İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği’nin de kurucu üyesi olduğu ve şu andaki yönetim kurulunda görev aldığı Atatürkçü Düşünce Dünya Platformu (ADDP), yayınladığı basın açıklamasında İstanbul Sözleşmesi tartışmalarına tepki göstererek , “İstanbul Sözleşmesine imza atıp onaylamış ülkelerde yaşayan dünya Atatürkçüleri olarak, bu uluslararası sözleşmenin iptaline karşıyız” dedi.
Atatürkçü Düşünce Dünya Platformu’nun, İstanbul Sözleşmesi ile ilişkin açıklaması şöyle:
Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder, Büyük Düşünür Atatürk, Cumhuriyetin ilanından çok önceleri kadınların sorunları ile ilgilenmiştir. 1916 yılında Doğu Cephesi kumandanı iken yaptığı sohbetlerde kadınlara toplum içinde önem verilmesini, hatta çalışma hayatında eşitlikler sağlanmasını bile öğütlemiştir. Türk kadınının, Türk ailesinin çağdaş bir düzeye gelmesi için gerekli temeli kurmuş; “kadınların erkekler yanında bilinçli ve tümüyle” yer almaları için gerekli tüm yolları ışıklandırmıştır. 1926 yılında kabul edilen Medeni Kanun ile kadınlara hukuki ve ekonomik yönlerden büyük haklar, güvenceler vermiştir. Eğitim alanında, seçme ve seçilme konularında kadınlara yepyeni ufuklar açmış, böylece kadın hakları konusunda toplumsal bilinç artmış, ve kadın hakları çok ilerlemeler göstermiştir. Bütün bunlara rağmen, birçok ülkede olduğu gibi, 2020 yılında Türkiye’de de kadın hakları istenen seviyelerden oldukça uzaktadır.
11 Mayıs 2011’de kabul edilen, 2014 yılında yürürlüğe giren ve 2019’un Mart ayında 33 devlet ve Avrupa Birliği tarafından kabul edilip onaylanan İstanbul Sözleşmesi, hem özel, hem de kamusal alandaki şiddeti yasaklayarak Türk kadını için yeni bir ümit ışığı olmuştur. Ancak, 8 yıl önce Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu bu sözleşme, bugünlerde iptal edilme tehlikesi ile karşı karşıyadır.
İstanbul Sözleşmesi’nin tam adı “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”dir. Aynı zamanda İstanbul Sözleşmesi metni, toplumsal cinsiyet ile alakalı şiddet ve ayrımcılığı temel alan ilk uluslararası belge olarak geçmektedir. İstanbul Sözleşmesi, şiddetin her türlüsüyle mücadele konusunda uluslararası işbirliğini öngörür. İstanbul Sözleşmesinin iptalini isteyen bazı aşırı muhafazakar güçler ‘toplumsal rollerin eşitlenmesinin aile kurumuna zarar vereceğini’ öne sürmektedirler. Sözleşme’nin İslami değerlere uymadığını ve aile yapısına zarar verdiğini savunmak, kadınların mağdur edilmesine yol açmak demektir. Bu tür görüşler Türk kadın hakları hareketini en az 100 yıl gerilere götüren, Osmanlı zamanındaki kadınları baskı altında tutan görüşlerdir.
İstanbul’da 1913 yılında kurulan ve kadın haklarını savunan kadın derneği Müdafaai Hukuk-u Nisvan Cemiyeti, Çanakkale Savaşları sırasında kadınları, yaralı erkek askerleri tedavi etmeye çağırdıkları zaman, İslamda kadınların erkeklere temas etmesinin günah olduğunu savunan muhafazakar kesimden büyük itirazlar gelmiştir.
2020 yılında birtakım gerici güçlerin buna benzer itirazlarla, dini değer ve gelenekleri öne sürerek kadınlara verilen hakları geri alma çaba ve baskılarına sessiz kalmak; kadına şiddetin artmaya devam etmesine destek olmak demektir. Ne yazik ki bu çağ dışı zihniyet değişmediği sürece sadece kadına değil, çocuğa, hayvana, doğaya, birçok değerli şeye şiddet uygulamaları devam edecektir. İstanbul Sozleşmesi çocukları da korur.
En başlıca amacı ‘Kadına yönelik şiddetin sona erdirilmesi’ olan bu sözleşmenin dini geleneklere uymadığını savunmak, kadın cinayetlerine göz yummak demektir. İstanbul Sözleşmesinin iptali, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti’nin aile ve toplum hayatında kadın erkek eşitliğinin temellerini atarak Türk kadınını yücelten Atatürk’ün ideallerine ve ilkelerine de aykırıdır.
Bizler, İstanbul Sözleşmesine imza atıp onaylamış ülkelerde yaşayan dünya Atatürkçüleri olarak, bu uluslararası sözleşmenin iptaline karşıyız.
33 devlet ve Avrupa Birliği tarafından kabul edilmiş ve onaylanmış uluslararası sözleşmeyi ilk imzalayan ülke olarak takdir edilmiş Türkiye’nin, bu birliği bozan ilk ülke olması da Türkiye için uluslarası sistemden çıkmış olması demektir.”