 2020’de beklenmedik bir şekilde ‘Uygulanma Aşaması’na geçtiklerini ilan edene kadar anlaşma hakkında bir şey duyulmamıştı. 35 günlük danışma süreci 10 Haziran’da başladı. KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Başbakanı Ersin Tatar ve Dışişleri BakanıKudret Özersay, Kıbrıs Türk halkının onayı olmadan Birleşik Krallık’ın eylemlerinin geçerli olmayacağını dile getirdiler.
Kıbrıslı Türkler, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurucu ortaklarından ve veto hakları var. Ayrıca Egemen Üs Bölgeleri’nde ve civar köylerde çok sayıda mülkün sahibiler. Örneğin, Ağrotur’un %70’inin Türklere ait olduğu tahmin ediliyor ve bunun en az 2400 dönümü (2,4 km2) Kıbrıs’taki en büyük (özel) toprak sahibi olan Evkaf’a (Kıbrıs Vakıflar İdaresi) ait.
Birleşik Krallık’ın üsler konusunda, yasal zorunluluğa rağmen Kıbrıslı Türkleri dışarda bırakarak ilerlemesi toplumda dünya çapında tepkilere yol açtı.
Britanya, Avustralya ve Kuzey Kıbrıs’ta bulunan onlarca mülk sahibi Konsey ile iletişime geçerek EgemenÜs Bölgeleri’ndeki varlıklarına Kıbrıslı Rumların el koymasından endişelendiklerini söylediler. Birleşik Krallık’ın danışma sürecini Kıbrıslı Rum yetkililere teslim ettiğine dikkat çektiler ve imar planlarının, hangi Türk arazilerinin tarımsal, hangilerinin ticari gelişime açılacağı konusunda belirsiz olmasına dikkat çektiler. Terk edilmiş mülklerin, ancak sivil kullanıma açma süreci sonrasında korunacağını belirten referanslar da huzursuzluk sebebi oldu.
Bireşik Krallık’ın üsler konusundaki yaklaşımı, Kıbrıslı Rumların Güney’deki mülklerimize beklenmeyen bir şekilde el koyarken kullandığı ayrımcı Kıbrıs Türk Malları Vasiliği Yasası’nın dilini ve yapısını çağrıştırıyor. Bu, taşınmaz varlıklarımıza el koyulmasından farksız, çünkü toplumun mülklerini koruyabilecek Kıbrıslı Türk temsilciler müdahil edilmedi. Garantör Britanya’nın Kıbrıslı Türkleri bu duruma sokması korkunç.
Konsey üyesi Ambargolular (Embargoed!), Egemen Üs Bölgeleri Yönetimi web sitesinde sivil kullanıma açmaya ilişkin bölümdeki bilgilendirme dokümanlarını inceledikten sonra, prosedürdeki ciddi hataları ve düzensizlikleri listeledi ve Kıbrıs’taki Britanya Yüksek Komiserliği’ne gönderdi. İnsan hakları örgütü Ambargolular, dökümanlarda Yunanca ve İngilizce’de 14 Temmuz olarak geçen son başvuru tarihinin Türkçe’de14 Haziran olduğunu fark etti. Bilgilendirme dokümanlarının ayrı dillerdeki versiyonlarında da büyük farklılıklar gözlemlendi. Egemen Üs Bölgeleri’ndeki önemli doğal yaşam alanlarının yok edilme potansiyeliyle ilgili konular var.
Ambargolular ve Konsey ekibi, Egemen Üs Bölgeleri Yönetimi’nin Kıbrıslı Türk mülk sahiplerini tespit etmeye çalıştığına ve sivil kullanıma açma planları hakkında bilgilendirdiğine dair hiçbir kanıt bulamadı. Bu da; Birleşik Krallık’nın kendi danışma kurallarını çiğnediği anlamına geliyor.
Ambargolular Başkanı Fahri Zihni bu konuda şunları kaydetti:
‘Kıbrıslı Türklerin onayı alınmadan, ticaretin nasıl düzenleneceğini belirleyen bir anlaşma ve çevreyi koruma hakkında anlaşılır bir bilgilendirme dokümanı olmadan bu projenin ilerlemesini anlamakta güçlük çekiyoruz.
Yunanca doküman 255, İngilizce 103 sayfa (1-7 arası bölümler eksik) ve Türkçe versiyon hiç yok. Birleşik Krallık’ın bu sürecin en başına dönmesini ve Kıbrıs’taki iki topluma geniş ölçüde danışarak, mülk sahiplerinin haklarına daha saygılı olmasını talep ediyoruz’ dedi.”