52’nci Uluslararası Antalya Film Festivali’nin Onur Konuğu, Oscar ödüllü İngiliz aktris Vanessa Redgrave, Türk sinemasını tanımadığını, festival sayesinde keşfetmeye başladığını belirterek, “Buraya gelince görmem gereken filmler olduğunu fark ettim” dedi.
Sinema yolculuğuna Oscar, Cannes Film Festivali’nden 2 ‘En İyi Kadın Oyuncu’, 2 Emmy ve Tony ödülü sığdıran İngiliz oyuncu ve aktivist Vanessa Redgrave, 52’nci UluslararasıAntalya Film Festivali’nin onur konuğu olarak oyuncu eşi Franco Nero‘yla dün Antalya‘ya geldi.
Festivalin yarın akşam düzenlenecek kapanış gecesinde ‘Yaşam Boyu Başarı Ödülü’ takdim edilecek Redgrave, festivalin gerçekleştirdiği Antalya Kültür Merkezi’nin hemen yan tarafında konakladığı Rixos Downtown Otel’de basın mensuplarıyla bir araya geldi. Toplantıda kendisine ikram edilen Türk kahvesini içen Redgrave, kahveyi çok sevdiğini ifade etti.
SANAT İNSANA UMUT VERİR
Vanessa Redgrave, oyunculukla birlikte başta insan hakları olmak üzere farklı toplumsal sorun alanlarında aktivist olarak yer aldığını hatırlatıp, “Dünyada işler iyi görünmüyor. Bu durumda sizin direnme noktanız ne?” sorusu üzerine şunları söyledi:
“Umutsuz olmamak gerek. Pek çok yerde pek çok nedenle savaşın ortasında bulundum. Eminim buradakilerden çok daha kötü durumda yerlerdi. Hayatı geri getirmeye çalışan doktor ve hemşireleri görürsünüz. Umutsuzluğa kapılmış insanlar görürsünüz.Saraybosna bu konuda iyi bir ders verdi bana. Orada müzisyenlerin, oyuncuların, yönetmenlerin ve ressamların çocuklara müzik, oyunculuk, tiyatro ve resim dersi verdiğini gördüm. Müthiş bir çalışmaydı bu. Savaş ortasında insanlar yemek ve suyla hayatta kalır. İnsanları hayatta tutan diğer şey de umuttur. Sanat bu işe yarar. Doktorlar, hemşireler bedeninizi iyileştirir, sanat da insana umut verir.”
KOMEDİ KUTSALDIR
Bu noktada ‘komedi’nin insan ruhunun olumsuzluğa kapılmasının önündeki en büyük güç noktası olduğunu söyleyen Redgrave, “Komedi kutsaldır. Farklı türlerdeki filmler de birer tohum gibidir. Doğada her yerde tohumu yetiştiremezsiniz. Belirli koşullar gerekir. İnsaniyet dolu filmler de bu yeşermeye katkıda bulunur. Benim için hakikat budur. ‘Dünyada başka feci acılar da var’ diye bakarım” diye konuştu.
Yeterince film izleyemediğini, festivalde bulunmanın bu anlamda büyük bir şans olduğunu belirten Redgrave, festivalde ‘farklı bir tat‘ yakalamak istediğini kaydetti. Türk sinemasını tanımadığını, festival sayesinde keşfetmeye başladığını aktaran ünlü oyuncu, “Buraya gelince görmem gereken filmler olduğunu fark ettim. Eşim Franco Neroyönetmen Fatih Akın‘ın ‘Kesik‘ filmini anlattı ve ’10 yıldır izlediğim en iyi film’ demişti. Keşke ben de bu kadar film izleyebilseydim. Bu konuda cahilim” dedi.
YAŞAM BOYU BAŞARI ÖDÜLÜNÜ SUNACAK
Festivalin kapanış gecesinde ‘Yaşam Boyu Başarı Ödülü’ sunulacak Redgrave, ‘Derin Darbe‘, ‘Görevimiz Tehlike’ gibi popüler yapımlarda da rol aldı. Oscar Ödülü’ne 1978 yılında Fred Zinnemann’ın yönettiği ve başrolü Jane Fonda ile paylaştığı Nazi döneminde iki kadının dostluğu ve rejime karşı duruşunu konu edinen ‘Julia’daki rolüyle aldı. Ancak Redgrave’in ödül konuşması tarihe geçti. O sırada ‘Filistinli’ adıyla bir belgesel çeken Redgrave, yoğun tehditler alıyordu. Belgeselin gösterildiği salonlar Yahudi gruplarının bombalamaya varan protestolara sahne olurken Oscar ödül gecesinde Redgrave’i korumak için çatıya keskin nişancılar yerleştirildi.
78 yılının ödül gecesinde Redgrave’in konuşması, salondaki bir grup tarafından yuhalanarak protesto edilirken usta oyuncu, “Dünyanın her tarafındaki Yahudiler’in haklarını korumaya devam edeceğim. Ancak bir avuç Siyonist kabadayıya da karşı duracağım” dedi. Bu konuşmasından sonra bir süre iş bulamadığını yıllar sonra verdiği bir röportajda anlatan Redgrave, İngiltere‘de Devrimci İşçi Partisi‘ne katıldı, UNICEF İyi Niyet Elçisi seçildi, Saraybosna‘da UNESCO temsilcisi olarak görev yaptı.