Loughborough Üniversitesi’nden sağlık bilimleri Profesörü Barry Bogin, Koronavirüs salgınının kişilerde yarattığı stresi inceleyerek, gelecek nesil bebeklerin bu stres düzeylerinin sonucu olarak prematüre doğacağını öne sürdü.
Ortaya koyduğu çalışmayla salgınının, insanlar üzerinde yarattığı stresin dolaylı ve direkt etkilerini ortaya koyan Profesör Bogin, ‘Kronik duygusal stresin’ hamile annelerin ve yeni doğan bebeklerin gelişimi üzerindeki etkisine dikkat çekti.
Bunun yanında Madrid Özerk Üniversitesi’nden Dr. Carlos Varea ile birlikte İspanya’da gerçekleştirilen ‘yeni doğan kilosu’ projesinin de baş araştırmacı olan Bogin, salgının yarattığı stresin gelecek nesil bebeklerin küçük doğmasına sebep olacağını söyledi.
KRONİK STRESİN BİYOLOJİK DEĞİŞİKLİKLERE YOL AÇABİLİR
Profesör Bogin’le Dr. Varea çalışma üzerinde yaptıkları yorumlarında, kronik stresin, vücutta hücresel ve hormonal düzeyde farklı biyolojik değişikliklere nasıl yol açabileceğini açıkladı. Kronik stresten etkilenen hamile annelerin, bebeklerinin, prematüre doğma riski taşıdığı belirtilirken endişenin daha uzun sürmesi halinde insan vücudunda çok daha ciddi sorunlara yol açabileceğinin altı çizildi.
İki profesör de kronik stresi; para, barınma, sosyal destek ile ilgili güvensizlikler olarak tanımladıklarını ifade ederken,salgının uzun vadede iş kaybı, sosyal hakların ellerinden alınması, bir eşin kaybı veya konut problemi gibi endişelere gebe olduğu ve bu endişelerin de kronik strese dönüştüğünü belirtti.
“SOSYAL, EKONOMİK VE DUYGUSAL DESTEK GEREKİYOR”
Kronik stresin nasıl aşılacağıyla ilgili de konuşan Bogin ve Varea, “Hükumetler ve onların halk sağlığı çalışanları, sosyal, ekonomik ve duygusal desteğin herkese açık olmasını sağlamalıdır. İnsanlara bu desteğe nasıl ve nereden ulaşacaklarının birden çok dilde anlatılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
